8.

72.6K 4.3K 340
                                    

"Babaannen falan umurumda değil Minel. O adamın seni incitmesinden korktum."

Duyduğum anda beni şaşkınlığa uğratan cümlelerin samimiyetini ölçmek için gözlerine baktım. Daha önce baktığından çok daha farklı bakıyordu. Gözbebeklerinde derin bir merhamet barındırıyordu bu defa. Bana acıyor muydu yoksa?

"Boşversene be sarı kafa. Onun ilgilendiği havalı kızlardan biri değilim zaten." Meyve suyumdan büyük bir yudum çektikten sonra devam ettim. "Kimse incitemez beni." Dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm belirdi. "İncitirler Minel." Başımı ona çevirip kaşlarımı çattım. "Kendine ördüğün o sert kabuğun altında ne kadar hassas biri olduğunu biliyorum." Alayla sırıttım. "Hadi ya, nereden biliyorsun?"

"O gün babaannen, yaptığın tatlıyı geri gönderdiğinde nasıl üzüldüğünü gördüm. Belli etmemeye çalıştın ama gördüm işte. Halbuki her şeyi ne kadar umursamaz görünüp, kırılmaz gibi duruyorsun."

Oturduğum yerde dikleşip kendime çeki düzen verdim. "Sen de bana acıyıp tatlıyı aldın öyle mi?" Başını iki yana salladı hiddetle. "Hayır hayır! İskeleti yukarı çıkarırken elinde görünce çok canım çekmişti zaten." Dudaklarını ıslatıp gülümsedi. "Bu arada hepsini ben yedim, çok güzel olmuş. Ellerine sağlık."

Sedat embesilinin o tatlıyı Kaan'a bırakmasının şokuyla gözlerimi irileştirdim. "Sedat'a rağmen mi?" Elini ensesine götürüp hafifçe kaşıdı. "Babaannen zehirlenir diye ona yedirmedi. Ben yerken içi gitti ama." Dayanamayıp gülmeye başladığımda o da bana eşlik etti. "Babaannemin bana olan güveni gözlerimi yaşarttı gerçekten ama sana nasıl izin verdi?"

"Ondan izin falan istemedim."
'Vay be' anlamında dudaklarımı büzdüm. "Seni neden sevmiyor ki? Halbuki ilk torunsun, kıymetli olman gerekirdi diye düşünüyorum." Kıymetli olmak ve ben. İki zıt kelime...

"Adını bana koymayı çok istemiş. İlk torun ilk heyecan tabii. Ama annemin hayaliymiş, kızı olursa adını Minel koymak. İnatlaşmışlar ve annem kazanmış. O yüzden 8 torunun içinde bir tek benden nefret eder."

Şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. "8 mi? Apartmanda 5 tane var ama diğer üçü nerede?" Kucağımdaki poşetten halka tatlısını çıkarıp ona uzattım. "İhsan Mert'in ikiz ablaları var. 17 yaşındalar ve şehir dışında spor akademisinde eğitim alıyorlar." Elimden alıp ikiye böldükten sonra yarısını bana uzattı. Uzattığı tatlıyı alıp bir ısırık aldıktan sonra devam ettim. "Bir de senin oturduğun daireden kaçarak giden Murat amcamın bebeği var. Ahh nasıl özledim onu."

"Özel değilse sorabilir miyim, Murat amcangil neden gittiler?" Küçük bir kahkaha attım. "Sebebi sence de çok açık değil mi? Tabii ki babaannem." Kaşları anlam vermek ister gibi çatılırken, devam ettim. "Babaannem benden sonra, kıymetli oğlunu elinden alan gelini Nalan yengemden ölesiye nefret eder. Burnundan getirdi tabii yengemin. Amcam da delikanlı gibi ezdirmedi karısını."

"Müberra teyze iyi biri aslında, neden ki?" Kaan'a doğru eğilip gözlerine baktım gülerek. "Şaka mı yapıyorsun canım?" O da bana doğru eğilip alnını alnıma çarptı. "Çok ciddiydim aslında, canım." Geri çekilip saçlarımı savurdum. Çantamdan ıslak mendil çıkarıp ellerimi sildikten sonra, bir tane de Kaan'a uzattım.

"Seninle sohbet etmek güzeldi Minel." Elini kulağına götürüp sıkıntılı bir şekilde soludu. "Ne zaman bir derdin olursa benimle paylaşabilirsin. Dostun olmak isterim, senin için de sakıncası yoksa tabii." Ayağa kalkıp elimdeki çöpleri kenardaki çöpe attıktan sonra alaylı bir bakış attım ona. "Ben seninle didişip, laf sokmaktan zevk alıyorum be sarı çocuk. Olamayız yani dost falan. Hem zaten sen apartmandan kaçıp gittiğinde bu benim için acı bir kayıp olur."

Kahkaha sesi kulaklarımı doldururken ayağa kalkıp yanıma geldi. "Rüyanda görürsün sen onu. Hem babaannen senin aksine beni çok seviyor. Gitmeme izin vermez." Bu defa gülme sırası bendeydi. "Babaannem, onun isteklerini ve emirlerini eksiksiz yaptığın zaman sever seni." Çok bilmiş bir tavırla cevap verdi. "Ben de öyle yapıyorum zaten." Göz kırptığındaysa gülüşüm daha da büyüdü.

"Öyle mi? Mesela geçen gece eve gizlice pizza soktuğundan haberi var yani?" Mahcup bir tavırla başını öne eğdi. "Sen onu nereden gördün? O kadar da dikkat etmiştim halbuki." İşaret ve orta parmaklarımı gözlerime getirip salladım. "Bu gözlerden hiçbir şey kaçmaz."

Dudaklarını ıslatıp gülümsedi. "Yani tamam eve hazır gıda sokmak yasak ama o gün hiç yemek hazırlayacak vaktim yoktu ve çok acıkmıştım ne yapayım?" Ellerimi iki yana açtım 'bilmem' anlamında. Beraber yan yana yürümeye başladığımızda bana kaçamak bir bakış attı. "Babaannene söyleyecek misin?" Nefesini dışarı verip devam etti. "Benimki de laf. Söylersin tabii. Sonuçta işin ucunda iddiayı kazanmak var."

Sinirle omuzuna vurdum. "Oradan bakınca ispitçi birine mi benziyorum Kaan efendi?" Kendimden emin bir şekilde kaşlarımı kaldırdım. "Hem benim yüzümden değil, kendi isteğinle gittiğinde ben iddiayı kazanmış olacağım."

Utangaç bir tavırla başımı kaşıdım. "Kendine fast food bir şeyler sipariş ettiğinde bana da alsana hem ya. Bazen çok canım çekiyor ama babaannemin gazabından korkuyorum." Sırıtarak elini bana uzattı. "Anlaştık ortak." Gözlerine bakıp gülümsedikten sonra uzattığı elini sıktım. "Anlaştık ortak."

Gözlerinin içine bakarken, onun benim için iyi bir dost olabileceğini düşündüm ama tabii ki bu yola başvurmayacaktım.

AİLE APARTMANIWhere stories live. Discover now