2. Kısım NEXA Bölüm 12

1.2K 181 19
                                    

Sonda Sekunar 12'nin üzerindeki dört büyük savaş gemisine yaklaşırken, yakınlaştırılmış görüntüden heyecandan dilimiz tutulmuş bir şekilde onu izliyoruz. Bu sırada köprüdeki bütün personel, kaptanın ağzından çıkacak ve Laterani'nin bir sonraki hareketini belirleyecek olan emir için hazır bir şekilde bekliyor.

Sonda ilerliyor... İlerliyor... Sonunda dört gemiden biri, beklediğimiz ama istemediğimiz saldırganlık belirtisini göstererek sondayı yok ediyor. "Kalkanlar tam güç. Silahlar hazır olsun. Kırmızı alarm!" Kaptanın sözleri, köprüde geçirdiğim zaman içinde duyduğum son kelimeler oluyor. Lanila ve Merc başta olmak üzere bütün takım, elimizden geldiği kadar hızlı bir şekilde bizi gezegene götürecek keşif gemisinin bulunduğu hangara doğru koşuyoruz.

Laterani aldığı darbeler nedeniyle sürekli sallanıyor ve bu durum koştuğumuz dar koridorun duvarlarına çarpmamıza neden oluyor. Ancak deneyimlediğimiz zorlayıcı etmenlere rağmen düşmeden yolumuzu tamamlıyoruz. Merc ve Lanila, benim de dahil olduğum görev takımını ancak alacak büyüklükteki geminin kokpitine oturup aracı çalıştırıyorlar. Son kontrolleri de yaptıktan sonra, hepimiz kaptandan gelecek olan limandan ayrılma iznini bekliyoruz. Laterani, kalkanlara verdiği gücün dışında, geriye kalan bütün gücü motorlarında kullanarak hızla ilerliyor. Bezen keskin bir manevra yapıyor, bazen bütün darbeyi güçlü bir dövüşçü gibi karşılıyor. Sonunda köprüden beklediğimiz komut geliyor. "Ayrılabilirsiniz."

Görünmezlik teknolojimizi çalıştırıp hangardan ayrılarak Lanila ve Merc'in Sekunar 12'ye doğru çizdiği rotaya giriyoruz. Bu sırada kısa süreliğine görüş açımıza giren Laterani'nin görüntüsü, adeta vahşi bir ormanda varlığını sonlandırmak için etrafını saran diğer yırtıcılara karşı müthiş bir mücadele veren isminin atasına benziyor. Fark edilmemiş olmayı umut ederek gezegenin atmosferine girerken oluşan sıcaklık, az önce donmuş olan kanımı ılıtmaya bile yetmiyor. Aşağıda yavaş yavaş görünmeye başlayan yer şekillerine doğru hızla ilerlerken, arkamızda bıraktığımız çatışmadan büyük bir patlama sesi geliyor. Yoksa... Laterani... Yoksa...

Gezegenin büyük kısmı çöllerden oluştuğu için Sekunar 12'nin kırmızıya çalan manzarası gemimiz yüzeye yaklaştıkça netleşirken, geride bıraktığımız federasyon mürettebatına neler olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum. Az önce beraber olduğumuz askerlerin varlıkları artık devam etmiyor olabilir. Geçmişte bu görevin risklerini sadece öngörebilirken, az önce başımıza gelenlerden sonra çok büyük bir belaya bulaştığımız hissine kapılıyorum.

Lanila, içinde bulunduğumuz keşif aracını planlanan noktaya yumuşak bir şekilde indirmeyi başarıyor. Sekunar 12'den bize mesaj gönderen ve burada bulunmamıza neden olan ajanımız Kramen'in en son görev yaptığı yerleşim merkezine yaklaşık yarım saatlik yürüme mesafesindeyiz. Görünmezliği halen devam eden aracı terk ettiğimiz sırada Lanila bizi karşısına alıp operasyon detaylarının üzerinden geçiyor. "Güvende olduğumuza emin olana kadar giysilerimizin görünmezlik özelliğini kapamayacağız. Yerleşim yerine ulaştığımızda, burada neler olup bittiği ile ilgili öğrenebileceğimiz her şeyi en hızlı şekilde öğreneceğiz. Akşam olmadan da aracımıza geri döneceğiz. Bunu ne kadar yapmamız gerekiyorsa, o kadar buradayız. Zaten istesek de bir süre buradan ayrılabileceğimizi düşünmüyorum."

Konuşurken kadının yüzünün aldığı şekillerden neler hissettiğini anlamaya çalışsam da, pek başarılı olduğum söylenemez. O da bizim gibi korkuyor mu? Yoksa rahatsız edici bir soğukkanlılıkla sadece görevi mi düşünüyor? Kızıl saçlı eski eğitmenimiz, yeni takım liderimizin sözleri biterken gözüm Merc'e kayıyor. Adamın şu anda neler hissettiği, nasıl bir ruh hali içinde olduğu Lanila'nın aksine oldukça belirgin görünüyor. Sakin, kendinden emin ama endişeli... Şöyle bir dönüp Karna, Sleni, Ent, Minla ve kendime baktığımda, onunla ortak bir duyguya sahip olduğumuzu fark ediyorum. Hepimiz aşırı derecede endişeliyiz...

Yarım saatlik yürüyüş, ufak tefek tepeler haricinde genelde düz bir yüzeyde gerçekleşirken, bizi ele geçirip sadık köleleri haline getirmeye çalışan sıcaklığa amacına ulaşması için fırsat vermemeye çalışıyorum. Kırmızı kumlar ve aşırı sıcak, Sekunar 12 ile ilgili ilk izlenimlerimi oluşturuyor.

Yolculuğumuz sonlandığında, aslında hepimizin önceden tahmin ettiği ama bir yandan da kondurmak istemediğimiz dehşet verici manzara ile baş başa kalıyoruz. Bilgi almak için geldiğimiz yerleşim merkezi geçmişte varsa bile artık yok. Teknoloji konusunda bizden oldukça geride olduklarını, yapıldıkları malzemelerden hemen anlayabildiğimiz binalar ve evler, kelimenin tam anlamıyla yerle bir olmuş durumda bizleri karşılıyor. Bu nasıl bir karşılamaksa... Yerlerdeki çürümeye terk edilmiş cesetler yüzünden neredeyse adım atamaz halde ilerlemeye çalışıyoruz. Bir canlı... Bir canlı yok mu burada? Kimse hayatta kalmayı başaramadı mı?

Hayalet şehirde bir saat kadar dolaştıktan sonra yeni bir plan yapmak üzere geri dönmek üzereyken, küçük bir çocuğun ağlama sesini duyuyoruz. Sesin geldiği yöne doğru ilerledikçe, çocuğun annesi olduğunu düşündüğüm bir kadın sessiz olmaya çalışarak ufaklığı azarlıyor. "Baban birazdan dönecek. Ağlama artık. Nasıl kaçtın bilmiyorum ama bir daha görürsem benden sağlam bir dayak yersin. Anladın mı beni? Söyle anladın mı beni?"

Artık görüşümüze giren ailenin bireyi olan yaklaşık beş yaşlarındaki küçük kız çocuğu, annesinin kendisine savurduğu tehdidi anladığını belli edecek şekilde kadına başını sallıyor. Nexa'da çocuklara karşı değil dayak, en ufak bir fiziksel müdahaleye bile asla tolerans gösterilmezken, bu kadının kızını dayakla tehdit etmesi bana gerçekten çok garip geliyor.

Lanila ve Merc'in liderliğinde ilerlerken, kadın kızını kolundan kapıp yıkık dökük bir evin içine giriyor. Onlara çok yakın olmamıza rağmen, görünmezliklerimizi kapatıp kendimizi belli edebilmemiz için hepimiz Lanila'dan gelecek olan komutu bekliyoruz. Ses çıkarmamaya çalışarak dikkatlice evin içine girdiğimizde ise, az önce tartışmalarına şahit olduğumuz aile bireylerinin orada olmadıklarını görüyoruz. Demek saklandıkları, evlerinin altında kalan bir sığınakları var ve bu nasıl hayatta kaldıklarını az da olsa açıklıyor. Gizli sığınaklarını bulmamız, ne aradığımızı bildiğimiz için uzun sürmüyor. Girişteki kapağı özenle kaldırarak büyük bir sessizlikle dik merdivenlerden aşağıya iniyoruz.

Off, çok kötü kokuyor... Sanırım içerisinin havalanması için açılan kapak, istenmeden de olsa ufaklığın dışarı çıkmasına fırsat vermiş. Kadın, yerde bulunan portatif ocağın üzerinde yemek yaparken, aramızdan birinin yanlış bir şeye basıp çıkardığı ses yüzünden hızla sağa sola bakıp alarm durumuna geçiyor. Zaten küçük olan odaya yedi kişi zar zor sığıyoruz ve kendisiyle kızının güvenliğinden endişe duyan kadın ayağa kalktığı için aramızdan birine çarpması an meselesi.

Lanila görünmezliğini kapattığında odada öyle bir çığlık kopuyor ki hepimiz irkiliyoruz. Lanila'dan sonra ben de diğerleriyle birlikte kendimi göstermek için görünmezliğimi kapıyorum. Nöral arayüzün dillerini konuşabilmemiz için sağladığı destek sayesinde kadına ne kadar sakin olmasını söylersek söyleyelim, küçük kızını kaptığı gibi odanın en köşesine geçiyor ve bir saniye olsun bağırmaktan vazgeçmiyor. Peki diyelim biz onu öldürmek için buradayız. O zaman onu kim kurtaracak ki? Yardımına kimin koşmasını bekliyor?

Tabii ya... Lanila'nın başına dayanan silah ve kafalarımızı çevirdiğimizde gördüğümüz zayıf, kısa boylu adam her şeyi açıklıyor. Az önce annenin kızını geri döneceği ile ilgili ikna etmeye çalıştığı baba bu olmalı. Yediye bir...

Adamın ailesini korumak için gösterdiği cesaret gerçekten görüntüsünün çok ötesinde. Biz de silahlarımıza davranacakken Lanila hepimizi durduruyor ve ekliyor. "Size zarar vermek için gelmedik. Sadece burada neler olduğunu öğrenmek istiyoruz. Sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı? Belli ki çok zor durumdasınız."

Kısa boylu, siyah kısa saçlı ve yüzü yumuşak hatlı adam bir süre duraksıyor. Kocası geldikten sonra çığlıkları kesilen kadınla bir süre birbirlerine bakıyorlar. İçinde bulundukları çaresiz durum nedeniyle bize inanmak istedikleri çok açık ama bir yandan da yaşadıkları yüzünden yabancılara güvenemedikleri, kararsız davranışlarından hemen anlaşılıyor. Adam bir süre düşündükten sonra adeta kendini zorlayarak silahını indiriyor ve onu gördüğümüz andan itibaren ilk defa konuşuyor. "Eğer bize zarar vermek için geldiyseniz zaten bunu engelleyemeyeceğimi biliyorum. Bu yüzden doğruyu söylediğinize inanmak istiyorum." 

GaiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin