6.

77.4K 4.2K 757
                                    

Annem ve babamla oturmuş keyif kahvesi içerken, kendimi huzurlu hissediyordum. Benim güzel çekirdek ailem. Benim tatlı ebeveynlerim.

Kapı zilinin çalmasıyla huzurun bana haram olduğunu hatırlayıp kapıyı açtım. "Anneannem reis, seni çağırıyor Minel abla. Acilmiş." 
İhsan Mert'e şaşkınlığımı belli eden bir nidayla sormadan edemedim. "Hayırdır inşallah? Hangi dağda kurt öldü." Dudaklarını büzdü 'bilmem' anlamında.

"Anne, babaannem beni çağırıyormuş. Ben bir bakıp geliyorum." Askıda duran ince kapüşonumu üstüme geçirirken annemin sesi duyuldu. "Aman kızım, ne derse alttan al. Sonra dilinden kurtulamıyoruz." Söylediklerine gülmeden edemedim. "Anne ben ağzımla kuş tutsam yine yaranamam bu kadına. Sal gitsin, dert etme artık."

Kapıyı asılıp, İhsan Mert ile birlikte babaannemin katına indim. Kapının önünde iki tane erkek ayakkabısı vardı. Zaten açık olan kapıdan girdikten sonra derin bir nefes alıp oturma odasına girdim. "Selamün aleyküm Müberra reis, en sevdiğin torunun geldi."

Parantez içinde ünlem içeren anonsumdan sonra babaannem burnunu kırıştırdı. Gözlerim babaannemin yanında oturan Sedat'a ve tekli koltukta oturan Kaan'a kaydı. "Aaa yeryüzüne düşen son embesil tanesi Sedat'ta buradaymış." 

Kaan gülmemek için dudağını dişlerken, Sedat babaanneme döndü hışımla. "Babaanneciğim, şu hadsize haddini bildirir misin lütfen?" Babaannemin ağzını açmasına fırsat vermeden araya girdim. "Niye, senin zekan yetmiyor mu benimle uğraşmaya?"

Canım babaannem, ayağından terliğini çoktan çıkarmıştı bile. "Sus kız! Vallahi akıtırım pekmezini!" Ellerimi teslim olur gibi havaya kaldırdıktan sonra bezgin bir nefes verdim. "Eee Müberra Sultan, hayırdır? Hangi dağda kurt öldü de çağırdın beni?"

Yüzünü buruşturarak elini savurdu. "Tepemde dikilip durma da otur şöyle." Bir şey söylemeden Kaan'ın yanındaki boş tekli koltuğa oturdum. "Kaan evladım, bana söz verdiği gibi çalıştığı hastaneden randevu almış. Yarın sen de benimle geliyorsun!"

Şaşkınlıkla açıldı gözlerim. "Ama benim yarın önemli derslerim var. Hem vize haftam başlıyor, ihmal edemem." Sol kaşını kaldırıp bana imalı bir bakış attıktan sonra elini dizine vurdu. "Sana gelir misin diye sormadım Müberra! Benimle geliyorsun dedim."

Yaptığı emrivakiye sinirlendiğimi belli etmemeye çalışarak, saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. "Hadi ya? O toz konduramadığın kıymetli torunun ne güne duruyor peki babaanne?"

"Sedat'ımın yarın işi varmış. Yoksa sana mı kaldım ben?" Alt dudağımı dişledikten sonra kaşlarımı kaldırdım. Sabrımın son demleriydi çünkü. "Hatırladığım kadarıyla Sedat ne okuyor, ne de çalışıyor. Neymiş bu iş acaba? Hayır yani çok merak ettim de ben!"

Babaannem beni paylamaya hazırlanıyordu ki Kaan araya girdi. "Derslerin kaçta bitiyor?" Bana yönelttiği soruyu cevaplamadan önce, aramızdaki sehpanın üstünde duran saksıyı, Sedat'ın kafasına geçirme fikrine kapılmışken kendime hakim oldum. "Öğlen 1'de."

"Randevu öğlen saat 2'de zaten. Keşke ortalığı alevlendirmek yerine önce bunu sorsaydın." Saksının hedefi Sedat rotasından Kaan rotasına aktarılıyor... Tutmayın beni!

"Aklınla bin yaşa Kaan oğlum. Kavga kaşağısı bu kız, ben size söylüyorum!" Kadının hem bana işi düşmüş, hem beni gömüyor. Allah'ım sen bana sabır ver.

Kapüşonumun yakasını düzelttikten sonra ayağa kalktım. "O zaman okul çıkışı otobüs, metrobüs vb. taşıtlarda sürünmek istemiyorum. Gelip beni alırsınız bir zahmet. Ayrıca bana bir kahve borcunuz var. Hadi iyi akşamlar." Kapıdan çıkarken Sedat arkamdan bağırdı.

