3. Kısım GAIA Bölüm 08

1.1K 166 8
                                    

Planı onaylayıp, Lanila'dan kan dökmemek için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarının sözünü aldıktan sonra, onlardan konuştuklarımızın son güne kadar aramızda kalmasını istiyorum. Ardından kafam oldukça rahatlamış şekilde Christina'nın odasından ayrılıyorum. Çok acıktığım için, bir şeyler yemek üzere hızlı adımlarla yemekhaneye doğru ilerlerken yolda Tenn ile karşılaşıyorum. Onun da amacının karnını doyurmak olduğunu öğrendiğimde, yemeği beraber yemeye karar veriyoruz.

Osiris'in içinde çok ciddi bir yemek stoğunun olması, yaşamamız için gerekli olan yiyeceği bulma konusundaki olası endişeleri tamamen ortadan kaldırıyor. Konserveler, dondurulmuş meyveler ve sebzeler, içecekler... Hepsi yüzyıllar önce yapılmış planla dahilinde Osiris'e depolanmış olarak onları tüketmemizi bekliyorlar. Çok şanslı olduğumuz bir başka konu da, Mavi Özgürlük'ten, adı Mayle olan orta yaşlı bir kadının özel ilgi alanının yemek yapmak olması. Bu sayede hem karnımızı doyurabiliyor, hem de oldukça lezzetli yemekler yiyebiliyoruz.

Yiyeceklerimizi büfeden aldıktan sonra, uzun sıra şeklindeki masalardan birinin en uç kısmına, karşılıklı gelecek şekilde Tenn'le beraber oturuyoruz. Yemek sırasında konuşmamız Gaia'da asla hoş karşılanmazdı ama neyse ki, burada öyle bir kurala sahip değiliz. Bir yandan önümdeki yemekten ağzıma birkaç lokma atarken, diğer taraftan da çocukla konuşabileceğimiz bir konu arıyorum. O sırada aklıma, dünyada karşılaştığımız ve bizi kurtaran garip adam geliyor. Yaşadıklarımı Tenn'le paylaştıktan sonra, onun kim olabileceğine dair bir fikri olup olmadığını soruyorum. Ne de olsa Tenn başka bir galaksiden geliyor ve bu soruya cevap alma ihtimalimin en yüksek olduğu kişi konumunda.

Çocuk, aç olmasına rağmen masada duran tabağına dokunmadan, tamamen odaklanmış bir şekilde beni dinliyor. Ona anlatacaklarımın bittiğini anladığında ise, şaşkın bir ifade takınarak bir süre düşünüyor ve ardından söze giriyor. "Aklıma sadece tek bir şey geliyor ama pek de mümkün olabileceğini sanmıyorum. Bizim gezegenimizde anlatılan bir efsane vardır. Bu efsanede binlerce yıl önce yaşamış olan bir gruptan bahsediliyor. Evrenin keşfedemediğimiz kadar uzak bir noktasında yaşadığına inanılan bu insanlara Aura Savaşçıları deniyor. Bu topluluk bedenlerini saran enerjiyi silah olarak kullanabiliyor ve..."

Tenn sözlerini yarıda kesip bir süre susuyor ve sonrasında gülmeye başlıyor. "Anlattıklarım Nexa halkının tamamen kulaktan dolma söylentilerinden ibaret Lara. Elimizde bu insanların varlığı ile ilgili en ufak bir kanıt bile yok. O yüzden sana bu saçmalıktan daha fazla bahsedip yediğimiz yemeği berbat etmeyeceğim." Tenn'in verdiği bilgiler benim de aklıma pek yatmadığı için, doğru olanın onun gibi konuyu kapamak olduğuna karar veriyorum. Her ne kadar hayatımı borçlu olduğum adamın kim ya da ne olduğunu, ne yapmak için dünyada bulunduğunu merak etsem de, sanırım bunun cevabını bugün alamayacağım.

Karnım yavaş yavaş doymaya başlıyor ve bu nedenle yemekten bir süre uzaklaşıp Tenn'e başka bir soru sormaya karar veriyorum. Çünkü ben konuşmazsam, onun da konuşmaya niyeti yok gibi görünüyor. "Nexa'ya geri dönünce ne yapacaksın? Yani seni bekleyen biri var mı?" Aferin sana Lara. Bu çocuk öksüz olduğu için ya da arkadaşı filan olamayacak kadar itici olduğundan, Nexa'da onu kim bekleyebilir ki? Seni aptal! Böyle saçma bir soruya ne demesini bekliyorsun şimdi?

Tenn bana cevap vermeden önce sorduğum sorunun arkasında ne yattığını bulmaya çalışırken, "Kız arkadaşın demek istedim," açıklaması dudaklarımdan dökülüveriyor. Bu sözlerimin üzerine yemek yemeyi tamamen bırakan genç Nexalı, dikkatini tamamen bana veriyor. "Aslında var. Bir yandan da yok. Gerçekten bilmiyorum."

Böyle bir soruyu ona neden sordum ki zaten? Çocuğun cevabının ardından ortamı daha fazla germemek için, sessizlik içinde yemeğime yoğunlaşıyorum. Ancak Tenn okun yaydan çıktığını fark ediyor ve bu nedenle, aramızda başlayan diyaloğu bitirmek ister gibi görünmüyor. "Peki ya sen? Yani hoşlandığın ya da Gaia'da seni bekleyen biri var mı?"

Tenn'in cümlesi kulaklarıma ulaşır ulaşmaz dikkatim dağılıyor ve o sırada su içmek için uzandığım bardağı devirmek üzereyken atik bir hamle ile yakalıyorum. Ne diyeceğim ona şimdi? Bunu sen başlattın Lara ve bu nedenle sızlanmaya hiç hakkın yok. Hoşlandığım biri var mı benim? Bu soru ardı arkası kesilmeksizin aklımdan geçerken, cesaretimi toplayıp Tenn'in gözlerine bakıyorum ve başucumda duran gerçeği sonunda kendime itiraf ediyorum. Nexalı genç askerden hoşlanıyorum. Peki bunu ona söylemeli miyim? Tabii ki hayır. Kendimi komik duruma düşürmek istemiyorum. "Tabii ki var. Neden olmasın?"

Sanırım onunla gerçekleşme ihtimali olan bir ilişki ile ilgili bütün olasılıkları, az önce verdiğim cevap sayesinde yok ettim. Belki de ilk defa birine karşı gerçekten bir şeyler hissediyorum ve bunu da kendi ellerimle çöpe atıyorum. Bir ilişki sahibi olmak için ne yapılması gerektiğini bilmeyenler, bana bakıp en azından yapılmaması gerekenleri öğrenebilirler...

Yaşadığımız stres dışında genelde sakin geçen yolculuğumuzun son günü geldi çattı ve Lanila ile Christina hariç, kimse hala ne karar verdiğimi bilmiyor. Osiris'te bulunan herkesi köprüye davet ettikten kısa bir süre sonra, kendimi sözlerime kulak kesilen kalabalığın önünde buluyorum. Bundan kaçış yok Lara... Hadi başla artık... "Herkesin bildiği gibi Gaia'ya bir günlük yolumuz kaldı ve oraya vardığımızda ne yapacağımızı eminim hepiniz merak ediyorsunuz. Gaia'dan ayrılıp bilinmezliğe karşı yelken açtığımızdan beri bana güvendiğinizi biliyorum. Böyle büyük bir sorumluluğu hiçbir zaman istememiş olsam da, şartlar beni bu noktaya getirdiği için, şimdiye kadar elimden geleni yapmaya çalıştım. Ancak yaşadığımız olayları ve gördüğümüz zararları düşündüğümde, liderlik konusunda çok da başarılı olduğumu düşünmüyorum. Bu nedenle, hatalarımı telafi edebilmem için son bir kez daha bana güvenmenizi istiyorum."

Konuya girerken yaptığım olabildiğince dürüst başlangıcımın ardından, beni merakla dinleyen topluluğa, Lanila ile beraber şekillendirdiğimiz fikrimi anlatıyorum. Bunu yaparken, aynı zamanda da bana yakın olan insanların tepkilerini gözlemliyorum. Annemin yüzünde oluşan ifadeden korkunun her halini seçebiliyorken, bay Lowen içinde bulunduğu çaresizliği tamamen dışa vuruyor. Herbert her zamanki gibi güven dolu gözlerle beni izlerken, Jake ve Mert en yakın arkadaşları için endişelerini aralarında fısıldaşarak paylaşıyorlar.

Her ne kadar ortada alternatif seçenekler bulunmasa da, planımı uygulamaya geçmeden önce, burada bulunan çoğunluğun onayını almak için fikrimi oylamaya sunuyorum. Sonuç tahmin ettiğim gibi olumlu oluyor ve onlara beni destekledikleri için teşekkür ettikten sonra toplantıyı sonlandırıyorum. İnsanlar dağılırken, annem elini tutan küçük kız kardeşimle birlikte yanıma geliyor ve ürkek bir tavırla, sadece "Emin misin?" diye soruyor.

Emin miyim gerçekten? Bilmiyorum... "Eminim anne. Artık dünyada bizim için bir yaşam yok ve buradan giderken kurtarabildiğimiz kadar insanı kurtarmalıyız. Bana inan tamam mı? Buna gerçekten ihtiyacım var." Kadın duygusallaştığımı fark ettiği anda bana sıkı sıkı sarılıyor. Gözlerimden akan birkaç damla yaşı silerken, o sırada pantolonumu çekiştiren Lena, içinde kaybolmak üzere olduğum duygu seline son veriyor. "Bende sarılmak istiyorum. Kucağına al beni ablaaa..." Kendimi topluyorum ve canım kardeşimi kucağıma alıp, fark ettirmeden onu uzun uzun kokluyorum. Ne de olsa küçük şapşalı bir daha göremeyebilirim. Ne de olsa... Ölebilirim...

GaiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin