1. Kısım GAIA Bölüm 16

1.8K 241 3
                                    

Annem, Lena ile birlikte eve döndüğünde, beni yatağımda ağlamaktan bitap düşmüş bir halde buluyor. Küçük şapşal hemen yatağa atlıyor ve minicik elleriyle yanağımı okşuyor "Ablaaa. Ben seni çok seviyorummm. Üzülme tamam mı?" Kardeşimin ters bir şeyler olduğunu hissetmesini ve üzülmesini hiç istemiyorum "Tamam küçük prenses. Sadece okulda kötü zaman geçirdim o kadar. Önemli bir şey yok. Seni gördüğüm için şimdi daha iyiyim. Bende seni seviyorum. Hem de çoooook fazla."

Akşam, Lena'ya bakıcılık yapmak üzere annemin ayarladığı genç hemşire eve geldiği gibi, Dr. Sophie ile birlikte Siyah Yelken'in yolunu tutuyoruz. Yolda anneme her şey için çok üzgün olduğumu söylemek istesem de, bunun ne yeri, ne de zamanı olduğunu düşünerek vazgeçiyorum. Siyah Yelken'e ulaşana kadar ağzımızı bıçak açmıyor. Aramızdaki sessizlik, bize yolda üçüncü bir kişi gibi eşlik ederken, genelde yetişkinlerin mesaileri bittikten sonra zaman geçirmek için geldikleri kafeye ulaşıyoruz.

Alex Mayers oturduğu masadan bize göz ucuyla selam verirken, arkadaşlarımın barın yanında durduklarını görüyorum. Annemin yanımda olduğunu fark ettiklerinde yaşadıkları şaşkınlık, uzaktan bile anlaşılabilecek derecede büyük oluyor. Yanlarına gidip fısıldayarak, dikkat çekmeden bizi takip etmelerini söylüyorum. Annemin rehberliğinde önce kafenin mutfağına, oradan da gizli oda dedikleri yere ulaşıyoruz. Herhalde yakında, Gaia'daki bütün kafelerin aslında gizli buluşmalar için yapıldığını düşünmeye başlayacağım. Kadın kapıyı Mavi Özgürlüğün güvenlik protokolüne uyarak çalarken, arkamızda duran Alex Mayers ve arkadaşlarım da bizim gibi kapının açılmasını bekliyorlar.

Odaya girdiğimizde, birçok insanın karınca gibi bir sağa, bir sola koştuklarını ve kraliçe karıncanın da bay Lowen olduğunu görüyorum. İşçi karıncalar bizi fark edip bir süre duraksasalar da, yeniden yaptıkları işe devam etmeleri çok uzun sürmüyor.

Bay Lowen bizi karşılamak için hızla yanımıza geliyor "Gelin, konuşacak ve yapacak çok şey var ve zamanımız daralıyor." Richard Lowen, annemi gördüğüne pek şaşırmamış görünüyor ya da artık olaylar yeterince çığırından çıktığı için pek de umurunda değil. Ayrıca zamanın kısıtlılığından bahsederken sanırım benim durumumla ilgili bir gönderme yapıyor. Adam odaya doğru dönüp herkese yaptıkları işi bırakmalarını ve oturmalarını söylüyor. Daha önce konuştuğumuz yerden çok daha geniş olan bu odada birçok sandalye ve birkaç masa var. Sanırım içerideki insan sayısı, bizi de dahil ettiğimde yirmi beşin üzerinde ve hepsi Bay Lowen'dan aldıkları talimat gereği, buldukları herhangi bir yere oturuyorlar.

Mavi Özgürlüğün lideri aceleyle konuşmasına başlıyor "Osiris projesini devreye sokuyoruz." Odada bulunan herkes Bay Lowen'ın neden bahsettiğini biliyor gibi davransa da, bizim konuyla ilgili en ufak bir fikrimiz yok.

Adam, şaşkın ördek yavrusu gibi ona baktığımı gördüğünde, konuyu daha detaylı anlatması gerektiğini fark ediyor "Lara! Hatırlıyor musun? Akademiye girmenden kısa bir süre önce, daha on dört yaşındayken çok kötü bir hastalık geçirmiştin. O zaman diliminde, gerçekte neler yaşandığından kimsenin haberi olmadı. Mavi Özgürlüğü kurmamızdan kısa bir süre sonraydı ve Dr. Netzie aramıza katılalı çok olmamıştı."

Annem bir anda patlıyor "Lara'nın ameliyatından sonra onu kaybetmiştik. Yoksa onun ölümü de mi sizinle bağlantılı?" Bay Lowen annemin tepkisine, onu nazikçe uyararak karşılık veriyor "Eğer sözümü kesmeden beni dinlerseniz, sizin için birçok konu aydınlığa kavuşacak."

Adam, nerede kaldığını hatırlayıp sözlerine devam ediyor ama bunu yaparken, sanki kaçacak bir asansörü yakalamaya çalışırcasına çabuk olmaya çalışıyor "Daha önce bahsettiğim Krenon teknolojisi sayesinde hiç hasta olmamama rağmen, güneşe karşı olan duyarlılığım yüzünden, yeryüzüne yeniden çıkmak gibi bir şansım yoktu. Aslında, insanlığın devamının sağlanması benim için yeterliydi ama bir yandan da Gaia'da yaşayanların yeryüzüne yeniden çıkması ile ilgili de tek umut bendim. Bunun nedeni ise, insanların Krenon bilim adamlarıyla ortak çalışarak tasarladığı, mümkünse savaşın bitiminde yeniden karaya ayak basmak için kullanılması gereken, değilse de ihtiyaç anında son çare olan çok özel bir denizaltıydı. Şehre yakın bir kanyonun derinliklerindeki ve bu denizaltıya ev sahipliği yapmaya uygun boyutlardaki bir depoda saklanıyordu. Beş yüz kişinin üzerinde yolcu kapasitesi olan bu denizaltının en önemli özelliği ise, buraya gelmeden önce neredeyse eksiksiz stoklamayı başardığımız, dünya üzerinde savaş başlamadan var olan tüm canlıların DNA'larını içinde bulundurmasıydı. İnsanlığın yeniden var olmasını sağlayacak olan bu denizaltının adı Osiris, projenin adı da Osiris Projesiydi. Yönetim, kendi içinde geçirdiği değişimden sonra bu projeyi tamamen rafa kaldırdı ve en önemlisi de, bu denizaltı ile ilgili endişelenmesine gerek yoktu. Nedeni ise, Osiris'in kaptan koltuğunda oturacak ve onun çalışmasını sağlayacak olan kişinin kromozomlarının benim gibi değişmiş olması gerekiyordu. Başka bir deyişle, proje daha düşünce aşamasındayken, bu denizaltıyı güvenlik açısından sadece yönetimin kullanmasını sağlayacak bir karar alınmış ve çalışma protokolleri, Krenon bilim adamları tarafından sadece bizim kromozomlarımıza sahip biri tarafından uygulanabilecek şekilde kodlanmıştı. Gaia'ya gelmeden önce Osiris'e kaptanlık edecek bilgiyi öğrenecek kadar zamanımız olmadığı için, gerektiğinde faydalanmak üzere, bütün kullanım talimatlarını dijital veri olarak depoladık. Yönetimde sorunlar yaşanmaya başlandığında, bir gün gizli bir şekilde bu verileri kopyaladım. Çünkü o denizaltı insanlık için çok önemliydi ve ben, diğer birçok yönetici gibi, buraya gelmekteki asıl amacımızı unutmamıştım. Dr. Netzie ile tanıştıktan sonra, onun çok hırslı bir tıp doktoru olduğunu fark ettim. Netzie, benim güneşe çıkamama sorunuma bir çare bulmayı takıntılı bir şekilde kendine görev edinmişti. Böylece, yeryüzüne ayak basmayı başardığımızda onlarla birlikte olabilecek ve liderlik edebilecektim ya da ben öyle düşünüyordum. İşte o sıralarda sen Lara, kimsenin adını koyamadığı o amansız hastalıkla boğuşuyordun ve doktorlarından biri olan Dr. Travis Netzie bana gelip bir şey denemek istediğini söyledi. Benim kanımdaki antikorları sana nakletmek istediğini ve deney başarılı olsa da, olmasa da, bu deneyin belki de bendeki sorunu anlayabilecek veriler sağlayabileceğinden bahsetti. Kaybedecek bir şey olmadığı için onun bu isteğini çok düşünmeden onayladım. Tamamen gizli yapılan bu deney sonucunda, sen mucizevi bir şekilde iyileştin Lara! İşin ilginci, bu sırada sendeki kromozomların da bendeki gibi değiştiğini gözlemledik. Ancak bende bulunan gün ışığına karşı zayıflık sende bulunmuyordu. Ama sende de yüzyıllarca yaşamanı sağlayacak değişim olmamıştı. Vücut kimyan, sadece herhangi bir hastalıktan ya da yaralanmadan kaynaklanacak sağlık problemleri ile karşılaştığında, normal bir insandan biraz daha hızlı iyileşmeni sağlayacak kadar değişmişti. Bundan sonraki süreçte, Dr. Netzie'nin asıl amacının sonsuz yaşam olduğunu, kendi üzerinde yaptığı deneyler sonucunda hayatını kaybettiği sırada fark ettim. Ancak insanlık için gerçek bir umut doğmuştu. O denizaltıyı gerçekten kullanabileceğimi asla düşünmemiştim ama bir yandan da, birçok şeyi öğrenip canavarı hareket ettirmeye mecburdum. Senin anlattığım durumun ise bana büyük bir umut vermişti. O günden sonra seni Parlaklar Akademisi'ne sokmak için elimizden geleni yaptık ve her hareketini sürekli takip ettik. Gördüklerimiz bizi hayrete düşürüyor ve her geçen gün biraz daha umutlanmamıza neden oluyordu. Gözlemlediğimiz genç, meraklı, cesur, inandığını savunmaktan korkmayan, çok yetenekli biriydi. Kendin, sendeki potansiyeli daha keşfetme aşamasındayken, biz o potansiyeli net bir şekilde görebiliyorduk ve bütün bunlar, seni Osiris projesinin en önemli karakteri haline getiriyordu." 

GaiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin