2. Kısım NEXA Bölüm 14

1.2K 175 14
                                    

İkinci gruptan ayrıldıktan sonra, Merc'in liderliğinde Kramen'in takip sinyaline doğru yola koyuluyoruz. Sinyal özel bir frekansta yayınlanıyor ve hala adını bile bilmediğimiz saldırgan ırkın bunu fark etmemiş olmasını umut ederek ilerliyoruz. Sıcağın altında yine görünmez olarak yolumuza devam ederken, çevrede rastladığımız birkaç hayvandan başka herhangi bir hayat emaresi ile karşılaşmıyoruz.

Sinyalin bizi götürdüğü yer için bölgedeki en dağlık kesim diyebiliriz ve biz oraya doğru yaklaştıkça, sinyalin de yavaş yavaş güçlendiğini fark edebiliyoruz. Sonunda kan ter içinde kendimizi bir mağaranın girişinde buluyoruz. Merc etrafı şöyle bir kolaçan ettikten sonra içeriye girmemize karar veriyor ve görünmezliklerimizi kapayıp silahlarımızdaki güçlü aydınlatıcıları açarak, içeride mahsur kalmış ajanımıza ulaşma umuduyla karanlık mağarada yürüyoruz. Yol boyunca aşağıya doğru fark edilir bir eğim olması nedeniyle, mağaranın yerin altına doğru devam ettiğini düşünüyorum.

Yaklaşık on beş dakikanın ardından sinyalin kaynağına ulaştığımızda ise, ölümün zamanla harmanlanmış ağır kokusu bizi karşılıyor. Çok geçmeden Kramen'in neredeyse paramparça olmuş cansız bedenini buluyoruz. Bunu ona neyin yaptığını gerçekten bilmiyorum. Cirralar mı, yoksa bilinmeyen ırk mı? Her ne olursa olsun, vahşice öldürüldüğünü anlamak için dahi olmak gerekmiyor.

Merc çevreyi aramamızı, belki Kramen'in bize bırakmak için bir şeyler gizlemiş olabileceğini söylüyor. Hiçbir şeyi atlamamaya çalışarak, Kramen'in saklanmak için kullandığı yeri didik didik ediyoruz. Çevredeki masa, sandalye, dolap ve diğer birkaç eşyadan anladığımız kadarıyla, ajanımız saklanmak zorunda kalabileceğini düşünüp başına öyle bir şey gelirse ne yapacağını önceden planlamış.

Merc masanın çekmecelerini kurcalarken, Minla'da dolapla ilgileniyor. Zifiri karanlıkta mağarayı aydınlatan ışıklarımız gölgelerimizi yakalamak için yarışırken, ben de bölgenin eşyasız yerlerinde araştırmayı sürdürüyorum. O kaya, bu taş derken, sonunda umutsuzluk diğer iki takım arkadaşım gibi beni de ele geçiriyor. Onların yanına dönüp hiçbir şey bulamadığımı söylemek üzereyken, silahımdan çıkan ışık mağaranın görebildiğim en uzak bölgesinde bir şeyin belli belirsiz parlamasına sebep oluyor. Yaşadığım heyecanın hızlandırdığı adımlarla o yöne doğru ilerliyorum. Ne olur işe yarar bir şey olsun... Ne olur...

Parlayan şeyin yerdeki ufak bir metal parçası olduğunu görünce, az önce içimi kaplayan heyecan bir anda yokluğa karışıyor. Sakin ol Tenn... Sakin olmalısın... Bu metal parçası neden burada olsun? Böyle bir mağaranın derinliklerine neden gelmiş olsun? Çok mantıksız... Acaba altında...

Uzaklardan parlayıp bana adeta yol gösteren metal parçasının altını hiç zaman kaybetmeden kazmaya başlıyorum. Zeminin eldivenlerimle kazabileceğim kadar yumuşak olması beni daha da umutlandırıyor. Yaklaşık yarım metrelik kazı işleminin ardından sert bir şeyin orada olduğunu fark ediyorum. Ellerimin arasında tuttuğum küçük kutuyu gördüklerinde, Minla ve Merc de benim onları çağırmama gerek kalmadan yanıma geliyor. Hemen içini açıyoruz ve işte... Sonunda somut bir şey bulduk.

Nexa'da verileri kayıt etmek için kullandıklarımızla aynı olan depolama kristalini kutunun içinden çıkarıp, Kramen'in bizim için bıraktığı bilgileri gözlüklerimizdeki bilgisayarlara indiriyoruz. Anlaşılan Kramen, burada geçirdiği her günü ve özellikle de öğrendiği her şeyi kayıt etmiş. Onu canlı bulamadığımız için her ne kadar içimde bir çeşit burukluk olsa da, az önce bulmayı başardığım bilgiler şu anda bizim için en değerli hazineden daha kıymetli.

Mağaranın çıkışına ulaştıktan sonra Lanila ve ekibi ile iletişim kurup, Kramen'in bizim için sakladığı veri kristalinin haberini veriyoruz. Onlar da bazı bilgilere ulaşmak üzere olduklarını, geldiklerinde bizimle paylaşacaklarını ve planlandığı gibi iki saatte bir mutlaka iletişim kurmamızı söylüyorlar.

Buradaki işimiz nispeten çabuk bittiği için, hepimiz ajanımızın bıraktığı verileri incelemeye koyuluyoruz. Kramen'in mağaranın içinde kayıt ettiği görüntüleri izlediğimde, geçirdiği zor günlerde yanında olamadığımız için kendimi suçlu hissediyorum. Nasıl olabilirdik ki? Nexa'da mümkün olduğunca hızlandırılmış bir eğitim programını tamamladık ve eğer o eğitimi almayıp buraya öylece gelseydik, kuyruğunu kıstırmış bir ev hayvanından farkımız olmazdı. Seçmeleri yaşamamız bir gereklilikti ve gerçekten bununla ilgili kimseyi suçlayamıyorum.

Kramen'in bıraktığı dosyaları tamamen rastlantısal bir sırayla incelerken, sonunda aradığımı buluyorum. Yine mağaranın içinden yapılan kayıttaki görüntüsünden çok bitkin olduğu anlaşılan Kramen, Sekunar 12'ye saldırı düzenleyenlerin devasa bir filoya sahip olduklarını, kendi fikrine göre buraya sadece yağmalamak için saldırdıklarını, ertesi gün daha uzun bir süre dışarıda kalıp somut bilgilere ulaşmaya çalışacağını söylüyor. Bize gönderilen kırmızı kodlu kayıtta gizleneceğini belirtmesine rağmen, sanırım bilinmezliği aydınlatma isteği Kramen'de daha ağır basmış.

Bir sonraki dosya... Bir sonraki... Hah işte... Kayıtları izlerken kullandığım karışık sıralamamı bozup doğrusal olarak devam ediyorum. Görüntü gözlüklerimde belirdiğinde, Kramen yüzünden zemine doğru olan yolcuğuna durmadan devam eden aşırı ter yüzünden gözlerini zar zor açabiliyor. "Çok zamanım yok... Geceye kalmamalıydım... Büyük ihtimalle benden alacağınız başka bir mesaj olmayacak. O yüzden hızlı hareket etmeliyim. Hızlı... Ne diyordum... Hah hızlı... Eğer bu mesajı bulursanız geceleri hızlı olun. Ama onlar kadar olamazsınız. Ne yaparsanız yapın Cirralar sizi yakalar."

Kramen zihnindeki dağınıklıktan kurtulup gerçekten söylemesi gerekenleri söyleyebilmek için derin bir nefes alırken, tedavi görmesi gereken akıl sağlığı bozuk bir hastayı andırıyor. "Bugün onlara çok yakındım. Söylediklerini duyabilecek kadar yakın. Nöral arayüzün neler konuştuklarını çözebilmesi biraz uzun sürdü ve her şeyi tercüme edemedi ama olsun. Buna değdi. Onların adı Doria. Yani bilinmeyen, burayı yerle bir eden ırkın adı... Yakında bir sonraki yere saldırmak için buradan ayrılacaklar. Dünya diye bir yerde lojistik üsleri var. Oraya gidiyorlar. Sanırım gizlenerek dinlediklerim yüksek rütbeli iki subaydı. O kadar rahatlar ki. Neredeyse hiç direniş yok. Arada sırada, sadece eğlence olsun diye devriyeye çıkıp canlı kalanları avlıyorlar. En azından ben öyle düşünüyorum. Bugün görünmezlik teknolojisini son kullanışımdı. Kristal tükenmek üzere."

Kramen bu sözlerinin ardından, mağarada duyduğunu düşündüğüm bir ses yüzünden irkilip alarm durumuna geçiyor. "Son kalan enerjiyi de kayıt ettiğim verilerin size ulaşmasını sağlamak için kullanacağım. Onurla..." İzlediğim görüntü sonlandığında onu Cirraların öldürdüğü ile ilgili herhangi bir şüphem kalmıyor. Zaman kaybetmeden bulduklarımı görmeleri için Minla ve Merc'e dosya numarasını söyleyip, onların da izlemeyi bitirmelerini bekliyorum.

Minla kaydı izledikten sonra gözlüklerini çıkarıyor ve gördüklerini hazmetmeye çalışır bir ifade ile bana dönüyor. "Ya bizi bulurlarsa... Ya Doria galaksimizi, Nexa'yı bulursa..." Heyecandan her yanı titreyen kızı sakinleştirmek amacıyla kurduğum cümleye aslında ben bile inanmıyorum. "Merak etme. Görünmezlik teknolojimiz bizi korur." Korumasına korur da, hiçbir şey aşılamaz değildir. Bir yandan Minla'yı yatıştırmaya çalışırken, bir yandan da içimden, Yaşam Gücü'ne galaksimizi bulmamaları için yalvarıyorum. Lütfen bizi koru Yaşam Gücü!

Bu sırada Merc sakince bizi izliyor ve panik yaptığımızı anlayıp, kendimize gelmemiz için söze giriyor. "Doria bizim için bir bilinmezlik değil mi?" Sorusunu sorduktan sonra cevap vermemiz için gözlerimizin içine bakıyor. "Evet..." Beklediği cevabı Minla ile benden aldıktan sonra ekliyor. "O zaman biz de onlar için bilinmezliğiz. Doğru mu?" Bu sefer cevap vermemize fırsat tanımadan, kararlı bir ifade ile konuşmasına devam ediyor. "O zaman bırakın onlar bizden korksunlar. Şu anda bildiklerimizi federasyonun en hızlı şekilde öğrenmesine odaklanmalıyız." Tamam doğru söylüyorsun da, hatırladığım kadarıyla en son burada sıkışmıştık. Laterani olmadan nasıl geri döneceğiz? Bunu hiç düşündün mü? İçimden Merc'i yargılarken, aslında bunun ne kadar gereksiz olduğunun farkındayım ama yine de kendimi durduramıyorum. 

GaiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin