2. Kısım NEXA Bölüm 11

1.4K 182 14
                                    

Mürettebattan bir subay, bizi aracın kapısında karşılıyor ve kısa bir tura çıkarıyor. Yemekhane, mutfak, banyo, yatakhane derken, kaptandan gelen ve Laterani'nin bütün güvertelerinden duyulan sesle turumuz son buluyor. "Kalkış için hazırlanın. Herkes görev yerlerine!"

Peki bizim görev yerimiz neresi? Yanımızdaki bize eşlik eden orta yaşlı ve sevimli erkek subay, ikişer kişilik odalarımıza geçmemizin ve atmosferden çıkana kadar orada kalmamızın bizim için daha güvenli olacağını söyleyerek kendi görev yerine gitmek üzere aramızdan ayrılıyor. Sleni ve Minla, Merc ve Lanila, ben ve Ent aynı odalarda kalmak üzere anlaşıyoruz. Karna ise, yine sanki onunla beraber değilmişiz gibi davranarak, yerleşmek üzere yakınımızdaki bir odaya doğru yöneliyor. Bu sırada, Karna'nın kendini izole etmesiyle ilgili durum Lanila'nın sabrını taşırmış olacak ki, kadın çocuğun yanına gidiyor ve onunla bulunduğum yerden duyamadığım bir şeyler konuşuyor. Göz ucuyla bakarken görebildiğim kadarıyla, Karna ara sıra başını bize doğru döndürüp Lanila'yı onaylar şekilde bir ifade takınıyor. Sonuçta biz bir takımız değil mi? Takım olarak davranmamız gereken zaman geldi çattı ve bu çocuğun da bir an önce öyle davranmayı öğrenmesi gerek.

Laterani'nin motorlarından çıkan gürültüyü duyduğumda kalkışın başladığını anlıyorum. Odamın küçük penceresinden bakarken çok yoğun bir sesin eşliğinde sarsılarak, üzerimizde kalan ve hemen hemen tamamen açılmış olan hangar kapılarına doğru yaklaştığımızı gözlemliyorum. Ardından kısa ve garip, tiz bir ses duyuyorum. Sanırım az önce geminin gizlenme teknolojisi aktifleştirildi. Sonuçta Nexa'da yaşayanların Laterani'yi görmesi, silahsızlanma anlaşması nedeniyle büyük bir kaos yaratabilir. Bunun için, adeta havada sinsice süzülen ve hedefine doğru harekete geçmiş yırtıcı bir kuş gibi ilerliyoruz.

Gizlenme teknolojisi devreye girdikten sonra, kalkış sırasında motorlardan gelen büyük gürültü neredeyse zar zor duyabildiğim bir hale dönüşüyor. Atmosfere doğru sessiz ve kararlı bir şekilde ilerlerken, yanımda duran ve gördüklerimi paylaşan Ent heyecanla "İşte bu!" diyor. "İşte göreve başlıyoruz." Aktif görevimizin başlaması için önümüzde daha bir hafta olsa da, arkadaşımın neyi kast ettiğini çok iyi biliyorum. Yaşadığı heyecan konusunda yalnız hissetmemesi için ekliyorum. "Evet, sonunda başlıyor."

Artık uzaydayız ve olanca hızımızla Sekunar sistemine doğru ilerliyoruz. Geminin kantini, Laterani'deki zamanımızın büyük kısmının mümkün olduğunca ekiple kaynaşarak ve sıkılmadan geçmesine, buna ek olarak da oraya dinlenmek için gelen mürettebatla tanışmamıza aracılık ediyor. Bir hafta çok uzun bir süre değil ama kısa da sayılmaz. Eğer Sekunar 12'de bir takım gibi hareket edeceksek, sahip olduğumuz boş zamanı iyi değerlendirip birbirimizi daha yakından tanımalıyız.

Kaptan Nayleen ile tanışmamız, Laterani'nin kalbi olan köprü güvertesinde oluyor ve hayatımda ilk kez gördüğüm şey yüzünden gemiye bir kez daha hayran kalıyorum. Köprüde görevli personelin bir kısmı, içinde hareketsizce yattıkları önü şeffaf kabinlerden, dijital bir ses aracılığı ile kaptanla iletişim kuruyorlar. Ellili yaşlardaki uzun boylu kadın, federasyon üssündeki toplantı salonunda onu ilk gördüğüm andan bu yana yüzünden hiç eksilmemiş kararlı ifadesiyle şahit olduğumuz yeni komuta sistemini anlatırken, şaşkın bakışlarımızı onun üzerinden ayıramıyoruz.

Laterani'nin yapay zekasının şimdiye kadar üretilenlerin en üstünü sayıldığını ve ana görevlerdeki personelin kabinlerde bulunmasının sebebinin ise, bu yapay zeka ile doğrudan aktif bağlantı kurarak neredeyse organik bir bilinç oluşturmak olduğunu anlatırken Kaptan Nayleen'in adeta gözleri parlıyor. "Peki bizi duyabiliyorlar mı?" diye sorduğumda ise "Tabii ki duyuyorlar, istersen deneyelim," diye cevap veriyor.

"Köprü personeli, onları korumak üzere görevlendirildiğimiz arkadaşlarımıza merhaba demek ister misiniz?" İlk duyduğum dijital ses yeniden kulağıma geliyor "Merhaba." Kaptan, kabinlerde altı kişi yatarken neden tek bir ses duyduğumuzu anlamaya çalıştığımızın farkında olacak ki, biz daha sorumuzu sormadan cevabını veriyor. "Az önce doğrudan Laterani ile konuştunuz. Her biri sizi ayrı ayrı duyuyor ama tek bir bilinç olarak cevap veriyorlar." Gerçekten çok ilginç...

