53, cursed queen

2.6K 321 153
                                    

Fleurie - Black Sand Vertigo.

İnce, uzun parmakları saç tellerimin arasından sıyrılırken "Saçların oldukça uzamış." diye mırıldandı. "Keselim ister misin?" Ona sırtımı dönmüş, başımı kolumun üstüne koymuş öylece karşıdaki duvarı izliyordum. Canımın ne kadar yandığını görebiliyordum ve biliyordum ki, düşünmemi istemiyordu. Düşünmeyi ben de istemiyordum fakat elimde değildi. Neyi yanlış yapıyordum? Nerede hata yapıyordum? Neden yanılıyordum? Neden sürekli düşüyordum, düşmek zorunda bırakılıyordum?

"Saçlarım kısa olsa da sever misin böyle güzel?" Titrek nefeslerimin arasından konuştuğumda omzuma küçük bir buse kondurdu. "Severim," diye fısıldadı. "Seni çok güzel severim. Bu sefer düşmene izin vermeyecek kadar güzel."

Hafifçe gülümsedim. O görmüyordu fakat gözlerimden yaşlar akıyordu. Fakat o, biliyordu. Gözlerimden acı süzülüyordu.

"Keselim o zaman," diye fısıldadım. Anlık gelen bir kararla uzandığım yataktan doğruldum ve elimin tersiyle ıslak göz altlarımı gelişigüzel sildim. Ona doğru döndüğümde uzamış siyah parlak saçları, beyaz yastıkta gökyüzüne sinen ay gibi parıldıyordu. Saçları gerçekten çok uzamıştı. 

"Seninkinin boyuna yakın keselim." dedim. Dalgalı saçları çenesinin altına kadar geliyordu.

Jungkook bana göz kırptı ve yataktan doğrularak ilerideki masaya ilerledi. Masanın çekmecesinden gümüş makası çıkardı, çekmeceyi kapattıktan sonra "Hadi kalk." dedi.

Çıplak ayaklarım soğuk zeminle temas etti. Bir kuğu gibi süzülerek yanına vardım. "Çok iddialısın, düzgün saç kesmeyi biliyor musun?"

Jungkook omuzlarını indirip kaldırdı. "Daha önce kendi saçımı bile kesmedim ancak her şeyde iyiyim, eminim düzgünce bir saçı da keserim."

"Saçlarımı yamuk kesersen olacakları bilmiyorsun tabii."

Jungkook gülümsedi ve beni omuzlarımdan tutup ilerideki sandalyeye oturttu. Saçlarımı sandalyenin gerisine attığımda "Endişelenme," dedi. "Sen her hâlinle oldukça güzelsin."

Ben, onun gibi düşünmüyordum fakat sessiz kaldım ve oturduğum sandalyede sabit durmaya çalıştım. Ay ışığının ve mumların aydınlattığı odada, Jungkook kızıl saç tutamlarıma ilk makas darbesi indirdi. İlk darbeden sonra devamı geldi. Ağırlığını hissettiğim gür saç tutamları soğuk zeminle buluştuğunda Jungkook'un ustaca çalıştığını hissediyordum. Saç tellerimi kesmeden önce hafifçe seviyordu.

Saçlarımın omuzlarıma değdiğini hissettiğimde irkildim. Jungkook, "Yamukluk yok." dedi. "Sana her şeyde iyi olduğumu söylemiştim."

"Gerçekten," diye fısıldadım. "Her şeyde iyisin. Nasıl yapıyorsun bunu?" Nasıl hayatındaki herkese verdiğin güvenin karşılığını alabiliyorsun?

"Rosie," diye fısıldadı. Dilimin ucuna geldiğinde evirip çevirdiğim kelimelerin arkasındaki anlamı biliyordu. Hissettiğim üzüntüyü göstermemek için saçlarımı kestiğimi, kafamı dağıtmak için yaptığımı biliyordu. Ve o, yine biliyordu. Artık solup gidiyordum. Dudaklarını birkaç kez aralayıp kapattı. "Saçlarını görmek ister misin?"

"İsterim." diye fısıldadığımda Jungkook az önce makas aldığı çekmeceye küçük el aynası almak için gitti. Aynayı bana uzattığında gördüğüm görüntü yabancıydı.

a queen and her tearsWhere stories live. Discover now