23, closer

5.6K 632 343
                                    

"İyisin değil mi?" diye beşinci kez aynı şeyi tekrarlayan Jungkook'a göz devirmemek için kendimi zor tuttum. Ormandaki o günün ardından o kadar gerginlik yaşamış olmalıydım ki karnıma birkaç saat aralıksız sancılar saplanmıştı. Haliyle saray halkı da telaşlanmıştı. Jungkook ise onlardan kat be kat daha da telaşlanmıştı.

Günler günleri kovalarken anladığım bir başka şey de Jeon Jungkook'un da varisini kabul etmeye başladığıydı.

Ormandaki o tuhaf günün üzerinden üç gün geçmişti ve bu üç gün içerisinde kodeste gibiydim. Leydi Mina, Jisoo, Haru ve Jungkook her an tetikte yanımda dururken bir anda ortaya çıkan kasılmalara bir anlam yükleyemiyorlardı. Saray hekimi de bana stres ya da korku yaşayıp yaşamadığımı sormuştu fakat ben öncesinde Jungkook'a yalan söylediğimden yaşadım diyememiş, reddetmiştim.

Kral ve prensler -Jimin ve Namjoon hariç- vergi toplamak ve halkla temas kurmak için dün Shin'e yaklaşık yedi gün uzaktaki bir başka şehre gitmişlerdi. Oradan geri gelmeleri neredeyse bir ayı bulurdu. Bu süredeki vakti kullanmak isteyen leydiler de kendilerine tahsis edilen köşklerine giderek biraz dinleneceklerini söylemişlerdi. Sarayda Jisoo da yoktu, ailesinin yanına gitmişti. Onu göndermek oldukça zor olmuştu çünkü yanımda durabileceğini her fırsatta dillendirmiş, en sonunda ona kızınca gitmek zorunda kalmıştı. Ailesi bu kadar yakınındayken görmemesi oldukça üzücü olurdu.

Ben de saray halkı gitmeden önce Vioana'ya bir mektup yollamıştım. Kuzenim Jennie'i, Senga'ya çağırdığıma dair bir mektuptu ve onun geri dönütünü de en geç birkaç güne alacağımı biliyordum. Jennie'nin gelmesi bana oldukça faydalı olurdu. O her ne kadar oldukça asabi -benden bile asabiydi-, hırçın ve patavatsız da olsa iyi bir dosttu. Bu sıkıntılı günlerimde beni rahatça güldürebilecek sayılı kişilerdendi.

"Daldın," deyip gözümün önünde elini sallayan Jungkook ile irkildim. "Bir şeyler düşünüyordum," dedim kuru bir sesle.

Ben, hekimin söylediği üzere bir hafta kadar yataktan çıkamıyordum. Bu yüzden yatağa uzanmışken Jungkook sol tarafımda bacaklarını yataktan aşağı sarkıtmış oturuyordu. O, kendini hafifçe çevirip yatağa bıraktığında kafalarımız arasında milimler kalmıştı.

"Ne düşünüyordun?"

"Sana bahsetmiştim ya hani kuzenim Jennie'e mektup yazdım diye." dedim başımı onu görebileceğim şekilde çevirdiğimde. Böylelikle yüzlerimiz arasında çok az bir mesafe kalmıştı. Sıcak nefesi soğuk yüzüme vuracak kadar yakın...

Jungkook beni onaylayan birkaç mırıltı çıkardı. "Onu düşünüyordum işte."

"Eline hâlâ mektup ulaşmadı mı?"

"Hayır," dedim. "Birkaç güne gelir herhalde." Beni onayladığında aramızda bir sessizlik oluştu. Birkaç saniye öylece birbirimize baktığımızda Jungkook, "İyi olduğuna eminsin yani?" diye tekrar sordu.

Başımı sinirle tavana çevirdim ve dişlerimin arasından "Bunu bir daha sorarsan seni yataktan atarım." diye tısladım. Jungkook bu tepkime güldü.

"Pençelerini çıkartıp beni kıskacına almadığın sürece iyi olduğuna inanasım gelmiyor." dedi Jungkook. Ona hak veriyordum çünkü bir süredir kusmaktan sürekli yorgun düşüyordum, canım bir şey yapmak istemiyordu ki bunun içerisinde Jungkook'a sataşmak bile yoktu. O derece bir yorgunluktu benimkisi...

"Yioo," dedim ve bakışlarımı tekrar ona çevirdim. "Gayet iyiyim ben."

Jungkook güldü. "Aman iyi kal."

a queen and her tearsWhere stories live. Discover now