2. Kısım NEXA Bölüm 17

1.2K 160 6
                                    

Neler bulduğumuzu Lanila'ya detaylı bir şekilde anlattıktan sonra yeni saklanma yerimize doğru yola çıkıyoruz. Küçük üsse ulaştığımızda, bizi daha kapıda karşılayan vahşetle ilgili soğukkanlı olmaya çalışsak da, hepimizin adeta kanı donuyor. Parçalanmış cesetlerin her yere dağıldığı, kanla yıkanan duvarların bizi sardığı odaları elimizden geldiğince temizliyor olsak bile, mutlaka bir yerlerde, gözümüzden kaçan bir şeylerin burada yaşanan katliamın kanıtı olarak geride kaldığına eminim.

Askerlerin depoladığı erzakı bulduğumuzda, en azından somurtan yüzlerimiz yeniden gülümsüyor. Günlerimizi neredeyse hiç dışarı çıkmadan geçirirken, keşif aracımızın kontrollerine uzaktan bağlanarak, bizi aramak için geleceğini umduğumuz federasyonu kaçırmadığımıza emin oluyoruz. Yakalanma ihtimaline karşı, Kramen'i bulmamızı sağlayan ve Doria tarafından fark edilmediği için güvenli olduğunu düşündüğümüz sinyalin aynısını kullanıyoruz.

Günler birbirini kovalarken, neredeyse sonsuza kadar buraya sıkışıp kaldığımızı düşünmeye başlıyoruz. Geçen on sekiz gün içinde yaşanan en olumlu gelişme ise, artık Sekunar 12'de Doria izine rastlamıyor olmamız. Lanila'yı her fırsatta tutsak Doria askeri ile geçen görüşmesini detaylı bir şekilde anlatması için sıkıştırmamız nedeniyle, kadın sonunda dayanamayıp konuşuyor. Dorialının kendisine galaksiyi ele geçireceklerini, karşılarına çıkan ne varsa yok edeceklerini ve buna benzer şeyler söylediğini, ancak iş sonunda sevdiklerimizin gözümüzün önünde öleceği kısma geldiğinde, askerin serbest kalıp bizden bahsetmesi riskini alamayacağı için onu öldürmek zorunda kaldığını söylüyor.

Saklandığımız askeri üste neredeyse bomboş geçirdiğimiz zamanlar, eğitim aldığımız ilk günden bu gezegene ayak bastığımız ana kadar Karna'yla aramızda yaşanan yabancılığı sanki tamamen alıp götürüyor. Başta gariplikleri ve umursamaz tavırlarıyla canımı çok sıkan çocuk, sonunda arkadaşım diyebileceğim birine dönüşüyor. İlerleyen günlerde, annesi ve babasının galaksimizdeki maden kolonilerinden birinde, bir sene önce geçirdikleri bir kaza sırasında öldüklerini ve bu nedenle insanlarla yakınlaşmakta güçlük çektiğini, eğer birilerine değer verirse onları kaybetme korkusunu engelleyemediğini, sonuç olarak da herkesten olabildiğince uzak kalmayı tercih ettiğini öğreniyorum. Onun hakkında gerçekten yanılmışım...

On dokuzuncu günün sabahında, kollarımızdaki bilgisayarların alarm vermesiyle uyanıyoruz. Geldiler... İşte geldiler... Senden kurtuluyorum lanet olası gezegen... Federasyon gemisi ile iletişim kurduğumuzda, durumumuzu ve bizi almaya gelmelerine ihtiyacımız olup olmadığını soruyorlar. Onlara bir sorun olmadığını ve sahip olduğumuz keşif gemisinin işlevselliğini kaybetmediğini söyleyip, hiç zaman kaybetmeden yola çıkıyoruz.

Sekunar 12'nin atmosferini terk etmeden önce son bir defa geri dönüp, görebildiğim kadarıyla gezegene bakarken orada yaşadıklarımızı düşünüyorum. Minla, saklandığımız üste annelik yaptığı Merinas'ı yine kucağına almış öylece önüne bakarken, küçük kız bugüne kadar bozmayı başaramadığımız sessizliğini hala sürdürüyor. Eminim geri dönünce, Nexa'daki psikologlar onu sağlıklı haline döndürebilmek için ellerinden geleni yapacaklardır. Ent'le Karna kurtulduğumuzla ilgili aralarında şakalaşırlarken, Sleni yan koltuğumda oturuyor ve elimi sıkı sıkı tutuyor. Herkes bu mutlu anı farklı şekillerde yaşamayı tercih ederken, Lanila ciddiyetini hiç bozmadan bizi taşıyan gemiyi uçuruyor. Hoşça kal Sekunar 12...

Yeniden Nexa'da olmak o kadar harika bir duygu ki, hem ailemi, hem Peneks'i, hem de özlediğim her şeyi hiç zaman kaybetmeden görmek istiyorum. Geri dönmenin mutluluğu ve Laterani'nin biz ayrıldıktan sonra Nexa'ya ulaştığı bilgisi adeta içimi ısıtırken, bir yandan da ulaştıracağımız haberlerin federasyon üzerinde yaratacağı baskıyı düşünüyorum.

Bizi getiren savaş gemisi üssün hangarına iniş yaptıktan sonra, Komutan Kall yüzünde sıcak bir ifade takınarak yanındaki askerlerle birlikte bizi karşılıyor. Genelde Komutan Kall'dan çok çekindiğim için, onunla yakın olmanın beni geçmişte hep strese sokmasına rağmen, Sekunar 12'de yaşadıklarımızın ardından adamı yeniden görmek bile bana çok iyi geliyor. Tabii ki koşup boynuna atlayarak onu sevdiğimi filan söylemeyeceğim ama yine de bu gülümsemeyeceğim anlamına gelmiyor.

Minla geminin çıkışındaki merdivenlerden indikten sonra, yanımızda getirdiğimiz küçük kızı her hangi bir acil durum olasılığı için hazırda bekleyen sağlık personellerinden birine, yaşadığı duygusallık nedeniyle sulanan gözlerle teslim ediyor. Bunun ardından hep beraber şu anda bulunduğumuz hangardan Savaş Kanunu Amira'nın odasındaki küçük salona gidiyoruz.

Duvarlarında kırmızının hakim olduğu, askeri madalyalarla ve plaketlerle süslenmiş salondaki dikdörtgen masanın kısa kenarında oturan Savaş Kanunu Amira oldukça soğuk kanlı görünüyor. Uzun kenarlardaki, Amira'ya en yakın koltuklara yerleşmiş Savaş Komutanı Kall ve Kaptan Nayleen, masanın diğer koltuklarına dağılmış olan bizlerin üzerinden gözlerini bir an olsun ayırmadan, tamamen konsantre olmuş bir şekilde bilgilendirmenin başlamasını bekliyorlar.

Savaş Lideri Lanila, Merc'in aramızdan ayrılması nedeniyle ekibimizdeki tek rütbeli kişi olduğu için, hemen sözlerine başlayarak garip bekleyişi en hızlı şekilde sonlandırıyor. Doria hakkında öğrendiklerimiz, Merc'in başına gelenler, Sekunar 12'deki soykırım kadının dudaklarından dökülürken, üç büyük komutanın dikkat dolu yüzleri endişeli halleri ile yer değiştiriyorlar. Masadan yayılan karamsarlık dolu melodinin, eğer bu odanın sınırları dışına çıkarsa çok büyük bir kaosa neden olacağının farkındalığı altında ezilerek sadece dinliyorum. Şu anda tanıklık ettiğim ve aynı zamanda da bir parçası olduğum toplantı, ne yazık ki galaksimizdeki barışın bittiği bir tarihin başlangıcı olabilir.

Lanila sözlerini tamamladıktan sonra derin bir nefes alıyor ve bu sırada Savaş Kanunu Amira ayağa kalkıyor. Masanın etrafında, sessizliğini bozmadan turlamaya başlayan yaşlı adamı izlemekten başka elimizden bir şey gelmiyor. Belli ki düşünüyor... Belli ki bir karar verecek ve belli ki hepimiz bu karara uyacağız.

Aradan birkaç dakika geçtikten sonra, yeniden toplantıya başladığı noktaya geri dönen federasyon üssü komutanı, aniden masaya o kadar şiddetli vuruyor ki, hepimiz kelimenin tam anlamıyla yerlerimizden sıçrıyoruz. Bu hareketin sonrasında ise ağzından sadece iki kelime çıkıyor. "Kayıtsız kalamayız!" Sırayla hepimizin gözlerinin içine, sanki onunla aynı fikirde olduğumuzu teyit etmek istercesine öylesine derinden bakıyor ki, gözlerimizi kaçırmaktan başka çaremiz kalmıyor. Bu iki kelimenin olasılıkla savaş anlamına geliyor olduğunu bilsem de, böyle bir şeye destek verip vermeyeceğimden daha emin değilim ve yaşlı komutanın güçlü aurası altında adeta eziliyorum.

Amira, az önce yaşadığı adrenalin patlamasını kontrol altına alıp, daha sakin bir ses tonuyla söze giriyor. "Laterani ve," tecrübeli komutan, Kaptan Nayleen'e saygı dolu gözlerle baktıktan sonra cümlesine devam ediyor. "Mürettebatı görevinizi yerine getirebilmeniz için sizi Sekunar 12'ye bıraktıktan sonra, en hızlı şekilde üsse geri döndüler. Kaptan, orada neler olduğunu görev ekibiyle de paylaşır mısınız?"

Kadın zaten toplantının başından beri koruduğu ciddi ifadesini hiç bozmandan Komutan Amira'nın rica gibi görünen emri nedeniyle bize dönüyor ve anlatmaya başlıyor. "Planımız, siz Laterani'den ayrıldıktan sonra sıçrama yapıp onlardan kurtulmaktı. Ancak öylesine büyük bir atış gücüyle üzerimize saldırıyorlardı ki, eğer köprüde size tanıttığım birleşmiş bilinç olmasaydı, herhalde bizi anında parçalara ayırırlardı. Birleşmiş bilinç sayesinde kalkanları geminin etrafına yaymak yerine, anlık olarak saldırdıkları noktalara yönlendirerek ve ani manevralar yaparak kendimizi koruyabiliyorduk ama bu durumun bizim için olumlu sonuçlanmayacağının da farkındaydık. Bütün gücümüzü, aralarından en öndeki savaş gemisi üzerine odakladık ve fırsat bulduğumuz bir anda, elimizde ne kadar savaşta denenmemiş ama umut vadeden teknoloji varsa o gemi üzerine boşalttık. Yeni planım, eğer yaptığımız stratejik hamle başarılı olursa, meydana gelecek patlama sırasında sıçrama yapabilmekti. Çünkü savaştığımız diğer gemilerin kısa süreliğine de olsa görüşü kapanacak ve hedefleme sistemleri çalışmayacaktı. O anda, Yaşam Gücü'nün de yardımıyla her şey yolunda gitti ve gördüğünüz gibi hala nefes alabiliyorum. Ancak Laterani'deki mürettebatın hepsi, ne yazık ki benim kadar şanslı değildi. Sonuç olarak çok büyük yaralar alan Laterani, personelinin neredeyse dörtte birini kaybederek üsse geri dönmeyi başarmıştı." 

GaiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin