3. Kısım GAIA Bölüm 02

1.2K 178 3
                                    

Ormanı fark edilmeden geçtiğimizde, gördüklerim karşısında enerjisinin hepsini tüketmiş bir makineden farksız hissediyorum. İşe yaramaz... Kusurlu... Normal insan boyunun yaklaşık bir buçuk katındaki uzaylılar, annem ve diğerlerini dizlerinin üzerine çöktürmüşler, aralarında bir şeyler konuşuyorlar. Üzerlerine giydikleri oldukça teknolojik görünen zırh yüzünden yüzlerini ya da bedenlerini göremiyorum. Ancak iki elleri ve iki ayakları olduğuna göre bize benzemeliler diye düşünüyorum. Yine de çok uzun ve iriler.

Onları nasıl kurtaracağız? Ellerindeki koskoca silahlara karşı daha önce hiç kullanmadığımız tabancalarla mı? Yoksa sadece iki kişi, bizim için korkunç görünen altı kişiyle dövüşerek mi? Herhangi bir askeri eğitim almadığımızı saymıyorum bile... Gaia'da benzer bir organizasyon olan Koruyucular bulunsa da, yine de aynı şey olmadığının farkındayım. Bu yüzden asker denen kişileri, dünyanın geçmişi ile ilgili okulda öğrendiğimiz bilgilerin ve arşivlerin izin verdiği kadar tanıyorum. Şu anda elimde koca bir sıfır var ve beynimin derinliklerinden çıkan en akıllıca fikir bile, gözü kara bir intihardan öteye geçemiyor. Durum her ne kadar çaresiz görünse de, onları orada öylece bırakmayacağımı da çok iyi biliyorum. Zaten öyle bir insan olsam, şu anda Osiris'te, hatta her şeyin başına dönersek Gaia'da olurdum.

Gizlendiğimiz ağaçların arkasından onları gözleyip, annem, Jake ve diğerlerini kurtarmak için yapabileceklerimizi yeniden gözden geçirirken, on beş kişiden daha kalabalık bir asker grubunun insanlarımıza yaklaştığını gördüğümde, kalbim bir süre de olsa kan pompalamayı bırakıyor.

Bunlar Doria askerleri olmalı... Başka kim olabilirler ki? Altı kişi ile savaşmak bile bizim için imkansızken, az önce oluşan bu kalabalık karşısında ne yapabilirim ki? -Şurada duran benim annem, bak bu da arkadaşım, diğerleri de çok yakın olmasa da arkadaşlarım. Onları serbest bırakıp daha önce yaptığınız işlere geri dönün lütfen! Biz de bu durumu hiç yaşanmamış sayalım.- diye ortaya çıksam bile, başarıya ulaşma olasılığım savaşmakla aynı. Koca bir sıfır.

Mert yanımda sessizce durup gözlemlemeye devam ederken arada göz göze geliyoruz ve yüzündeki çaresizliği gördüğümde, şu anda kendi yüzümün nasıl göründüğünü hayal edebiliyorum. İnsanlarımızı ellerinde tutan Doria askerlerinin, buraya yeni varan guruptaki kırmızı giysili olanı dışında, hepsinin zırhları siyah renkte ve çok korkutucular. Kırmızı renkli zırha sahip olan askerin hepsinden üst bir konumda olduğu, diğerlerinin ona karşı saygılı davranışlarından hemen belli oluyor.

İşte o subay annemin yanına yavaşça ilerliyor ve bilmediğim bir dilde bağırarak bir şeyler söylüyor. Sonra da önünde diz çökmüş bir şekilde duran ve korkudan adeta her hücresi titreyen Minx'i seçiyor. Doria subayı hızla kınından çıkardığı uzun ve keskin, kılıca benzeyen ama çok daha kalın bir aletle, olduğu yerde dönerek yaptığı hamlenin ardından, yaşlı gözleriyle çaresizce ona bakan Minx'in kafasını bedeninden ayırıyor.

Masum kızın kafası yerle temas ederken yaşadığım dehşet yüzünden attığım çığlığa engel olamıyorum. Bütün Doria askerleri bulunduğumuz yere doğru döndüklerinde, kaçmak ya da teslim olmaktan başka bir çaremin kalmadığını fark ediyorum. Ama ben her ikisini de yapmayıp imkansızı denemeye karar veriyorum. Eğer her durumda burada öleceksem, en azından bunu onlar için kolaylaştırmayacağım.

Önümdeki kalabalıktan bir asker seçip elimdeki Krenon tabancasıyla ona doğru nişan alıyorum ve silahımı ateşliyorum. Hedefimi öldürmeyi başardım mı bilmiyorum ama en azından aldığı yaranın etkisi ile yere düştüğünü görebiliyorum. Verdiğim kararı uygulamamın üzerinden saniyeler geçmeden, bulunduğumuz yere öyle bir ateş açılıyor ki, Mert'le birlikte bizi gizleyen ağaçların arkasında büzüşerek kendimizi korumaya çalışmaktan başka bir şey yapamıyoruz. Artık kendimi tamamen ölü bir kız olarak gördüğüm sırada, ormanda yankılanan gür sesten anladığım kadarıyla bir Doria askeri çığlık atıyor. Sonra diğeri... Sonrasında bir başkası... Bu sırada artık ateş altında olmadığımızı fark ediyorum ve cesaretimi toplayarak olan biteni anlamak için başımı saklandığım ağacın arkasından çıkarıyorum.

Annem yaşanan karmaşayı fırsat bilip, Herbert ve Jake'le birlikte yerdeki büyük bir kütüğün arkasına geçmiş kendini korumaya çalışırken, Doria askerleri hiç durmadan ateş açıyorlar. Ama nereye? Kime? Onların karşı yönüne doğru başımı çevirdiğimde, mavi kumaştan yapılmış uzun bir giysinin içindeki adamın yere diz çöktüğünü ve kolunu bedeninin önünde tutarak bir çeşit koruma alanı oluşturduğunu görüyorum. Beyaza çalan açık mavi görüntülü enerjinin onu koruduğunu, Doria askerlerinin silahlarından çıkan ve adeta adamın üzerine yağdırdıkları enerji toplarının bedenine ulaşamadan yok olmalarından anlıyorum. Daha önce ne böyle bir şey gördüm, ne de duydum ve dona kalmış bir şekilde gizemli adamı izlerken, onu koruyan enerji kalkanının zayıfladığını fark ediyorum. "Mert, yardım etmeliyiz."

Doria askerleri bizi tamamen unutmuş bir şekilde adama ateş açmaya devam ederlerken, onlara nişan alıp elimdeki silahı yeniden ateşliyorum. Bu hareketimin ardından Mert de cesaretlenip kendi silahını kullanıyor. Herhangi birini vuramamış olsak da, en azından bir kısmının dikkatini üzerimize çekiyoruz. Bu sırada yakaladığı fırsattan faydalanan mavi giysili ve uzun saçlı adam öyle büyük bir hızla ileri fırlıyor ki, onu takip etmekte gerçekten zorlanıyorum. Saniyeler içinde kendisini hedef alan Doria askerlerinin yanında beliriyor ve bu sefer hızlı bir şekilde kollarını iki yana açıyor. Ellerinde beliren ve öne doğru uzayan açık mavi enerji, yaklaşık yarım metreye ulaştığında sivriliyor.

Sonrasında adam, ellerinden çıkan enerji kılıçlarını kullanarak çevik hareketlerle karşısındaki askerlerle savaşıyor. Öyle hızlı hareket ediyor ki, yanlışlıkla onu vurmaktan korktuğumuz için Mert'le ateş etmeyi kesiyoruz. Halen onun dost mu, yoksa düşman mı olduğunu bilmesek de, en azından Doria'nın düşmanı olduğu açık bir gerçek. Bazen bir elindeki enerji kılıcı yok olup onu koruyan bir kalkana dönüşüyor, bazen her iki eliyle de saldırıya geçiyor. Ancak görebildiğim kadarıyla, her hareketi Doria askerleri için ölümcül oluyor.

Kırmızı giysili subay, onunla girdikleri çatışmayı kaybettiklerini anladığında kaçmaya çalışıyor ama bunu fark eden koyu mavi giysili adam bir kolunu önce geriye doğru alıyor, sonra da sanki ileriye bir şey fırlatıyormuş gibi yapıyor. O sırada adamın ellerinden çıkan enerji, hızla incelerek kırmızı elbiseli subaya doğru ilerliyor ve bedenini delip geçiyor. Gizemli adam hamlesini tamamladıktan sonra kolunu tekrar geriye çekiyor ve bu sefer de, enerji hızla geri gelip ellerine ulaştıktan sonra kayboluyor.

Yaşanan katliamın ardından, ben dahil orada bulunan bütün Gaia insanları, az önce tuttuğumuz nefesimizi ciğerlerimizden atarak rahatlıyoruz. Ölü askerlere bakarak bir süre orada öylece dikilen yabancı, üzerinden çok geçmeden müthiş bir hızla yanıma geliyor. Adamın soluk alış verişini yüzümde hissederken, kendi nefesimi yeniden tutuyorum. Eğer bana zarar vermek isteseydi, şimdiye kadar verirdi değil mi?

Aynı üzerine giydiği uzun elbisesi gibi koyu mavi olan gözlerini, hemen hemen yirmi santim ilerisindeki gözlerimden bir an olsun ayırmıyor. Ben de cesaretimi toplayarak, gözlerimi ondan kaçırmak yerine onun yaptığının aynısını yapıyorum. Kırk yaşından fazla olmadığını düşündüğüm yabancı ile yaşadığım garip durum sadece saniyelerden oluşuyor ve bu sırada eli ayağına dolaşan Mert, zarar göreceğim korkusuyla silahını yabancıya doğrultuyor. Adam ani bir reflekse silahı arkadaşımın elinden alıyor ve hemen ardından yere atıp hızla gözden kayboluyor.

Bu da neydi böyle? Kimdi bu adam? Bize neden yardım etti? En ilginci de benden ne istedi? Herkes benden bir şey istemek zorunda mı? Neyse... Yaşadığım şokun etkisiyle tamamen aklımdan çıkan dostlarımıza doğru koşuyorum ve ilk olarak anneme, onun için duyduğu endişeden deliye dönmüş kızı olarak sarılıyorum. Elimden geldiğince sıkı... Bunca zamandır yaşadığım kaybetme korkusunu bir kaç damla gözyaşı dışında bastırarak... Daha sıkı... 

GaiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin