2. Kısım NEXA Bölüm 07

1.3K 184 21
                                    

Sadece benim bulunduğum yatakhanede biraz kitap okuduktan sonra, akşam yemeği için yemekhaneye gitmeye hazırlanırken aklımdan bize ne zaman bu üs ile ilgili açıklama yapacakları geçiyor. Kafamızda buraya geldiğimiz ilk günden beri oluşan sorular daha herhangi bir cevap bulabilmiş değil. Burasının gizli bir yer olduğu çok belli olsa da, neden böyle bir yerin var olduğu konusunda aciz fikirler üretmekten öteye geçemiyoruz. Bu iddialardan en mantıklısı bence Ent'in öne sürmüş olduğu ve benden başka kimse ile paylaşmadığına inandığım düşünce. Burasının aslında federasyonun üssü olduğunu ve silahsızlanmanın getirdiği barışın zarar görmemesi için, çok üst düzey kişiler hariç bilinmediğine inandığını söylediğinde, konu problemlere ve bilinmezliklere geldiğinde çocuğun aklının nasıl zehir gibi çalıştığını fark etmiştim.

Yatağımı düzeltip kitabımı yastığımın altına koyduğum sırada, revirden dönen adaylar yatakhaneye geliyorlar. Anladığım kadarıyla hepsine panzehir uygulanmış ve Lanila ile girdikleri mücadele sırasında oluşan yara bereler tedavi edilmiş. Hepsinin normal görünmesi beni mutlu ederken hiç de normal olmayan bir durum gerçekleşiyor. En gıcık görüneninden buradaki en iyi arkadaşım Ent'e kadar hepsi gelip elimi sıkıyor ve beni tebrik ediyor.

Sanırım seçmelerin ikinci aşamasında gösterdiğim başarı hepsinin saygısını kazanmama neden oldu. Böyle bir popülerlik hiç alışık olmadığım bir his ve verdiği mutluluk gerçekten çok hoşuma gidiyor. Evet başardım. Siz başaramadınız sizi beceriksizler... Bakında biraz benden örnek alın... Neler diyorum ben? Benim olduğuna inanamadığım düşünceler zihnimde sarmaş dolaş dans ederlerken silkinip onlardan kurtulmaya çalışıyorum.

Yemeğimizi bitirip kafeteryaya gittiğimizde, yine her zamanki gibi küçük yuvarlak masada Ent ile santelerimizi yudumluyoruz. Arkadaşım yaşadığı ikinci başarısızlığı çok da kafasına takmış gibi görünmüyor. Sanırım böyle rahat görünmesinin nedeni, ben hariç herkesin başarısız olması olabilir.

Havadan sudan sohbet ederken beklenmedik bir şekilde yanı başımda Sleni beliriyor. "Oturabilir miyim?" Hiç olur mu öyle şey? Tabii ki oturabilirsin. Böyle bir güzellik masamızı şereflendirir. "Efendim?"

O kadar şaşırıyorum ki, kızın sorusunu onaylayacağım yerde şaşkın ifademle yine kendimi rezil ediyorum. Kız gülümsüyor ve sorusunu ikinci defa tekrarlamadan iki kişinin doldurduğu dört kişilik masaya kelimenin tam anlamıyla kendini yerleştiriyor. Kısa bir sessizliğin ardından bana dönüp söze giriyor. "Çok merak ediyorum. Lanila'yı yenmeyi nasıl başardın?" O kadar üstün becerilerim var ki, zaten bana rakip olamayacağı belliydi. Birinin ona haddini bildirmesi gerekiyordu ve bunun için benden daha uygun biri yoktu. "Bilmiyorum. Sanırım biraz şanslıydım." Tamam, kendini övmen yanlış olabilir ama işi şansa bağlamak... Kızın masana oturmasını sağlayan saygısını kaybetmek için daha iyi bir cümle kuramazdın herhalde...

Sleni doğruyu söylemediğimi düşünüyor olacak ki, kararlı bir yüz ifadesi takınarak az önce sorduğu soruyu yineliyor. "Çok ciddiyim. Gerçekten nasıl kazandın?" Bize verilen ilacın etkisindeyken neler düşündüğümü ve o sırada aklıma gelen planı nasıl uyguladığımı, hatırladığım bütün detayları ile kıza anlatırken sanki o anı yeniden yaşıyorum.

Belki anlatımım sırasındaki enerjim kızın hoşuna gitti, belki de yetenekli biri olduğumu görmesi farkıma varmasını sağladı. Hangisi olduğunu bilemiyorum ama bildiğim bir gerçek varsa, o da Sleni'nin uyumak için hep beraber yatakhaneye geri dönmemize kadar geçen zamanda masamızdan kalkmamış olması. Ent yaptığı esprilerle kızı güldürürken, hepimiz sanki orduda olduğumuzu unutmuşuz da sivil hayatta arkadaşmışız gibi neşeli vakit geçiriyoruz. Sizi bilmem arkadaşlar ama beraber geçirdiğimiz bu dakikalar bana çok iyi geldi...

Başarmanın verdiği gururla dün akşamdan ve burada geçirdiğim diğer akşamlardan farklı olarak deliksiz bir uyku çekiyorum. Gözlerimi açtığımda dün yaşadığım kendine güvenden eser kalmadığını fark ediyorum. Bugün seçmelerin son günü ve başarılı olanların göreve hazırlanması için geriye sadece bir gün kalıyor. Müzmin heyecan ve endişe tüm heybetleriyle geri dönüp yeniden tüm bedenimi ele geçiriyor. Çok istiyorum... Seçilmeyi gerçekten çok istiyorum...

Bize verilen ilk brifing sırasında geldiğimiz kırk ikinci katta, ancak bu sefer belki de kattaki en büyük toplantı odasında toplanıyoruz. Birçok rütbeli subay salonu doldururken, dün Savaş Komutanı Kall'ın yanında gördüğüm yaşlı adam, büyük salonun konuşmacı için tasarlanmış kısmında, en ön sıralara oturmuş olan bizleri ve arkamızdaki diğerlerini karşısına alacak şekilde, söze girmek için hazır olacağı anı bekler gibi sakin ama kendinden emin oturmuş öylece duruyor.

Çok geçmeden yaşından beklenmeyecek şekilde atik bir hamle ile ayağa kalkıyor ve az öncekinden daha ciddi bir ifade takınarak söze giriyor. "Beni tanımayanlar için söylüyorum. Ben Savaş Kanunu Amira ve bu üssün en üst düzey komutanıyım. Daha önce hepiniz, size vermeyi uygun gördüğümüz ölçüde bilgilendirildiniz. Birazdan öğrenecekleriniz çok gizlidir ve sadece sizin gibi üst düzey yetkiye sahip olan subaylara özeldir."

Amira önce bize, sonra arka sıralara hitap eden başlangıç cümlelerinin devamında başını tamamen bize doğru çeviriyor. "Sizler iki gün sonra başlayacak ve önem düzeyi en üst noktada olan görev için adaysınız. Bazılarınız bu kadar erken yaşta, orduya böylesine onurlu bir hizmet için seçilecek ama bazılarınız için ne yazık ki bu mümkün olmayacak. Öncelikle hepinizin geldiği günden beri merak ettiğine emin olduğum soruyu cevaplamak istiyorum. Şu anda içinde bulunduğunuz üs Federasyona aittir ve olası dış tehditlere karşı galaksimizi korumak adına bulunmaktadır. Silahsızlanma ve orduların küçültülmesi anlaşmasının dışında kalıyor gibi görünse de, ne yazık ki bütün galaksiyi koruma becerisine sahip değildir. Sadece olası bir tehlike durumunda, Federasyonu oluşturan yedi gezegeninin donanımlı bir savunmaya ya da saldırıya hazırlamasının ilk aşaması ve en önemli basamağıdır. Bu üste birçok prototip savaş gemisi tasarlanmakta ve ihtiyaç anında en hızlı şekilde üretime geçirilmeleri ile ilgili alt yapı hazırlanmaktadır. Daha önce size bahsedilen kırmızı kodlu sinyal bilgisi doğru olmakla birlikte yarımdır. Oradaki ajanımızın bize gönderdiği kırmızı kod çok önemli bir mesaj içeriyordu. Şimdi size bu mesajı göstermek istiyorum."

Salon karartılıp yaşlı komutanın arkasındaki duvarda görüntü oluştuğunda, kalbim yerinden çıkmak için hazırlanıyor gibi atıyor. Hiç görmediğim kadar koyu tenli biri, yüzünün neredeyse yarısını kapayan kumaşların açıkta bıraktığı korku dolu gözlerini kayıt yaptığı kameraya dikmiş konuşmaya başlıyor. "Kod Kırmızı, tekrar ediyorum Kod Kırmızı. Çok üst düzey teknolojiye sahipler." İzleyenlere bir şey göstermek ister gibi kamerayı yerinden hareket ettirip gökyüzüne tutuyor. "Savaş filosunu görüyorsunuz. Sekunar 12'nin hiç şansı yok. Neden ya da nereden geldiklerini bilmiyorum. Bir daha iletişim kurabilir miyim ya da böyle bir şey yaparsam ne kadar güvenli olur; onu da bilmiyorum. Takip sinyalime ulaşabileceğiniz bir mağarada saklanacağım. Eğer gelmeye karar verirseniz ve eğer yaşıyor olursam, sizi orada bekliyor olacağım. Onurla..." Görüntü sırasında konuşan ajanın yakınında oluşan patlamalar zemini sallarken, kayıt yapılan yerdeki halkın çığlıkları ve mesaj bize ulaşana kadar oluşan bozulma yüzünden, dinlerken anlamakta zorlanıyoruz. Bütün bunlar gerçek mi? Görevimiz oraya gitmekti değil mi?

GaiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin