44, poison

5.8K 576 582
                                    

Why Don't We – Big Plans.

"Kesinlikle olmaz!" Jungkook şiddetle kafasını iki yana salladı. Leydi Mina ona göz devirdi. "Bunu keyfimizden yapmıyoruz zaten." dediğinde kafamla onu onayladım. "Rosie ömrünün sonuna kadar sarayda kalamaz, ne diye bu kadar kasıyorsun?"

"Yanında ben varken bile başına neler geldi, şimdi ben sizinle gelmeyeceğim ve ikiniz," Leydi Mina ve beni işaret parmağıyla gösterdi. "Gideceksiniz, öyle mi?" Alayla güldü. "Unutun bunu."

"Yalnızca ikimiz değil." dedi ve kahverengi elbisesinin kuşağına uzandı ve oradan üç adet şişe çıkardı. Küçük, cam şişelerin içinde yeşilimsi bir sıvı vardı. "Bebeklerim de bizimle birlikte geliyor."

Ben ona şaşkınlıkla baktığımda, "Gerçekten yanında zehir mi taşıyorsun?" diye sordum. Omuz silkti. "Ne zaman ne olacağı belli olmaz. Sana da taşımanı öneririm ama sen sakar bir şeysin, yanlışlıkla kendini zehirleyebilirsin."

Jungkook da annesine inanamazcasına baktı. "Beni korkutuyorsun ama karşındakileri o bebeklerinle alt edemezsin."

"Bir sürü asker bizimle gelecek?" diye olaya dahil olduğumda Jungkook, "Kesinlikle hayır!" dedi.

Leydi Mina, "Ben tek gitmeyi kendi açımdan da daha uygun buluyorum ancak sen ve prensler iki hafta sarayda olmayacaksınız. Bu açıdan benimle gelmesi daha güvenli." dedi.

Leydi Mina ile yaptığımız planın üzerinden bir ay geçmişti. Bu bir aylık süreçte toparlanabildiğim kadar toparlanmıştım. Leydi Mina da bu sırada boş durmamış, Jaehyun ve ordusunun topraklarına askerler yollayarak çevreyi kolaçan etmelerini istemişti. Leydi Mina'nın güvenilir casuslarından biri ise köydeki bir adamın bir şeyler bildiğini fakat söylemeyi reddettiğinden bahsedince Leydi Mina kendi de köye bir ziyarette bulunmak istemişti. Olaya benim dahil olmam ise çok ani gerçeklemişti. Ülkenin doğusunda isyan çıkmıştı ve gönderilen askerler yeterli gelmemiş, isyan birkaç şehre daha sıçramıştı. Bunun üzerine kral, prensleri göndermeye karar vermişti.

Jungkook düşünceli bir şekilde duraksayınca "Burada kalmasının benimle gelmesinden daha kötü bir fikir olduğunun sen de farkındasın." dedi. "Burada onu koruyabilecek pek kimse yok. Düşmanlar tek açığımızda ensemize binecek kadar yakınımızdalar."

"Kimseye haber vermeden gidin." dedi.

"Saçmalıyorsun," dedi Leydi Mina gözlerini devirirken. "Yokluğumuz elbette fark edilecektir. Ben Rosie ile birlikte yakınlardaki köşküme gidiyormuş gibi davranıp oraya bir at arabası göndereceğim. Fakat aslında kuzeye değil de güneye gideceğiz."

Leydi Mina gerçekten harcanıyordu. Kıvrak zekasına hayrandım.

Jungkook annesini onayladı. "Ben gelmeden önce sarayda olun." dediğinde ikimiz de kafamızla onu onayladık. "Ayrıca dikkatli olun." Bana dönerek "Sen de annem gibi yanında zehir taşısan iyi olur." dedi.

Leydi Mina, "Kendini zehirler o!" dedi. "Ben onun için de yanıma aldım."

Jungkook kafasıyla bizi onayladı. Tam iki gündür ona kabul ettirmeye çalışıyorduk. Bugün ağabeyleriyle birlikte doğuya gidiyorlardı.

"Biz çıktıktan sonra siz de çıkın." dediğinde Leydi Mina, "Arabayı hazırlatmıştım." dedi.

"Kabul edeceğime bu kadar emindin yani?" diye sordu Jungkook tek kaşını kaldırarak. Leydi Mina, "Karşında kim olduğunu bilmiyormuş gibi konuşma." diye homurdandı. "Sana söylediğim ilk anda da kabul ettirebilirdim fakat alfa erkek gibi etrafta gezinmeyi sevmiş gibi duruyordun, bölmek istemedim."

a queen and her tearsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin