1. Kısım GAIA Bölüm 04

3.6K 368 31
                                    

Sabah olup gözlerimi açtığımda, yeni günün heyecanı uykuyu bedenimden hızla uzaklaştırıyor. Sanki hiç uyumamışım gibi, içimde dolup taşan bir enerjiyle üzerimdeki yorganı atıp yataktan kalkıyorum. Ardından hızla hazırlıklarımı yapıp akademiye doğru yola koyuluyorum. Arkadaşlarımla birlikte sınıfımıza gidip bugünkü görevle ilgili -bir süredir Gaia'nın ekosistemi ve nasıl geliştirilebileceği üzerine araştırma yapıyoruz- bilgileri edindikten sonra soluğu LP2'lerin bulunduğu hangarda alıyoruz. Korkuyla birleşmiş merakı ve bunun getirdiği heyecanı günün maskesi olarak yüzlerimizde taşıyoruz. Çünkü birazdan yapacaklarımızın geri dönüşü yok.

Denizaltılarımıza binmeden önce son kontrolleri yapıp her şeyin yolunda olduğundan emin oluyoruz. Ardından "Hadi yapalım şu işi" dercesine göz göze geliyoruz. Limandan ayrılma prosedürüne başladığımda Mert'le birlikte içinde bulunduğumuz denizaltının yuvası suyla doluyor. Hangardan özenle çıkarken kullandığım LP2'nin ışıkları karanlık suyu adeta yarıp geçiyor. Kısa bir süre içinde Jake ve Irinda'nın kullandığı LP2 bize doğru yaklaşıyor.

Son sınıf olduğumuz için eğitmenlerimiz ne yaptığımızı bildiğimize güveniyor ve genelde gözleri bizim üzerimizde olmuyor. Ayrıca bugün ilk sınıfların LP2 kullanma eğitimi aldıkları günlerden biri olması bize ekstra avantaj sağlıyor. Çömezlerin, akademideki ilk yılımızda bizim de yaşadığımız gibi ellerinin ayaklarına dolaşması ve sürekli bir yerlerde hata yapmaları çok olası bir durum olduğundan, genelde eğitmenlerin hepsi onlara odaklanmak zorunda kalıyor. Çok büyük bir ihtimalle bugün kimsenin gözü bizim üzerimizde olmayacak. Kanyona doğru yol almadan önce, bir kez daha kendi kendime "Hadi yapalım şu işi," diye mırıldanıyorum.

On beş dakikalık yolu tamamladığımızda kendimizi yeniden kanyonun üzerinde buluyoruz. Altımızdaki gizemli karanlık ile aramızda, sadece elimde tuttuğum kontrol koluna vereceğim "aşağı in" komutu kadar mesafe var. Jake ve Irinda'nın kullandığı gri renkli LP2 yanımızda hareketsiz dururken, aramızda bununla ilgili bir iletişim kurmasak da, arkadaşlarımın benim vereceğim son kararı beklediklerini biliyorum. Önce telsizlerimizi kontrol ediyoruz. Ardından araçlarımızdaki tüm ışıkları yakıyoruz. Artık hazırız. Telsizden kendine güvenen bir sesle "Hazırsanız başlıyorum," dememle birlikte gizemli yolcuğumuzun ilk adımını geride bırakıyoruz.

Kanyonun bilinmezliğine doğru ilerlerken hızımızı düşük tutuyoruz. Olası herhangi bir tehlikeye karşı tetikteyiz. İrtifa kaybettikçe gerginliğin arttığını hissedebiliyorum. Eğer yanlış hatırlamıyorsam, dün elli metre kadar aşağıya inmiştim. Denizaltılarımızı elli metrede sabitleyip, dün izlediğim rotada yavaşça ilerlemeye başlıyoruz. Kanyonun duvarları bu derinlikte bize dar bir geçit sağlıyor. Neredeyse gözlerimizi bile kırpmadan yolumuza devam ederken, bir yandan da bu çılgınlığı yapmamıza neden olan parlamayı arıyoruz.

LP2'lerde pilota ve yardımcı pilota ait toplamda iki adet koltuk bulunuyor. Bu iki koltuğun arasında radar ve durum paneli, önümüzde ise bize bilgi veren göstergeler var. Pilot koltuklarının altı saydam olduğu için aşağıya doğru uzayıp giden kanyonu gözlemlememiz kolaylaşıyor. Jake ve Irinda, yol boyunca sessiz ve dikkatli bir şekilde, adeta bir gölge gibi bizi takip ediyor. Bazen telsizden konuşup içinde kaybolduğumuz sessizliği bozsak da, bu sırada sorduğumuz sorular, gerginliği daha çok arttırmaktan başka bir işe yaramıyor. "Bir şey gördünüz mü?" "Burası olduğuna emin misin Lara?" "Yanılıyor olamaz mısın?" Şimdiye kadar bahsettiğin şeyle karşılaşmamız gerekmez miydi?" Merak duygusu adeta zihnimi ele geçirmiş durumdayken, yaşadıkları korku nedeniyle arkadaşlarımın dudaklarından dökülen bu saçma sapan sorulara kulaklarımı tamamen kapayıp duymazlıktan geliyorum. Ben gördüğüm şeyden eminim ve onun ne olduğunu öğrenene kadar hiçbir yere gitmiyorum...

GaiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin