43, hidden truths

4.4K 608 479
                                    

Tommee Profitt, Fleurie - Midnight Oil.


Titreyen parmaklarım Jungkook'un kolunun üzerinde destek adına öylesine dururken şuurumu kaybettiğimi düşünüyordum. Dudaklarının arasından süzülen kelimeler, kadere yön verecek olan rüzgârın bir kenara fırlattığı döküntülerden başka bir şey değil gibi durabilirdi fakat öyle değildi. Daha fazlasıydı. Bir döküntüden daha fazlasıydı. Ancak kadere yön vereceği doğruydu. Kelimeler, rüzgârın fısıltısıyla kulaklarıma dolduğunda bizim için çizilmiş olan yolun seyir değiştirdiğinin farkındaydım. Yap-bozdaki eksik parçalar yerli yerine oturuyordu. Bu yap-bozun teması ölümdü. Görüntüde iki tane melek vardı. Kanatlarında şeytanın döktüğü kanlar, enselerinde ise ölümün nefesi. Eksik olan parça ise meleklerin ardındaki şeytanın yüzüydü.

"Jungkook..." diye fısıldadım. "Bu... Bu nasıl olabilir?" Bedenim zangır zangır titremeye başladığında Jungkook beni ellerimden tuttu ve pencerenin kenarındaki koltuğa götürerek bir bez bebek gibi oturtturdu. O, tüm bunları yaparken ben odağını kaybetmiş gözlerimle öylece izliyordum.

"Anlatacağım, sakinleş önce. Su ister misin?" Kafamı iki yana salladım. İçimdeki alevi söndürmek için su yeterli değildi. Beni koltuğa oturtturduktan sonra dizlerinin üzerine çökerek boyumuzu eşitledi. Yüzümü avuçları arasına aldığında "Şoku atlattın mı?" diye sordu. Henüz atlatmamış da olsam anlatacaklarını merak ettiğimden kafamla onu onayladım.

Diliyle dudaklarını ıslattı. "Ben küçük bir çocukken annem benim için her şeyimdi. Bana küçüklüğümden beri farklı olduğumu, bir gün kral olacağımı söyleyip dururdu. Beni korumak için her şeyi yapacağını hatta yaptığını da söyledi." Dişlerini sıktı. "Yapmış da. Conall ve Senga arasındaki savaşın Min-Seok döneminde başladığını biliyorsun." Kafamla onu onayladım. Min-Seok, Chin-Hwa'nın abisiydi. Yani Jungkook'un gerçek babası.

"Kral Min-Seok halkı savaş döneminde sefalet içerisinde bırakmış. Tahta karşı gelenleri de idam etmiş, eminim bunu biliyorsundur." Kafamla onu onayladım. Senga tarihinde Kral Min-Seok oldukça acımasız bir hükümdâr olarak geçiyordu. "Chin-Hwa eğer kendisinin kral olursa bu zülümleri dindireceğini söylemiş ve abisini tahttan indirmiş. Ben, Chin-Hwa tahta geçmeden iki yıl önce doğmuşum. O zaman ülke çok karışık olduğundan babam ve annem beni saklama gereği duymuşlar. Öldürülmemem için..." Yutkundu. Dikkatle onu izliyordum. Yüzünde acı çeker bir ifade vardı. "Babam tahttan indirildiğinde bir suikasta kurban gitmiş. Benim doğduğumdan ise bazı kişilerin haberi varmış. Chin-Hwa, annem ve Kraliçe Ha-neul durumdan haberdarmış. Chin-Hwa tahta geçtiği sırada annem tahtın hakkının ben olduğumu söylemiş. Chin-Hwa da halkın benden haberdar olmadığını, tahta geçemeyecek kadar küçük olduğumu ve ondan sonra tahta geçecek olan kişinin ben olduğumu garantilemiş." dedi. "Annem ve Chin-Hwa kendi aralarında bir anlaşma imzalamışlar. Tahta geçtiğimde herhangi bir sorun çıkmaması için de beni Chin-Hwa'nın oğlu gibi göstermişler."

"Jungkook..." diye fısıldadım. "Bunlar... Bunlar çok..." Beni durdurdu. Yüzünde alaylı bir gülümseme oluştu. "Bunlar çok alçakça değil mi? Yıllarca abi dediğim insanlar abim değil kuzenim, baba dediğim insan babam değil amcammış aslında."

Jisoo, Jungkook ile evlenmeden önce ben So-Yeun mevzusu yüzünden üzgünken bana Jungkook'un küçükken olan değişiminden bahsetmişti. Kimsenin sebebini bilmediğini, So-Yeun ile o kötü günlerde beraber olduğundan bahsetmişti.

"Jisoo bana senden bahsetmişti." dedim. "On dört yaşlarındayken birden bire değişmişsin ve yanında kimseyi istememişsin. So-Yeun ile de o sıra beraber olmuşsunuz?"

a queen and her tearsWhere stories live. Discover now