26, would like to see

5.4K 646 266
                                    

Karşımdaki sandalyede oturmuş sessizce yemeğini izleyen Jennie'e, "Beğenmedin mi?" diye sordum. Üzgünce başını iki yana salladı. Ben, Conalldayken Senga kültürüne alışmak için küçük yaşlardan itibaren yemeklerini tatmıştım, ilk başlarda farklı gelse de sonraları alışmıştım doğrusu. Fakat aynısını Jennie için söyleyemezdim. O, muhtemelen ilk defa tatıyordu ve tabağının yanındaki chopsticke bile dokunmamıştı.

"Paella yemek istiyorum," diye sızladığında güldüm. Neyseki Conallca konuşuyorduk da insanlar bizi anlamıyorlardı. Yine de fazla konuşmamız terbiyesizlik sayılacağından Sengaca konuşmaya başladım. "Bugün eğlendin mi?"

Mesajı almış olan Jennie kafasıyla beni onayladı. Dün gece rahat bir şekilde yatması için ayrı bir titizlik göstermiştim ve sabah kalktığımızda güzelce yemek yemiş, ardından kilisede vakit geçirmiştik. Saray ressamı olan Akira ile konuşmuş, bir gün ondan resim çizmek için söz almıştım.

Yanı başımdaki Jungkook, ağzındaki erişteyi yuttu ve "Yorulacak bir şey yapmamışsındır umarım." dedi fısıldayarak.

Hafifçe gülümsedim ve "Hayır," dedim. "Oldukça sakin bir gündü. Aynı zamanda eğlenceliydi de."

"Akira'yı ziyarete gitmişsiniz, duydum." Kaşlarımı kaldırarak ona baktım. "Bunu nereden biliyorsun sen?"

Bana yandan bir bakış attı. "Annemin her yerde gözü kulağı vardır, o söyledi."

Leydi Mina da her şeyi beklerdim, peşime birini takmamasını beklemek büyük bir aptallık olurdu. Gözlerimi baydım ve yemeğime odaklandım. Bu sırada Jennie de yanı başındaki Haru ile konuşuyordu. Öyle herkesi seven bir tip değildi fakat Haru ile oldukça iyi anlaşmış görünüyordu.

Yemekler bittikten sonra tatlı yemek için küçük masalar etrafa kurulmuş, müzisyenler enstrümanlarının yanında yerlerini almışlardı. Klasik müzik etrafı doldurduğunda sarayda yaşayan soyluların birçoğu dans ederken bir çoğu da elindeki içkisiyle dedikodu yapıyordu.

Kral ve prenslerin çoğu hâlâ dönmemişlerdi, dün gece yatmadan önce Jungkook'a sorduğumda ise birkaç haftaya döneceklerini söylemişti. Kraliçe ve kralın diğer eşleri de sarayda olmadığından çok da kalabalık bir ortam yoktu ve ben oldukça sıkılmıştım.

Leydi Mina'nın elime tutuşturduğu bitki çayından birkaç yudum aldım. Şarabın tadını özlemiştim. Üzerime yeşil - sarı renklerinden oluşan bir elbise giymiştim. Yavaştan şişen karnım, üzerimi saran bu elbise ile belli olmaya başlamıştı.

Yanı başımdaki Haru, elini hafifçe koluma koydu ve "Hamilelik sana çok yakıştı, Rosie." dedi gülümseyerek. Başımı ona doğru çevirdim ve ben de tıpkı onun gibi gülümseyerek, "Teşekkür ederim, Haru unni." dedim.

Haru'nun yanındaki Jennie, "Yakında tekme atmaya başlar, Rosie." dedi ve dudağına şarap kadehini götürdü. Ben merakla kaşlarımı kaldırdım ve Haru'ya dönerek, "Tekme atmaya bu aylarda başlıyor mu?" diye sordum.

Kafasıyla beni onayladı. "Dört ayına yakınsın ya başlar." Heyecanla alt dudağımı dişledim. Annem Elsie ve Henry'e hamileyken karnına parmaklarımı koyar ve gelen kıpırdanmalar ile çok heyecanlanırdım.

Ben genişçe gülümseyip etrafı izlerken önümde uzatılan elle duraksadım. Bakışlarımı elin sahibine çevirdiğimde Jungkook olduğunu gördüm. O bakışlarıyla elini işaret ettiğinde gülümsememi genişlettim ve elini uzanarak tuttum. Oturduğum sandalyeden eli yordamıyla doğrulduğumda beni çekiştirerek pistin ortasına getirdi.

Ellerim omuzlarına tırmandığında, kolu ince belime dolandı. Parmaklarımı parmaklarının arasına sıkıştırdığında, beni hafifçe kendine doğru çekti. "Bu dansı neye borçluyuz?" dedim yarım ağız sırıtıp suratına baktığımda.

a queen and her tearsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin