16, the hunter becomes the hunted

5.3K 568 181
                                    

Jungkook'un üzerimdeki ceketine daha da sarıldım. Artık isyan edip ağlayacaktım, ayak tabanlarım çok ağrıyordu. Yanından geçtiğimiz ağaca kolumu yasladım ve "Dur," dedim yorgunca Jungkook'a. Jungkook, sesimle bana doğru döndüğünde üst üste iki kez hapşırdım.

Jungkook, aramızdaki birkaç adımlık mesafeyi kapattı ve eliyle yüzünü sıvazladı. "Yoruldun mu?"

Kafamla onu onayladım. Kaç saattir yürüdüğümüzü tahmin bile edemiyordum.

Yola çıkmaya karar verdiğimizde Jungkook avlanacakları alanı bildiğini ve kısa bir mesafede olduğunu söylemiş beni yürütmeye başlamıştı fakat daha önce dediğim gibi aptalın tekiydi. Yolu karıştırmıştı. Tabii ben üzerinden saatler geçip hâlâ yürümeye devam ettiğimizde bunu fark etmiş ve ortalığı alt üst etmiştim. Jungkook ise benim bu çingene hâlimle baş etmek istemediği için daha önceden yolu bilmediğini söylemişti. Daha sonrasında onunla bir de bana çingene dediği için atışmıştık. Biraz abartıp üzerine yerdeki toprağı atmış olabilirdim fakat gerçekten zaten donuyordum bir de beni kaç saat yürütmüştü.

Kafasında attığım topraktan kalan bir tane yaprak vardı ve almaya kalkışsam bir de onun çenesiyle uğraşırdım, değmezdi yani.

"Çok zeki bir prensle beraber olduğumdan yaklaşık yüz saat ıslak ıslak yürüdüm de." deyip onu iğnelediğimde Jungkook çenesini sıvazladı.

"Ben mi dedim kızım git göle atla diye?"

"Bana kızım deme! Sen niye bu kadar seviyesizleştin ya!"

"Seninle durunca böyle oldum işte!"

İşaret parmağımı ona doğru doğrultup üzerine doğru adımladım. "Bana bak, iki lafından biri beni aşağılamak beni çıldırtma!"

Jungkook da bana doğru bir adım attığında işaret parmağım çenesine çarpmıştı. "İndir o parmağını." dediğinde gözlerimi kıstım.

"Düzgünce iste."

Jungkook da işi inada bindirdi. "İndir dedim."

"Bana bak, sen bana emir veremezsin!" Jungkook, günah benden gitti der gibi bir bakış atıp işaret parmağımı tavşan dişlerinin arasına aldı. Parmağımı ısırdığında acıyla geriye doğru çekildim.

"Köpek misin sen ya?" Bağrışımla birlikte parmağımı ufaladım.

"Bak bir de köpek diyor, sen hiç iyi bir şey bilmez misin?" diye sorduğunda bakışlarımı parmağımdan aldım ve ona çevirdim. "Yakışıklısın dedik ya işte."

Jungkook, bu dediğimle duraksadı. Ben de ağzımdan çıkanları sonradan duyduğum için utandım. İyice patavatsız, çirkef bir kadın olup çıkmıştım. Annem bu hâllerimi görse beni saraya almaz gider bir esnafın yanına verirdi.

"Neyse," dedim parmağımı ufalamayı kesip. "Amma da keskin dişlerin varmış, parmağımın yarısı ortalıkta yok."

O da silkelendi ve "Hadi hadi, iyi dinlendin. Devam edelim yola." dedi.

"Nereye gittiğimizi bile bilmiyoruz ki, hava kararacak yakında."

Jungkook derin bir nefes verdi. "Bu kadar uzun bir zaman gelmememizi anlamışlardır, her yerde bizi arıyorlardır. Seni ısıtmak için bir ev falan bulalım."

Omuz silkip kafamla onu onayladığımda o önden yürümeye başladı. Ben bir süre daha sırtımı ağaç kavuğuna yasladıktan sonra doğruldum ve onun peşinden ilerlemeye başladım.

Aramızdaki mesafe açıldığında "Beni bekle!" diye bağırdım ve koşmaya başladım. Tam arkasına geldiğimde hâlâ beni beklemeyip öküz gibi yoluna devam ettiğinden ona bir ceza vermeye karar verdim. Kafasındaki yaprağı bir çırpıda alıp gömleğinin içine attığımda Jungkook huylandı ve arkasını döndü.

"Ne yapıyorsun ya?" Ben gülüp ellerimi suçsuzum dercesine havaya kaldırdım. Jungkook yaprağı almak için hareket ettikçe sanırım yaprak daha aşağı iniyordu.

"Bebek misin sen?" dediğinde gülmekten gözlerimden yaşlar gelmeye başlamıştı. Bana diyordu ama bebeğin teki oydu. Yaprağı sırtından atmak isterken tavşan dişlerini alt dudağına saplamış işkence çektiriyordu, burnu kırışmıştı. Gerçekten bir bebek gibi duruyordu.

"Gülme," dedi bana bakarken. Ben kollarımı karnıma sarmış iki büklüm güldüğümden Jungkook gözlerini kıstı. "Gülmesene ya!"

"Tamam tamam," dedim onu daha fazla sinir etmemek için. Ormanda yalnız kalmıştık sonuçta beni bırakıp giderse ayılara, kurda kuzuya yem olur giderdim.

"Gel alayım yaprağı."

Jungkook kafasıyla onayladığında yaprağı almak için elimi gömleğinin içine atmak da başta tereddüt etsem de o etmiyorsa ben neden edeyim düşüncesiyle elimi içeriye soktum.

Soğuk parmaklarım çıplak tenine değdiğinde Jungkook huylanarak kaçmak istedi. O öne doğru gitmek için kıpırdandığından yaprağı bir türlü alamıyordum. "Aa, bir dur artık."

Sinirle söylendiğimde elimi sertçe sırtına vurdum. Fazla sert vurmuş olmalıyım ki ses biraz fazla çıkmış, Jungkook da elimden kaçınmak istemişti. Onun hızlı uzaklaşmasıyla parmaklarımın arasındaki gömlek kumaşı yırtıldı. Ben şok içerisinde bir elimdeki gömlek parçasına bir de Jungkook'a bakıyordum.

Gömleğinin yırtıldığını anlayan Jungkook, şok içerisinde bana baktığında aynı yüz ifadesiyle ben de ona bakıyordum.

"Va-vallahi bilerek olmadı." deyip kendimi savunmaya geçtiğimde Jungkook sinirle gözlerini kapadı.

"Kaçman için üç saniyen var, Rosie. Üç, iki...-" Ben onun üç demesiyle kendimi bir çita edasıyla öne atıp koşmaya başladım.

Jungkook'un da arkamdan koşmaya başladığını gelen yaprak hışırtılarından anlıyordum.

"Ya, gerçekten bilerek olmadı! Sen kaçtığın için oldu!"

Jungkook'dan ses gelmeyince arkamı kontrol etmek için kafamı çevirdim. O sırada Jungkook'un hemen arkamda olduğunu kavrayamayıp dengemi kaybettiğimde üst üste düştük. Daha doğrusu, Jungkook benim üstüme düştü.

Ben şok içerisinde üzerimdeki Jungkook'a baktığımda o da balık gibi açılan dudaklarıyla bana bakıyordu.

Kafamızın üzerinde duyduğum hışırtılarla gözlerimi onun gözlerinden alıp arkasına çevirdiğimde arkasında bize sırıtarak bakan Eun-woo'yu gördüm. Yanlış anladığı da gözlerindeki sinsi parıltılardan belliydi.

Tabii ki yanlış anlayacaktı. Jungkook'un üzerinde ceketi bana verdiğinden sadece gömleği vardı ve onun da arkası yırtılmıştı; pozisyonumuz ise baştan aşağı bir hataydı. O üstte, ben alttaydım.

Ben utançla gözlerimi yumduğumda artık bu günün bitmesini diliyordum. Başıma gelmeyen kalmamıştı. Oysa ki sadece avlanmak istemiştim.

E, ne derlerdi: Ava giden avlanır.

Sizi seviyorum, okuduğunuz ve destek olduğunuz için teşekkür ederim. Beni Instagram'dan da bulun, DM'e gelin konuşalım💕

instagram: rosiewrosie

a queen and her tearsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin