1. Kısım GAIA Bölüm 06

3.1K 293 20
                                    

Saatimin alarmı, akşam yatmadan önce ayarladığım gibi, annemin uyandığı saatten otuz dakika önce çalıyor. Yatağımdan hızlıca kalkıp soluğu banyoda alıyorum. Her sabah yaptığım gibi, elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra mutfağa geçiyorum.

Aşçılık konusunda çok başarılı olduğum söylenemese de, bugün hastaneye annemle beraber gidebilmek için yapabileceğim bütün şirinlikleri yapmaya kararlıyım. Ona, en sevdiği kahvaltı olan sahanda kalamarlı karides hazırlıyorum. Masayı düzenleyip akşamdan kalan dağınıklığı da topladıktan sonra annemi uyandırmak için hazırım. Yanağına bir öpücük kondurup ardından kulağına eğiliyorum ve kısık sesle "En tatlı anne kimin annesi? Tabii ki benim!" diyorum. Dr. Sophie Nitts uyanmak için gözlerini ovuştururken ona kahvaltının hazır olduğunu söylüyorum.

Genelde sabah kahvaltısını hastanede bir kaç lokmayla geçiştiren siyah uzun saçlı, orta boylu kadının beni kırmamak için sofraya oturduğu her halinden belli oluyor. Bir yandan lokmaları hızla ağzına atarken, diğer yandan da beni izliyor. Ben de kahvaltı ediyor gibi görünsem de, aslında günün sorusunu ona sormak için fırsat kolluyorum.

"Eee Lara hanım. Bu güzel kahvaltıyı neye borçluyum?". Annem zeki bir kadın olmasına rağmen, normal davranmadığımı anlaması için çok da zekaya ihtiyacı yok. "Sana güzel bir kahvaltı hazırlamak için mutlaka bir neden mi olması gerek?" Söylediğime kendim bile inanmıyorum. Tatil günümde uyumak yerine sabahın köründe kalkıp ona kahvaltı hazırlamayı anlamlandıracak bir şeye ihtiyacım var. Öyle bir şey söylemeliyim ki, hastaneye yanında gidebileyim. -özür dilerim babacığım; seni amacıma alet etmek istemezdim-

Annemin gözlerinin içine pes ettiğimi belirtircesine bakıyorum "Akşam rüyamda babam gibi senin de öldüğünü gördüm. Uyandığımda her yanım ter içindeydi. Ya seni de kaybedersem anne? Ya seni de kaybedersem! O zaman ne yaparım ben?" Masadan kalkıp sulanmış gözlerle annemin yanına gidiyorum ve ona olabildiğince sıkı sarılıyorum. Aslında söylediklerim kısmen doğru ve bu nedenle gözlerimdeki ıslaklık tamamen gerçek. "Bugün beni de yanında götür ne olur. Lütfen yalnız bırakma beni! Lütfen!"

Tam anne kız ağlamak üzere olduğumuz anda küçük kardeşim Lena, kendisini şapşal gibi gösteren dağınık kıvırcık saçlarıyla mutfağın kapısında beliriyor. Annem her sabah işe giderken Lena'yı da yanında götürür ve hastane çalışanlarına özel kreşe bırakır. Sadece benim tatil günlerimde, küçük kardeşime bakabilmek için evde olduğumda bu düzen bozulur. Annemin bu sabah kalktığında Lena'yı uyandırmamasının nedeni de, küçük şapşalın benimle birlikte olacağını düşünmesiydi. Ancak kapıdan gözlerini bize dikmiş olan afacan belli ki bu duruma biraz bozulmuş. "Ben de sarılcam, bende, bende, bende..."

Kardeşimin paytak adımlarla üzerimize doğru koşması ve kısa boyuyla ancak ulaşabildiği nokta olan bacaklarımıza sarılması, üzerimizdeki duygusallığın uzaklaşmasına neden oluyor. Onun bu komik hali nedeniyle annemin yüzünde sıcak bir gülümseme beliriyor "Tamam. Ama ayakaltında dolaşmayacağına ve kardeşinle ilgileneceğine söz vermelisin." Açıkçası bunu pek beklemiyordum. Aklımdan geçen en iyi ihtimal Lena'nın bugün de kreşe gideceği ve araştırmam konusunda özgür olacağım yönündeydi. Yapacak bir şey yok. En azından Dr. Sophie, onunla birlikte hastaneye gitmeme izin verdi.

Annem, Lena ve beni hastanenin dinlenme odasına bırakıp hiç zaman kaybetmeden hastalarıyla ilgilenmeye gidiyor. Bize hastane içinde serbest olan bölgeler ise, şu anda bulunduğumuz doktorların dinlenme odası, misafirhane ve kafeterya ile sınırlı bulunuyor. Normal şartlar altında bizim için çok sıkıcı bir gün olabilirdi. Hastanede olmayı başardığıma göre planımın bir sonraki aşamasına geçmeliyim. Annemin odasına gitmek ve bilgisayarını kullanmak için bir bahaneye ihtiyacım var.

GaiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin