11.

69.8K 4.1K 323
                                    

Fakülteden içeri ayak bastığımdan beri, olmayan sevgilim Kaan mesmursuzu için türlü çeşit tebrikleri kabul ediyordum. Hayır ben bu fakültede ne zamandan beri bu kadar popüler oldum, onu da anlayamıyorum.

Sınıfa girdiğimde en yakın arkadaşım -zaten başka arkadaşım yok- Elif'in yanına attım çantamı. Kolumdan tuttuğu gibi beni yanına oturtan canım arkadaşım, dünden beri telefonda başımın etini yediği yetmezmiş gibi şimdi de kolumu koparmaya çalışıyor gibiydi. "Minel anlat artık şu işin aslını, meraktan çatlayacağım." Saçını kulağının arkasına sıkıştırıp devam etti. "Kim o ultrasonik yakışıklı?" Oturduğu yerde biraz daha dikleşip birkaç soru daha ekledi. "Nasıl tanıştınız? Nasıl teklif etti? Eee hadi anlatsana kızım!" Gözlerini belertti. "En önemlisi de babaannen bu ilişkiyi nasıl onayladı? Ayyy o bile onayladıysa kesin evlenirsiniz siz!"

İMDAAAATTT!!!

"Elif sus, yoksa patlatacağım ağzının ortasına bir tane!" Eliyle ağzına hayali bir fermuar çektiğinde, kulağına eğildim. "Kaan benim sevgilim falan değil." Anlamsız gözlerle bakarken fısıldadı? "Ne? Kim o zaman? O storydeki kalp ne alaka?" Derin bir nefes alıp Kaan'ın, Ahmet'in yanında yaptığı işgüzarlıktan başlayıp sonuna kadar anlattım. Ben anlattıkça şekilden şekile giren yüzü en sonunda düştü. "Ne yani, o çocuk benim eniştem değil mi?" Kaşlarımı kaldırdım 'hayır' anlamında.

"Offf çok sevinmiştim sonunda şu Ahmet salağını unuttun diye." Sinirle kaşlarımı çattım. "Salak demesene sevdiceğime!" En başından beri Ahmet'in bana göre biri olmadığını düşünüyordu, ben de farkındaydım ama gönül ferman dinler mi sizce? "Sen de sevdiceğim deme şu salağa! Ölümüne Kaan'cıyım bundan sonra kızım!"

"Ya Minel, bu çocuk senin hemen karşı dairende oturuyor şimdi öyle mi?" Onu başımla onayladığımda hülyalı bir bakış attı. "Ayy ne kadar güzel ya. Çıkışta gelsem ya size, bir kalite kontrol yapmak istiyorum karakteri hakkında? Benim dostuma uygun mu bi bakayım, sonuçta her şey tip değil."  Sanki gelme desem gelmeyeceksin de...

"Öf aman uyuzun teki! Ben test ettim onayladım."  Sınıfa Muhterem Hoca'nın girmesiyle muhabbetimiz kesilirken, önümüzdeki pazartesi başlayacak olan vizelerin gelişini müjdeleyen hocaya ağlamaklı bir bakış attım. O da keşke füze atsaydı, bu kadar acımazdı...

***

Otobüsten beri binbir tane sorusunu cevapladığım halde hâlâ bir türlü susmayan Elif, bizim eve yaklaşırken karşıdan gelen Kaan'ı görünce adeta yerinde sıçradı. "Oha oha oha! Kızım bu fotoğraftakinden daha yakışıklı!" Kulağına eğilip sinirle fısıldadım. "Kes sesini, beni şu uyuza rezil etme sakin!

Kaan iyice yaklaşırken yüzünde o sinir bozucu alaycı tavır belirdi. "Merhaba Müberra." Elif'e dönüp gülümsedi. "Size de merhaba." Elif ağzı kulaklarına varmış bir tavırla sırıtarak elini uzattı. "Merhaba, ben Elif. Minel'in en yakın arkadaşıyım." Kaan, Elif'in uzattığı elini sıktı. "Memnun oldum, ben de Kaan." Gergin bir tavırla saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.

"Kız Müberra, kendin yetmezmiş gibi bir de arkadaşını mı getirdin yine?" Balkondan bana seslenen babaanneme bakıp güldüm. Elif zaten kendisine oldukça alışıktı. Bünye bir yerden sonra alışıyor zaten. "He babaanne, fare kendi giremediği deliğe kuyruğuna kabak bağlayıp girermiş. Benimki de o hesap işte, ne yaparsın?"

"Hoşbuldum Müberra teyzem ya, beni bu kadar özlediğini bilsem daha önce gelirdim." Elif'in imalı sözleri karşısında kaşları çatılan babaannem, homurdandı. "Anam bunlar da yüzüne tükürsen yağmur sanıp ya Rabbi şükür diyorlar. Neyse girin içeri de beni komşulara rezil etmeyin daha fazla." Biz bahçe kapısından girerken bu defa Kaan'a seslendi. "Hoşgeldin Kaan oğlum, kusura bakma sana sıra ancak geldi." Kaan'ın bir şey söylemesine fırsat vermeden araya girdim.

"Elin oğluna şapur şupur, bana gelince ya Rabbi şükür zaten. Adaletin bu mu Müberyaaa?" Kafama gelen terlik tekinin acısıyla inledim. Elif düşmanım gibi karşımda gülerken, ağlamaklı sesimle yere oturdum. "İçim yanar, başım kanar da iissyaaannn!"

Kaan, bizim apartmanda yaşamaya hâlâ alışamadığını belli eder bir şaşkınlıkla olanları izliyordu. Elindeki birkaç dosyayı Elif'in eline tutuşturup eğildikten sonra başıma baktı. "Müberra teyze, ata sporunuzun hakkını verip pekmezini akıtmış." Kaan'ın son derece ciddi bir sesle söylediği şeye, Elif yine gülmeye başladı. Yine ağlamaklı sesimle söylendim. "Sığınma evine gitmemin zamanı geldi de geçiyor bile, can güvenliğim tehlikede!" Babaannem balkondan başını uzatıp bağırdı. "Sus kız, terliğimi al gel!

Kaan gülerek elini uzattı kalkmam için. "Gel yukarıda bir pansuman yapayım." Uzattığı elini tutup ayağa kalktım. Babaannemin terliğini elime alıp, bodrum katına fırlattım. Arasın bulsun bana ne? Evin zilini çaldığımda, kapıyı açmasıyla alnımdaki sıyrığı gören annem kaşlarını kaldırdı. "Başına ne oldu senin?" Sırıtarak cevap verdim.

"Babaannem balkondan terlik attı, önemli bir şey değil." Annem hayret eder bir bakış atarken, Elif ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. "Kızım ne diye sırıtıyorsun, salak mısın? Ay yeter, ben gidip bunun hesabını soracağım ama!"

Ben annemi kolundan tutup durdururken, kapıda kalan Kaan anneme baktı. "Sizin için bir sakıncası yoksa girebilir miyim Mehtap teyze, pansuman yapacaktım da." Annem kapıyı ardına kadar aralayarak içeri buyur etti. "Tabi tabi, buyur geç evladım." 

Kaan'ın ceketini alıp askıya asan annem, içeriden pansuman malzemelerini almaya gitti. Biz de lavaboya gidip sırayla ellerimizi yıkadıktan sonra oturma odasına geçtik. Kaan annemin getirdiği malzemeleri alıp, saçlarımı geriye çektikten sonra pansuman yapmaya başladı. Küçücük sıyrık bile ne kadar acıyordu böyle? Gözlerinden kalpler saçarak bizi izleyen Elif'e kaş göz işareti yaptım sinirle. Yara bandını da özenle taktıktan sonra geri çekilen Kaan'a baktım. "Teşekkür ederim sarı kafa." Annem ve Elif şaşkınlıkla bana bakarken dudağımı ıslattım. Sırıtarak ayağa kalkıp elimi istemsizce Kaan'ın saçlarına attım. "Ne var canım, sarı kafa işte?" Ne yapıyorum ben? Az daha sıvasaydım, bu az oldu.

Elimi hızlıca geri çekip son derece samimiyetsiz ve mahcup bir tavırla güldüm. "Ben en iyisi çay demleyeyim." Elimi başıma atıp hafifçe kaşıdım. "Çay iyidir." Arkamı dönüp kapıya yöneldim. "Çay adamdır." Biri beni sustursun lütfen...

Mutfağa girerken annemin sesi duyuldu. "Terliği yiyince beyin hücreleri ölmüş, yoksa zeki kız aslında."

AİLE APARTMANIWhere stories live. Discover now