9.

71.9K 4.1K 780
                                    

Kaan'la sohbet ederken vaktin nasıl geçtiğini anlayamamış, saate baktığımda ise öğleye yaklaştığını fark ederek telaşla alnıma vurdum. "Hihh! Babaannemin randevusunu unuttuk!" Kaan rahat bir tavırla cevap verdi.

"Dur telaş yapma. Sen dersim erken bitti diye git eve, ben de sonra gelir alırım sizi." Bu plan bana oldukça mantıklı geldiği için başımla onayladım onu. "Tamam, ben gideyim o zaman. Evden bayağı uzaklaşmışız, ancak giderim." O da beni başıyla onayladığında, telaşla karışık adımlarla eve doğru yürümeye başladım. Bugün sarı kafayla ilk defa didişmeden konuşabilmemizin şaşkınlığıyla, dayanamayıp arkamı döndüm ve ona baktım. O zaten bana bakıyordu ve bu beni heyecanlandırmıştı. Kuruyan dudaklarımı ıslatıp ne yapacağımı bilemediğim için el salladım.

Gülümseyerek aynı şekilde karşılık verdiğindeyse, heyecanımı belli etmemek için önüme dönüp hızlıca yürümeye başladım. Neden böyle oldu ki?

Otobüs durağına yaklaştığımda, Sedat'ı yanında bir kızla gördüm. Önemli iş dediği buymuş demek. Vay Sedat efendi, vay. Yalnız kız çok güzel. Şimdi hakkını yemeyeyim, embesil bile olsa benim kuzenim de fena çocuk değil. Yanlarına gidip bütün atmosferi bozma isteğiyle beni dürtükleyen şeytana uymadım tabii ki. Ama başka bir hinlik yaptım. Fotoğraflarını çektim.

Eve iyice yaklaştığımda wp'tan Sedat'a fotoğrafı yolladım. Şeytan, bak işine şerefsiz!

Telefonu çantama atıp apartmanın kapısını açtım. Babaannem ve annem bahçedeki çiçekleri suluyorlardı. "Ben geldim, çiçek kadınlar." Annem gülümseyerek bana sarılırken, babaannemin ne yaptığını tahmin edebilirsiniz bence artık. Kaşlarını çatılabilecek en son raddeye kadar çatıp elini beline attı. "Kız mesmursuz, hani senin bugün çok önemli derslerin vardı ya akşam kafamızı şişirdin!"

"Tahmin ettiğimden erken bitti babaanne. Ben de senin doktor randevun için çıktım geldim işte." Memnuniyetsiz bir tavırla başını aşağı yukarı salladı. "İyi iyi, hadi git şimdi o bir karış eteği çıkar üstünden!" Babaannemin bahsettiği o bir karış Müfettiş Gaddet'in eli sanırım.

Onunla takışmak istemediğim için yukarı çıkıp üzerime kot ve sarı, triko bir tunik giydim. Triko giydiğim için cekete ihtiyaç duymayacağım bir hava olduğu için sadece küçük bir çanta alıp evden çıktım. Bahçeye tekrar indiğimde Kaan çoktan gelmiş, annemlerle sohbet ediyordu. "Hazırım babaanne, gidebiliriz."

Babaannem kıymetli arabasının anahtarını Kaan'a uzattığında, hışımla kaptım elinden. "Ben kullanacağım arabayı." Babaannem feryat figan karşı çıkarken umursamadan bahçeden çıktım. "E hadi ama, geç kalacağız!" Kaan alttan alttan gülümserken babaannem söyleniyordu. "Ver kız şu anahtarı, kaza mı yaptıracaksın? Sebebimiz mi olacaksın?" Bu kadın benim bir ehliyetim olduğunu neden asla kabullenemiyor? "Hem ben ölmek için çok gencim!"

Kendime hakim olamayıp kahkaha attım. "Sen daha gençsen, ben aslında yoğum kız babaanne!" Terlik fırlatmak için eğildiği ayaklarında, kıymetli ortopedik ayakkabılarını görünce sinirle soludu. Onu takmayıp arabanın şoför koltuğuna bindim ve kornaya bastım. Babaannem elinden hiçbir şey gelmeyeceğini anladığında anneme baktı. "Kız gelin, arkamızdan oku üfle. Olur da ölürsem mezar taşıma 'Ölümü bir mesmursuzun elinden oldu' yazdırın.

Annem gülerek cevap verdi. "Aman anne, Minel'imin ehliyeti var. Babasının arabasını da hep kullanır, sanki bilmiyorsun." Daha fazla dayanamayarak tekrar kornaya bastım. "Kaan, sen öne bin elin el freninde sabit dursun. Bu deli yanlış bir şey yaparsa hemen çek!"  Kaan gülmemek için bastırdığı dudaklarını düzeltip arka kapıyı açtı. Babannem bindikten sonra yanıma oturup emniyet kemerini bağladı.

AİLE APARTMANIWhere stories live. Discover now