Günler geçtikçe Karna, Lanila'nın müdahale etmesinin de yardımıyla aramıza karışıyor. Kendisini tanımak için sorduğumuz sorulara genelde kaçamak cevaplar vermeyi tercih etse de, en azından artık aynı masada oturup aynı sohbete ortak olabiliyoruz. Bu da bir gelişmedir...

Arada sırada birilerinin geminin koridorlarında telaşla koşuşturmasını saymazsak, yolculuğumuz genelde sakin geçiyor. Bu görev bizim için olduğu kadar Laterani için de bir ilk ve sanırım prototip olmasının da etkisiyle, gemide beklenmedik bazı sorunlar oluşuyor. Ancak planlanan program dahilinde yolumuza devam ettiğimizi düşünürsek, bu sorunlar görev için herhangi bir tehlike oluşturmuyor.

Sekunar sistemine ulaştığımızda, görevimize başlamamız için önümüzde hala bir günlük süre var. Buraya gelmek için kullandığımız maksimum hız kaptan tarafından düşürülüyor ve kendine has tiz sesiyle gizlenme teknolojisi yeniden devreye giriyor. Yeter artık, sıkılmaya başladım. Ne olacaksa, ne yaşayacaksak, ne ile karşılaşacaksak en hızlı şekilde olsunlar istiyorum. Geri sayımda artık günler geride kaldı ve geçmek bilmeyen saatleri hiçbir şey yapmadan beklemek gerçekten çok zor.

Alarm sesine uyandığımda, uyku sersemi bir halde yatağımdan fırlıyorum. Toparlanmaya ve neler olduğunu anlamak için odamızı terk etmeye hazırlanırken, bir ara heyecanımızdan birbirimizi görmeyip Ent ile çarpışıyoruz. Neyse ki ikimize de bir zarar gelmiyor ve sanırım bu çarpışmadan alacağımız zarar şu anda endişelenmemiz gereken en son şey.

Odanın kapısını açıp koridordaki koşuşturmaya dahil olacakken, savaş gemisine ilk bindiğimizde bizi gezdiren subayı karşımızda buluyoruz. Eğer biraz dikkatsiz davransam, aceleyle hareket ederken ona da çarpabilirdim. Kaptanın bizi köprüde, teçhizatımız ile birlikte göreve hazır bir biçimde istediğini, bu emri diğerlerine de haber vermemiz gerektiğini söyleyip, bizden gelebilecek herhangi bir soruya fırsat vermeden gözden kayboluyor.

Köprüye ulaştığımızda, bir yandan kabinlerdeki personelin yapay zeka ile birleşmesinden gelen dijital ses, bir yandan hararetle bir şeyler yapan diğer personel sürekli kaptana rapor veriyorlar. Neler oluyor? Köprüye geldiğimizi fark eden Kaptan Nayleen, önce radarlarda görünen kırmızı noktaları, sonra da bu noktaların ne olduğunu gösteren detaylı görüntüyü bize gösteriyor.

Üç boyutlu görüntü köprünün yarısını kaplıyor ve her tarafta yazan "Bilinmiyor," kelimesinden bu teknoloji ile daha önce karşılaşmadığımızı anlayabiliyorum. Her biri en az Laterani kadar büyük dört adet savaş gemisi, sanki gezegeni koruyormuş gibi Sekunar 12'nin üzerinde duruyor. Kaptanın söylediği kadarıyla, neyse ki bizim farkımızda değiller. Ancak o gemiler oradayken biz gezegene nasıl ayak basabileceğiz? Onlara çok yaklaşırsak, görünmezliğimizin bizi tanımadığımız bu teknoloji karşısında ne kadar saklayabileceğini gerçekten hiç bilmiyorum.

Kaptan, tarafına verilen raporlara bir süre kayıtsız kalarak, kendisini çevreden soyutlayıp sessizlik içerisinde düşünüyor ve ardından mürettebata dönüp bekledikleri emri veriyor. "İletişim sondasını gönderin!" Ama... Ama... O zaman bizim farkımıza varacaklar ve görünmezlik teknolojimiz bulunduğumuz yerde de büyük ihtimalle bir işe yaramayacak.

Sonda gönderilirken Kaptan bize dönüyor ve kararlı ifadesini bozmadan ekliyor. "Siz de hazır olun. Onların bize söylenen düşman olduklarından emin olmalıyız. Gönderdiğimiz sonda özel bir teknolojiye sahip. Bir yandan onlarla iletişim kurmaya çalışırken, bir yandan da radarlarında büyük bir ticaret gemisi gibi görünecek. Eğer saldırgan bir tavır sergilerlerse, gezegene yaklaşabildiğimiz kadar yaklaşacağız ve hafif silahlı keşif aracıyla Sekunar 12'ye gitmenizi sağlayacağız. Onlar bizimle meşgulken, aracın küçük boyutları ve görünmezlik teknolojisi gezegene fark edilmeden güvenli bir şekilde ulaşmanızı sağlayacaktır. En azından çok olası görünen çatışma durumunda tek şansınızın bu olduğunu düşünüyorum. Ondan sonrası size kalmış." Dilimin ucuna kadar "Peki ya Laterani?" diye sormak gelse de bunu yapmıyorum. Bize verilen emirler çok açık ve sanırım neler olacağını bekleyip görmekten başka bir çaremiz yok. 

GaiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin