22.

59.7K 3.7K 396
                                    

Bu bölümü, kitaba mecburen ara verse de old okuyucularımdan olan werification 'a ithaf ediyorum. Hepinize iyi okumalar bebeklerim ♥

Kendime geldiğimde, evin kapısını açıp hızlıca içeri girdim ve vestiyer dolabının aynasından yüzüme baktım. Elim istemsizce yanağıma kayarken, aynaya biraz daha yaklaştım. Yüzüm mü kızarmıştı benim?

Aşağıdan zil sesi duyduğumda, aşağı inmem için yaklaşık 5 saniyem olduğunu anladım. Babaannem küplere binmişti kesin. Mutfağa koşup buzluktan buz kalıbını çıkardım ve küçük bir poşetin içine doldurdum. Asansör giriş katta olduğu için, merdivenleri koşar adımlarla indikten sonra kapıyı açtım. Açmaz olaydım...

"Nerede kaldın?" temalı sesler yükselirken, bakışlarım istemsizce Kaan'a kaydı. Onun çipil gözleri zaten benim üstümde olduğu için, bakışlarımı kaçırdım. "Sen gelene kadar Sedat'ımın ayağı şişti bile, ver şu buzu!" Babaannem elimdeki poşeti hızlıca kavrayınca, diğer elimdeki merhemi masanın üstüne bırakıp sessizce yerime oturdum. "Yemekler soğudu be Minel'im."

Fuat eniştemin hayıflanması üzerine, yapmacık olmasın diye uğraştığım bir gülümseme takındım. "Merhemi bulamadım enişte. Beklemeseydiniz, başlasaydınız keşke." Babaannem bana keskin bir bakış attıktan sonra, masanın üstünden merhemi alıp Sedat'ın ayak bileğine boca etti. "Babaanne o merhem Sedat'ın böbreklerinden daha pahalı, öyle sürülür mü ya?"

Sedat gözlerini belertip bana bakarken, Ferhunde yengem araya girdi. "Bir merhemi bile esirgiyor oğluşumdan. Allah'ım, sen sabır ver!" 
Karşılık vermek için ağzımı açtığımda, Kaan araya girdi. "Bunun esirgemekle bir alakası yok bence. Çok sürünce, daha fazla etki edecek diye bir şey söz konusu değil çünkü." Sarı kafa eğil çabuk, bir daha öpeceğim ulan!

Ferhunde yengem bozulduğunu belli etmemek için bir şeyler mırıldanırken; ona çarpık bir gülüş gönderdikten sonra, annemin bana uzattığı çorba kasesini alıp keyifle içmeye başladım. "Sarı kola yok mu yav, şuna biraz katsanız." Kazım eniştem, elindeki bardağı ortamdaki gerginliği azaltmak için sallıyordu ama nafile. Ben nefes alsam, gerginliğe yol açıyor bu evde.

Elindeki bardağı alıp güldüm. "İstediğin sarı kola olsun eniştem yav." Onun bardağını uzattıktan sonra, elimdeki şişeyi salladım. "Var mı başka isteyen?" Kaan, bardağını uzattı. "Rica etsem bana da doldurur musun?" Sarı kafaya, bütün sarı kolalar feda olsun bugün be.

Kaan'ın bardağını verdikten sonra, kendime de doldurup yerime oturdum. Sıra baklavalara geldiğinde, babaannem gururla gülümsedi. "Bakalım baklavamı beğenecek misiniz?" Herkesin tabaklarına pay edilirken ayağa kalktım.  Babaanneme nispet yapmak için sırıttım ve boğazımı hafifçe temizledikten sonra konuşmaya başladım. "Baklavayı eminim hepiniz çok beğeneceksiniz. Çünkü, onun alttan beş bezesini ben açtım. İçine sevgimi de kattım. Lezzeti de tam olarak buradan geliyor. Şimdiden afiyet olsun." Elimi göğsüme koyup selam verdikten sonra oturduğumda, babaannem ve Ferhunde yengem hariç herkes gülüyordu.

"Ellerine sağlık kızım, çok güzel olmuş." Babam, elini sırtıma koyup sıvazladı. "Afiyet şeker olsun babam." Babaannem, araya girmese ölecekmiş gibi homurdanmaya başladı. "Geriye kalan 35 bezeyi ben açtım ama nedense tebrikleri bir mesmursuz alıyor." Yine üşenmeden ayağa kalkıp, babaannemin başına dikildim. Çatal ve bıçağını kavrayıp, alttan rastgele beş kat hesap edip dilimi ortadan ayırdım. "Şimdi şu konuda anlaşalım Müberya Hanım; bu beş beze ile şu otuz beş bezenin tadı bir değil."

Beş katlı kısmı çatala takıp zorla babaannemin ağzına tıktıktan sonra, yerime oturdum. Yemekler yenip sıra bulaşık kısmına geldiğinde, yine bütün tas tabak ellerimden öpecek gibi görünüyordu. Hep bir elden bulaşıkları yukarı taşıdık. Babaannemin evinin kapısında, Sedat'ın kapıyı açmasını bekliyorduk.
"Açsana lan şu kapıyı, kollarım koptu burada."

Sedat'ın sinsi gülüşü, biraz sonra kopacak fırtınanın habercisi gibi görünüyordu. "Sen, onu bana çelme takmadan önce düşünecektin kuzen." Sabır dileyerek derin bir nefes çektim içime. "Bak, vallahi şu tepsiyi kafana geçiririm. Beyin kanamasından geberip gidersin, delirtme beni!"

"Sedat abi, hakikaten aç artık şu kapıyı." Mücella söylenirken, elindeki bardak tepsisiyle Kaan çıktı yukarı. "Ne oldu, neden bekliyorsunuz?" Gözlerimi Sedat'a çevirip, öldürücü bir bakış attım. "Şu embesilin, kapıyı açmasını bekliyoruz." Kaan, şaşkınlıkla Sedat'a baktı. "Neden açmıyorsun kapıyı?"

"Canım açmak istemiyor." Zavallı sarı kafa, olanlara bir anlam vermek istiyordu ama hayat Sedat'ın varlığı kadar saçmaydı bu apartmanda. Elimdeki tepsiyi kenara bırakıp, Sedat'ın üstüne atladım. "Senin canına kaşanırım ulan ben! Bela mısın sen benim başıma?" Benden kurtulmak için debelenirken, bir yandan fedaisi babaannemin buraya ışınlanması için bağırıyordu.

Kaan beni çekiştirirken, Mücella da Sedat'ı elimden kurtarmaya çalışıyordu. Kavganın kokusunu alan babaannem, soluğu yanımızda almıştı nihayet. "Ne oluyor burada? Yine ne istiyorsun torunumdan?" Senin bu  torununu eşekler kovalasın e mi? Torunum lafına iyice sinirlenip, daha büyük bir hırsla asıldım saçlarını.

"Oğluşum!" Ferhunde yengemsiz kavganın zevki olmazdı zaten, hoşgeldin kötü gelin. "Minel, kızım ne yapıyorsun?" Ferhunde yengem anneme çıkışmaya başladı. "Ne yapıyor gibi görünüyor elticiğim? Yine oğluşumun canına okuyor, deli kızın!"  Annem, sinirle kaşlarını çattı. "Sen benim kızıma deli diyemezsin tamam mı? Allah bilir, senin bu faydasız oğlun yine ne yaptı?"

Ferhunde yengemin bir şey söylemesine fırsat vermeden bana döndü. "Minel, kızım bırak artık!" Annemin ikazı üzerine, Sedat'ın üstünden inip saçımı düzelttim. Soluk soluğa kalmıştım. "Bıktım senin bu kavgalarından kız mesmursuz! Çabuk çık evine, gözüm görmesin seni!"

"Minel'in bir suçu yok!" Apartmanda ki tüm sesler Kaan'ın bu sözü üzerine kesilirken, herkes şaşkınlıkla ona bakmaya başladı. Ben dahil! "Sedat kapıyı bilerek açmayıp, herkesi elinde tepsilerle bekletiyordu burada." Babaannem çatık kaşlarıyla Sedat'a döndü. "Doğru mu bu?" Nasıl yani? Babaannem az önce Sedat'a hesap mı sordu? "Doğru babaanne. Canım kapıyı açmak istemiyor, dedi bir de." Mücella'nın olayı doğrulaması üzerine, Ferhunde yengem araya girdi.

"Gitmeyin canım çocuğun üstüne, bir bildiği vardır elbet." Söyleyecek kelime dahi bulamayacak hale geldiğim için, merdivenleri hızlıca çıkarak eve girdim. Ben bu apartmanda yaşamak istemiyordum ama dizisini bile yaptılar. Doğduğun ev kaderindir, ne yazık ki...

Ceketimi askıya astıktan sonra odama girip pijamalarımı giydim ve ışığı kapatıp yatağıma uzandım.  Apartmandaki sesleri duymamak için kulaklığımı taktım. Rastgele bir şarkı açıp, daldım düşünceler aleminin tam ortasına.  Ne yapmam gerekiyor acaba bu apartmandan kurtulmak için? Kocaya mı kaçsam? Telefonuma gelen bildirim sesiyle, düşüncelerimden sıyrılıp mesajı açtım.

Kimden: SARI KAFA
Kaçalım mı?

nE?




Ay noluyo noluyo fhdjdkdkd

Nasıl buldunuz bölümü, yorum yapın kızzz ♥

AİLE APARTMANIWhere stories live. Discover now