"Özel uçak tutalım istersen canım?" Kafamı kapıdan yavaşça uzatıp gözlerimi kıstım. "O uçağın kanadı sana girsin Sedat!" Babaannemin arkamdan bağırarak söylenmelerine aldırış etmeden kapıyı vurup yukarı çıktım.

***

Sabah derse yetişmek için çizmelerimi alelacele giymeye çalışıyordum. Annemin elime son dakika tutuşturduğu sandviçi aldığım sırada Kaan'ın kapısı açıldı. "Allah zihin açıklığı versin güzel kuzum." Annemin yanağına öpücük bıraktıktan sonra gülümsedim. "Sağ ol anneciğim, hadi görüşürüz kaçtım ben." Ben merdivenleri hızlıca inmeye çalışırken Kaan'ın sesi duyuldu.

"Günaydın efendim." Annemin de karşılık verdiğini duyduktan sonra bende diyalog koptu. Bahçe kapısının önünde neden durduğunu bilmediğim babaannem, beni baştan aşağı süzdükten sonra kaşlarını çattı.

"Kız zilli, o etek ne öyle? Hiç giymeseydin onu." Dizlerimden sadece 4 parmak yukarıda olan siyah eteğime baktım. "Acelem var babaanne, sonra görüşürüz." Kolumu tutup durdurdu beni. "Ben, Hacı Müberra'nın torunu mini etek giyiyor dedirtmem kimseye!"

"Günaydın Müberra teyzem." Arkadan gelen Kaan'ı fırsat bilerek kaçmaya çalışsam da bu kadının radarından kurtulmak mümkün değildi. "Git değiştir şu üstünü kız!" Yüzüme son derece samimiyetsiz bir gülümseme taktıktan sonra cevap verdim. "Bak kendin de söyledin babaannelerin en güzeli. Hacı olan sensin, ben değilim yani."

Bakkaldan elinde gazete ve ekmekle gelen İhsan Mert gülerek bize bakıyordu. Kaan ve beni işaret ederek sırıttı. "İkiz dingiller gibi olmuşsunuz." Ne söylediğini anlamak için Kaan'a baktım gözümün ucuyla. Muhtemelen ikimizin de siyah deri ceket giymemizden bahsediyordu. Gözümün diğer kalanıyla da baktığımda Kaan; siyah kot, beyaz tişört ve siyah deri ceket gitmişti. Ben de siyah etek, beyaz tişört ve siyah deri ceket giymiştim. Gerçekten çift kombini yapan cringe çiftlere benziyorduk.

Daha fazla dayanamayarak çıkıştım. "Bir kişiden daha kıyafetlerim hakkında yorum duyacak mecalim ve vaktim yok. Benim derse yetişmem gerekiyor!"  Kapıdan sıyrılarak otobüs durağına doğru yürümeye başladım.

Arkamdan duyduğum ayak sesleri, bana kurtulamadığım hissini vermeye başladığında olduğum yerde durdum. "Günaydın Müberra." Kaan'ın alaylı ses tonuyla söylediği şeye aldırış etmeden yürümeye başladım. "Günaydın dedim ama." Yürümeye devam ederken, cevap verdim. "Burada Müberra diye biri yok sarı kafa." 

"Benim de saçlarım kumral." Omuzlarımı silktim umursamazca. "Bana ne?" Beni taklit ederek omuzlarını kaldırıp indirdi. "Düzgün lakap tak o zaman sen de." Bu defa sadece sağ omuzumu silktim. "Sana ne?"

Geleceğimden daha beyaz olan dişlerini sergileyerek güldü. "Sabah sabah çok kaliteli bir diyalog gerçekten." Saçlarımı gelişi güzel omuzlarımdan arkaya bıraktıktan sonra bir şey söylemeden durağa vardım. "Babaannen seni bana emanet etti. Öyle beni arkanda bırakıp gidemezsin yani."

Durak dolu olduğu için kenara geçtim ve gözlerimi Kaan'a diktim. "Ben babaannemin herhangi bir eşyası olmadığım için, beni sana emanet etmiş olması imkansız." Dudaklarını büzdü ve hemen ardından bir ıslık çaldı. "Afili lafmış, beğendim."

Karşıdan gelen otobüsün numarasına bakmak için eğildiğimde, karşımda onu gördüm. Onu... Ben size ondan bahsetmedim değil mi?

Ahmet.

Üzümlü kekim olan.

Spor, havalı  arabasıyla tam önümde durduğundaysa kalbim yerinden çıkacak gibi çarpıyordu.

AİLE APARTMANIWhere stories live. Discover now