1. Kısım GAIA Bölüm 11

2.5K 287 24
                                    


Annem kapıyı açıyor ve karşısında beni gördüğü gibi sıkıca sarılıyor -belli ki çok merak etmiş-, ancak kavuşma faslı uzun sürmüyor ve Dr. Sophie, gelirken de tahmin ettiğim gibi, ejderha alevlerini üzerime kusuyor "Saat neredeyse gece yarısı oldu. Nerelerdesin sen? Çok merak ettim seni. Telefonun da cevap vermedi. Gece boyu her kanaldan insanlara evlerinde kalmaları söylendi haberin var mı senin? Gaia'yı yok etmek istedikleri düşünülen Mavi Özgürlük adında bir organizasyon varmış. Koruyucular peşlerindelermiş. Başına bir şey geldiğini sandım. Bir daha bana..."

Sonunda annemin korumacı tarafı beni çıldırtıyor. Ayrıca sanki hiçbir şey bilmiyormuş gibi ağzımdan laf almaya çalışması, benim için bardağı taşıran son damla oluyor "Anne yeter! Bir çocukla beraber dışarıdaydık. Benim de bir özel hayatım var tamam mı?" Belki biriyle yakınlaştığımı düşünmesi onu susturur. Annemle aramızdaki tartışma kavgaya dönüşmek üzereyken küçük şapşal yanımızda beliriveriyor. O kadar birbirimize odaklanmışız ki, Lena'nın geldiğini her ikimiz de görmemişiz. Kardeşim, suratı ekşimiş, neredeyse ağlayacak bir halde "Kaaaga etmeyinnn! Ablaaaa kaaaga etmeyinnn!" dedikten sonra sanki içimden bir şey kopuyor. Onu üzmek, kesinlikle hayatta isteyeceğim en son şey ve anlaşılan farkında olmadan bunu başardım. Hemen Lena'yı kucaklayıp onu yatıştırmaya çalışıyorum "Kavga etmiyoruz güzel prenses. Sadece anneyle aramızda küçük bir anlaşmazlık oldu o kadar. Değil mi annesi?" Annem, ufaklığın daha fazla üzülmemesi için istemeye istemeye de olsa, beni onaylamak zorunda kalıyor "Evet prenses. Sadece küçük bir anlaşmazlık o kadar. Ablanla biz hiç kavga eder miyiz?" Kardeşimin zorlamasıyla olay tatlıya bağlanırken, küçük şapşalın yanağına kocaman bir öpücük konduruyorum ve yorgunluktan olduğum yere yığılmadan önce odamın yolunu tutuyorum.

Sabah olduğunda, okula gitmek herhalde aklımdan geçen en son şey. Deliksiz uykuyla geçen bir geceye rağmen, uyandığımda sanki bütün enerjim tükenmiş gibi hissediyorum. Kendimi toplamam gerek. Bir gayret sabah rutinlerimi tamamlayıp bedenimi adeta kapıdan dışarı atıyorum. İnsanların içinde gizli konuları konuşmama kararı aldığımız için, arkadaşlarımla akademide geçirdiğim zaman diliminde havadan sudan şeylerden bahsediyoruz. Ancak onların meraklı gözleri beni adeta yiyip bitiriyor. Öğlen yemeğinden sonra sınıfa gittiğimde, en çok beklediğim ders daha başlamadan bitiyor. Öğretmenimizin rahatsız olduğu ve günün geri kalanında tatil olduğumuz bilgisi, suratsız bir müdür yardımcısı tarafından bize veriliyor. Nasıl yani? Yoksa Christina'nın başına bir şey mi geldi. Yoksa başaramadı mı?

Akademi'den ayrıldıktan sonra soluğu Büyük Park'ta alıyoruz. Jake'te diğerleri gibi, bir an önce olanları anlatmaya başlamam konusunda sabırsız "Hadi Lara. Çatlatma insanı!" Onlara en ince detayına kadar her şeyi anlatıyorum. Sözlerim bittikten sonra hepsi kaskatı kesildiğinden, anlattıklarımın arkadaşlarımda eksi yirmi derecelik suda duş alma etkisi yarattığını düşünüyorum "Hey, Lara'dan merkeze! Sesim geliyor mu? Bir şey söyler misiniz lütfen." Tahmin ettiğim gibi, sessizliği bozan yine Mert oluyor "Uzaylılar, Gaia, Dünya Sağlık Örgütü başkanı, bir şey unuttum mu? Ne söylememizi bekliyorsun? Bütün bunlara inandın mı sen Lara? Aklından zorun mu var senin?"

Gerçekten de bütün bunlara inandım mı ben? "Mesele inanıp inanmamak değil Mert! Ya Bay Lowen'ın söyledikleri doğruysa? Böyle bir ihtimali tamamen göz ardı mı edeceksin?" Ben Mert'i mantık yoluyla alt etmeye çalışırken, Jake söze girip başka bir soruyu gündeme getiriyor "Dün akşam sürekli insanları uyardıkları için, artık bu insanların Mavi Özgürlük diye adlandırıldığını biliyoruz. Peki gerçekte kim bunlar Lara? Diyelim ki söyledikleri her şey doğru. O zaman amaçları ne? Açıkçası ben de, söyledikleri gibi Gaia'yı yok etmeye falan çalıştıklarını düşünmüyorum."

GaiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin