47, in pieces

5.3K 548 1K
                                    

The Weeknd - Call Out My Name.

Kelimelerin kıskacı gölgemize düştüğünde yaptığımız ilk şey susmak olur

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kelimelerin kıskacı gölgemize düştüğünde yaptığımız ilk şey susmak olur. Geçmişe susmak, geleceğe susmak, şu ana susmak... En kötüsü de acıya susmak. Ruhumun ince dokusunun bel kemiği kırıldığında yaptığım tek şey susmak olmuştu. Susmak. Ne kadar basit bir kelimeydi, öyle değil mi? Ağzının için susuzluktan kururken bile kelimelerin keskin uçları diline dolanıp kesmesin diye susmak. Hepsi basit, öylesine şaşaalandırmak için kurulmuş birkaç cümle gibi dursa da aslında en acı verici olan şey susmaktı. Kelimeler dudaklarından dökülüp dilini kesmek için hazırda beklerken susmak.

Yokuş aşağı son sürat inen düşüncelerim bir engelle karşılaştı. Jungkook ile. "Çok düşüncelisin." diye mırıldandı bakışlarını okuduğu kitaptan kaldırırken. Omuz silktim. Düşünmek çok yorucu bir eylemdi. Öyle ki şu anda başım çatlıyordu.

"Ne düşünüyorsun?"

"Önemli bir şey değil." diye mırıldandım ve Isla'nın tüylerini okşamaya devam ettim. Jungkook, elindeki kitabı kapatıp yanındaki komodinin üzerine bıraktı. Bakışlarını bana çevirdiğinde "Sence Yoongi hyung neden oradaydı?" diye sordu. Bu meselenin aklını kurcaladığını biliyordum. Keza benim de kurcalayıp duruyordu fakat bulduğum cevap açık uçluydu. Nereye çeksem elimde kalıyordu.

"Kraliçe Haneul'ün konuşması onu şüphelendirmiş olmalı." dediğimde derin bir nefes verdi. "O genelde umursamaz, rahat bir tiptir. Namjoon hyungun bile fark edemediği bir ayrıntıyı nasıl olur da o fark eder?"

"Belki de başından beri aklını kurcalayan bir şeydi." dediğimde Isla konunun huzursuzluğunu fark etmiş gibi kucağımdan hızlıca yere atladı ve kuyruğunu sallaya sallaya ilerideki minderin üzerine yattı. "Bu da bardağı taşıran son damla oldu?"

"Bilemiyorum..." diye fısıldadığında korktuğunu biliyordum. Şayet kardeş bildiği adamlar ona sırt çevirirse Jungkook dibe çekilirdi. Yerinden kalkamazdı. Bel kemiği kırılmış bir adamdan farksız olmazdı. "Korkuyorum."

"Korkmana gerek yok," diye fısıldadım fakat buna kendim bile inanmıyordum. Son yaşadıklarımız bizi öyle bir raddeye getirmişti ki kime güveneceğimi, kime el uzatacağımı bilmiyordum artık. "Onlar senin abilerin."

"Onlar benim abilerim fakat ben onların kardeşi değilim."

"Öylesin." dedim kararlı bir sesle. Bir taht mücadelesi olsun istemiyordum. Jungkook'un abi dediği adamlar tarafından yaralanmasını istemiyordum. Katili bulmak için günlerce düşünceler aleminde zaman öldürmek istemiyordum. İstediğim tek şey huzurlu bir hayattı. Peki neden bir türlü olmuyordu?

Jungkook son söylediğim karşısında sessiz kalırken günlerdir zihnimde beni kaosa sürükleyen düşüncenin yeniden esiri oldum. Bunu ona sormaktan çekiniyordum fakat şu an tam zamanıydı. "Jungkook," diye mırıldandığımda Jungkook bakışlarını oynadığı parmaklarından çekti ve bana çevirdi. "Efendim?"

a queen and her tearsWhere stories live. Discover now