3. Kısım GAIA Bölüm 09

1.1K 166 3
                                    

Mert ve Jake ile konuşmak için annemden izin istememin ardından, köprüyü hala terk etmemiş olan arkadaşlarımın yanına gidiyorum. "Oynadığımız çocukça bir oyun bizi nerelere getirdi değil mi? Sanki aradan yıllar geçmiş gibi hissediyorum." Jake gülümseyerek yaptığım girişin devamını getirmekte gecikmiyor. "Evet, gerçekten de öyle. Geriye dönüp baktığımda, bana da çok uzak geliyor." Mert sözü arkadaşından devralıyor ve konuya daha ciddi bir boyut kazandırıyor. "Eğer ailelerimizi yeniden görebileceksek, bu senin sayende olacak Lara ve bu konuda elinden geleni yapacağını biliyorum."

Çocuğun beni motive etmeye çalıştığı çok belli olsa da, karamsarlığım bir anda beni ele geçiriyor. "Eğer benimle arkadaş olmasaydınız, şu anda ailelerinizle beraber olabilirdiniz. Bunu biliyorsunuz değil mi?" Mert tam bana cevap verecekken, Jake ondan daha hızlı davranıp söze giriyor. "Evet haklısın. Eğer sen olmasaydın, hayatımıza gerçeklerden bihaber, körü körüne devam ediyor olurduk. Yürüdüğümüz yolun sonu ne olursa olsun, hayatım boyunca kandırılmaya tercih ederim." Mert de Jake'in sözlerini onaylar şekilde başını hareket ettiriyor.

Onlara, bana vermeye çalıştıkları destekle ilgili teşekkür ettikten sonra, biraz yalnız kalmak istediğimi söyleyerek köprüden ayrılıyorum ve odama doğru ilerliyorum. Küçük yaşam alanıma girdiğim gibi kendimi yatağa atıp ağlamaya başlıyorum. Bunu tam olarak neden yaptığımı bilmesem de, sanki bütün varlığımın ağlamaya, içimde sıkışan duyguları boşaltmaya ihtiyacı varmış gibi hissediyorum. Gaia'da geçirdiğim çocukluğumu, babamı, ailemizin bir zamanlar ne kadar mutlu olduğunu hatırlıyorum. Ağlıyorum... Gaia'dan kaçarken Irinda'nın yaptığı kahramanlığı, onu geride bırakmak zorunda kalışımızı, bizim için hayatlarını feda eden Mavi Özgürlük üyelerini düşünüyorum. Ağlıyorum... Geçmişi hatırladıkça gözyaşlarımın artmasına engel olamıyorum. Çok yorgun hissediyorum. Tanrım, ne olur buna bir son ver artık. Huzur istiyorum... Huzurlu olmak istiyorum...

Bir süre yaşadığım karamsarlığa yenik düşsem de, bunun bana bir faydası olmadığını kendime hatırlatıp ayağa kalkıyorum. Çünkü bana kaderlerini emanet eden insanların ayakta duran Lara'ya ihtiyaçları var. Günün geri kalanını Lanila ve ekibiyle birlikte, Gaia'ya giriş planının üzerinden birkaç kez geçerek, köprüdeki genel sorumluluklarımı yerine getirerek ve kendimi yarının getireceklerine hazırlamaya çalışarak geçiriyorum. Uyumadan önce, eğer bize en ufak bir faydası bile olacaksa, yapmam gerektiğini düşündüğüm şeyi yapıp Tanrı ile aramı düzeltmeye çalışarak dua ediyorum. "Başarılı olmama izin ver Tanrım. Bizi koru ve gözet. Zarar görmemize izin verme. Amin."

Osiris'in sonarında Gaia göründüğünde, korkularım anlamadığım bir şekilde adeta uçup gidiyor. Sanırım işler benim için biraz tersine işliyor. Yine de şu anki ruh halimden oldukça memnunum ve onu hiç kaybetmemek için yaşadığım olumlu duygulara sıkı sıkı sarılıyorum. Köprüde sadece Osiris'in işlevselliğini sağlayan subaylar, bay Lowen ve Nexalılar bulunuyor. Her ne kadar bay Lowen durumdan çok rahatsız olduğu için burada bulunmak istemese de, ona ihtiyacım olabileceğini söyleyip, son zamanlarda oldukça inatçı davranan adamı bizimle beraber olması için ikna ediyorum.

Çoğu zaman iç dünyama odaklandığımdan, kendimi insanların yerine yeterince koyamadığımı fark ediyorum. Eminim bütün bu özgürlük arayışı ve bu nedenle başlattığı Mavi Özgürlük hareketi, bay Lowen için diğerlerinin yaşadığından çok daha büyük bir hayal kırıklığı olmuştur. Gaia'dan kurtulmak için verdiği onca çabanın sonunda, yeniden Gaia'ya geri döndüğünü görmenin adam için ne kadar zor olduğunu anlayabiliyorum. Ancak bu yolda yalnız olmadığından, onun da şu an sahip olduğumuz tek plandan başka bir çaremiz olmadığını anlaması gerekmiyor mu?

İletişim subayı koltuğunda bulunan Mert'ten Gaia ile bağlantı kurmasını istiyorum ve sonunda kurşun namludan çıkıyor. Ne yazık ki bundan sonra olacakların herhangi bir geri dönüşü yok. "Gaia. Osiris'in kaptanı Lara Nitts yönetim ile görüşme talep ediyor. Duyuyor musunuz? Gaia. Osiris'in kaptanı Lara..."

Çok uzun sürmeyen heyecanlı bekleyişin ardından, Gaia'dan bize ulaşan bir kadın sesini Osiris'in hoparlörlerinden duyuyoruz. "Teslim olun." Bu insanlar kaptanı olduğum devasa denizaltının neler yapabileceğinden haberdar değiller galiba... Onlara zarar vermek gibi bir niyetimiz olmadığı için gerçekten çok şanslılar.

Mert'ten mikrofona benim sesimi vermesini talep ediyorum ve kendi tahmin ettiğimden bile sert bir şekilde söze giriyorum. "Kaptan Lara Nitts konuşuyor. Hemen yönetimden birini bağlayın, yoksa başınıza geleceklerin sorumlusu olursunuz. Gaia'nın hepinize mezar olmasını istemiyorsanız acele edin. On dakikanız var."

Onları tehdit etmekten başka bir çarem olmadığı için üzgün olsam da, az önce uygulamaya koyduğumuz plan böyle davranmamı gerektiriyor. Sert ve kendinden emin... Lanila ile göz göze geliyoruz ve her ikimiz de onlara attığımız yemi yutmalarını umut edercesine birbirimize bakıyoruz. Dakikalar geçmeye devam ediyor ama henüz bizimle herhangi bir iletişim kurulmamış olması, zaten aşırı yüklenmiş olan sinirlerimizi daha da geriyor.

"Ben yönetimden Garry Maison. Beni duyuyor musunuz Osiris?" Sonunda... İlk aşamayı başarıyla atlattık gibi görünüyor ve bu fırsatı iyi değerlendirmeliyiz. "Ben Kaptan Lara Nitts. Sesinizi duyuyorum." Adam, ona verdiğim cevabın ardından hiç zaman kaybetmeden yeniden söze giriyor. "Hepinizin hakkında Gaia'ya ihanetten idam kararı olduğunun farkındasınız değil mi? Buradaki bütün kanunları çiğnediniz ve şimdi gelmiş görüşme talep ediyorsunuz. Bir de üstüne tehditler savuruyorsunuz. Hemen teslim olun ve adalet önünde yargılanın."

Bir dakika... Maison mıdır nedir, bu adam kendini ne sanıyor? "Gaia insanlarına söylediğiniz yalanları biliyoruz. Bu nedenle öyle atıp tutmayı bırakıp beni dinleyin. Gaia'ya güvenli geçiş istiyorum. Sadece ben geleceğim ve halkın önünde, sizinle ya da yönetimden başka birisiyle görüşeceğim. Eğer kabul etmezseniz, sizinle birlikte Gaia'yı bulunduğu yere gömerim. İlk hedefimde, sizin bulunduğunuz yönetim katı olur."

Bahsettiğim şeyi hiçbir zaman yapmayacağım için, konuşmam sırasında inandırıcı olduğumu ummaktan başka bir şey ne yazık ki elimden gelmiyor. Yeniden başlayacak olan sessiz bekleyişe kendimi hazırlamaya çalıştığım sırada, Gaia'dan gelen cevap kulaklarımıza ulaşıyor. "Kabul ediyoruz. Gelebilirsiniz."

Vay beee... Ne kadar da korkutucu birine dönüşmüşüm böyle... Talebimi bu kadar hızlı kabul etmelerini asla beklemiyordum. Başarımla ilgili içimden kendime övgüler yağdırırken, bay Lowen sessizce kulağıma eğiliyor ve "Bu işte bir gariplik var," diyor. Ona nedenini sorduğumda, konuştuğum adamın yönetimdeki bütün sorunları başlatan iki kişiden biri olduğunu ve istemediği bir şeye asla bu kadar kolay razı olmayacağını söylüyor. Oldu mu şimdi... Ne güzel kendimi kandırıp motivasyonumu arttırıyordum...

Benimle birlikte gelecek olan Lanila ve takımını, onlara işaret vermeden harekete geçmemeleri konusunda uyardıktan sonra, Nexalılarla birlikte Osiris'te bulunan ve dünyaya ayak basmak için kullandığımız mini deniz altılardan birine biniyoruz. Yaklaşık iki dakikalık kısa yolculuğun ardından, buluşma yeri olarak seçtiğim akademi hangarına yanaşıyoruz. Mini denizaltının kapısı açıldığında, karşımda duran Koruyucuların silahlarını üzerime doğrulttuğunu görüyorum. Neyse ki beni korumak için görünmez olarak yanımda bulunan beş kişinin farkında değiller. Onlar olmasa, şu anda kendimi asla güvende hissedemezdim.

Gaia'dan kaçarken karşılaştığımız koruyucular dışında, onları asla ateşli silahlarla görmemiştim. Şimdi ise karşımda yine ateşli silahlarıyla dikiliyorlar. Yavaşça yanaştığım hangar bölmesinden dışarıya çıkıyorum ve o sırada bay Pablov'u fark ediyorum. "Bay Pablov. Umarım Irinda..." Adam öyle bir sözümü kesiyor ki, neye uğradığımı şaşırıyorum. "Hain. İstediğin görüşmeyi alacaksın. Şimdi sus ve bizi takip et." Tamam, ondan sıcak bir hoş geldin konuşması beklemiyor olabilirim ama böylesine acımasız davranması, nedense kendimi kötü hissetmeme neden oluyor.

GaiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin