7, rumor

5.1K 582 158
                                    

Sevgili Kral Tamnais Slaven ve Sevgili Ailem,

Buradaki kaçıncı günüm olduğunu bilmiyorum fakat sizi fazlasıyla özledim. Kimse kalbimi kırmıyor ya da beni üzmüyor. Herkes çok iyi niyetli. Beni oldukça seviyor ve sayıyorlar. Fakat bunca güzellik arasında sizi özlediğim gerçeğini unutamıyorum.

Küçük kardeşim Henry'i, Elsie'i ve sevgili abim James ile olan tartışmalarımı bile özledim. Babamın güzel sarılmasını ve annemin saçlarımı okşayıp beni güzelce uyutmasını... Hepsini özledim.

Lütfen siz de bana sıkça yazın ve lütfen endişelenmeyin. Ben iyiyim, sizleri seviyorum.

Biricik Kızınız Rosie.

Yazdığım son kelimeden sonra ince kalemi mürekkep dolu küçük kaba geri bıraktım ve parşömenin üzerindeki güzel yazıma baktım. Mürekkebin kurumasını bekledikten sonra parşömeni dürdüm.

"Mary!" diye yatak odasına birleşik olan odadaki Mary'e seslendim. O kısım nedimelerim için ayrılmıştı.

Mary kapıya iki kez vurup içeriye girdiğinde "Rosie?" diye sordu ve hafifçe eğildi.

"Mektubu uşağa iletir misin?" diye sorduğumda Mary kafasıyla beni onayladı ve elimdeki mektubu alarak dışarıya çıktı. Ben de birazdan Jungkook ile Soo'da buluşacaktım. Oturduğum sandalyeden kalktım, kırışan eteğimi düzelttim ve odadan çıktım.

Düğüne iki gün kalmıştı. Oldukça gergin, heyecanlı ve stresliydim. Periyodum dün bittiğinden olsa gerek biraz da sinirliydim.

Ben, bahçeye çıkmak için ortak bloğa ilerlediğim sırada camın önünde durmuş konuşan leydileri gördüm. İçerisinde Jisoo'nun kız kardeşi So-Yeun da vardı. Onların sırtları bana dönük olduğundan yüzümü göremiyorlardı.

Onlara yaklaşmaya başladığımda konuşmaları arasında Jungkook'un ismini duydum. Bu, kaşlarımı çatmamı sağladığında istemsizce konuşmalarına biraz daha kulak kabarttım.

"Ne yani?" diye sordu leydilerden sarı saçlı olan. Gözleri diğerlerinin aksine çekik değildi, yüz hatları keskin ve elmacık kemikleri belirgindi.

"Duyduğun gibi işte," dedi So-Yeun. "Jungkook ile konuştum."

Bu cümle beni daha da meraklandırdı ve biraz gerilerindeki kolonun arkasına sinmemi sağladı. Sırtımı kolona yasladım.

"Prensese yazık olacak, çok da hevesli duruyor." dedi isminin Margarida olduğunu bildiğim leydi.

O sırada So-Yeun gür bir kahkaha patlattı. "Jungkook ona hiçbir adım atmadı, kendi kafasında kurup duruyor."

"Eee," dedi Margarida. "Detaylı anlat, ne konuştunuz?"

"Dün gece," diye söze başladı So-Yeun. "Jungkook ok talimini bitirmişti, ben de o sırada bahçede Sofia ileydim." Sofia denilen leydi So-Yeun'u onaylayan mırıltılar çıkarttı.

"Jungkook ile uzun zamandır görüştüğümüzü biliyorsunuz zaten," dedi ve güldü So-Yeun.

Sofia, "Üç yıl az buz zaman değil." dedi ve So-Yeun'u destekledi.

"Zaten evlilik geçen yıl netleşince ben ayrılmak istemiştim çünkü Jungkook'un beni bir daha yanında görmek istemeyeceğinden korktum." Göğsüm körüklenmiş bir alev gibi kalkıp indi. Nefeslerim sıklaşmıştı.

So-Yeun apaçık Jungkook'un onunla üç yıl beraber olduğunu söylüyordu! Üç yıl! Benim her gününü bir odada geçirdiğim yıllardan birkaçı!

"Ama dün tekrar konuştuk." So-Yeun ve Sofia gülüştüğünde diğer leydilerin meraklı homurtularını işittim.

"Ve düğünden sonra beni metresi olarak kabul edeceğini söyledi." So-Yeun'un kelimelerinin ardından leydilerden gelen şaşırma nidaları, beni kendime getirdi. Kulaklarım uğulduyor, ellerim titriyordu. Sanki beynim işlevlerini yitirmiş gibiydi.

Düğünden sonra beni metresi olarak alacak.

Metres.
Düğünden sonra.
So-Yeun'u.

Ellerim kolonun kenarlarını kavradığında kendimi öne doğru ittim ve sessiz olmaya çalışarak oradan hızla uzaklaşmaya başladım. Kendi dairemin olduğu bloğa geldiğimde yürümek benim için anlamsız bir eylem oldu. Ellerim uzun elbisemin eteklerini kavradı ve koşmaya başladım.

Koridordan sağa doğru döndüğümde kenardaki cam kenarında birkaç lord ile konuşan Jimin ve Taehyung'u gördüm. Bakışları usulca üzerime düştüğünde, gözlerinde gördüğüm endişe beni daha da tedirgin etti.

Nasıl görünüyordum acaba dışarıdan? Dağılmış? Yaşadığım her türlü zorluğa sırf ülkem için göğüs germiştim ben. Sevmediğim, yüzünü bile görmediğim bir adamı sırf daha fazla insan ölmesin diye kabul etmiştim. Fakat o ne yapmıştı? Beni tanımaması bir yana, gururumu, itibarımı düşünmeden başkalarıyla görüşmekten kendini alıkoymamıştı.

Eğer bir prenses ya da kraliçe evliliği esnasında başka biriyle birlikte olursa idam edilirdi fakat aynısı bir prens ya da bir kral için geçerli değildi. Dünya gerçekten kadınlar için terazinin hafif tarafıydı. Hep ezilen hep kaybeden biz olmak zorundaydık. Fakat değildik işte. Ve ben bunu göstermekten çekinmeyecektim.

Jeon Jungkook veya Kim So-Yeun yıkılmamı bekleyebilirdi fakat hayır, onlara istediklerini vermeyecektim. Onlara düştüğümü göstermeyecektim.

Ben Roséanne Ophelia Slaven'dim.
Ve bu savaşın kaybedeni ben olmayacaktım.

a queen and her tearsWhere stories live. Discover now