40.

56.5K 3.5K 419
                                    

Eveet, kabul ediyorum bu bölüm epey kısa ama bunu bir geçiş bölümü olarak kabul edin. Okuldan gelince bir bölüm daha yükleyeceğim. İyi okumalaar ♥♥♥

Başımı kaldırıp Özkaya Apartmanı'na baktım. Sanki günlerdir çok uzaklaşmışım da ilk defa geliyormuşum gibi bir hisle, bahçe kapısını açıp içeri girdim. Apartmanın kapısı açıldığında, koşarak bacağıma sarılan Muhittin Berk ve beni gördüğüne oldukça şaşıran İhsan Mert çıktı karşıma. Eğilip Muho'yu öptükten sonra, İhsan Mert'in saçını karıştırdım. "Ne haber Merdo?"

"Minel abla, bir daha hiç gelmeyeceksin sanmıştım. İyi ki geldin." Yine eğilip, İhsan Mert'in saçını öptüm. "Geldim ama yine gideceğim ablacığım." İkisi aynı anda belime sarılıp, yavru kedi bakışları atmaya başladılar. "Lütfen gitmeee!" Bunlar beni bu kadar seviyor muymuş ya hu? Şaşkınlardayım.

"Şimdi benim yukarı çıkmam lazım. Bahçeden çıkmayın tamam mı?" Yanlarından ayrılıp, derin bir nefes aldım. Asansörden eşarbını düzelterek inen annem, beni görünce kocaman olan gözleriyle baktı yüzüme. "Minel'im? Güzel kuzum." Gülümseyerek, gidip anneme sarıldım. "Ben de şimdi babanı bekliyordum. Beraber eve bakmaya gidecektik, hatta seninle de orada buluşacakmışız. Baban öyle söylemişti."

Annemden ayrılıp yüzüne baktım. "Müjgan halam aradı anne. Babaannem hastalanmış, tutturdu gel ille seni göreceğim diye." Başını kaldırıp yüzüme baktı. "Dayanamadın geldin sen de, öyle mi? Ah benim yufka yürekli yavrum." O çağırmasa da, ben hep geliyorum ki be annem... Hayat bazen çok saçma.

"Ben bir bakıp geleceğim. Çok kalmam zaten. Derdi neymiş bir öğreneyim." Elini sırtıma koyup sıvazladı. "Ben de seninle geleceğim. Şimdi ters bir şey söyler, sahipsiz bellemesin iyice." Tebessüm etmekle yetindim. "O yapacağını yaptı zaten, bu saatten sonra ne yapsa boş." Merdivenlere yöneldiğimde, peşimden geliyordu. "Babana mesaj atıver. O da gelsin yukarı." Söylediğini yapmak için telefonumu çıkardığımda, bir mesaj geldiğini gördüm.

Kimden: SARI KAFA
Her şey yolunda mı güzelim?

Allah'ım, bu çocuk beni kalpten götürecek resmen. 32 diş sırıtmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Attın mı?" Annemin sorusu üzerine irkilip babama mesaj attıktan sonra, Kaan'ın mesajına cevap yazdım.

Kime: SARI KAFA
Bilmiyorum... Kapıyı çalacağım şimdi.

Telefonu çantama koyup babaannemin ziline bastım. Kapıyı açan Meral halam, beni görünce gülümsedi. "Minel'im, hoşgeldin kara kuzum." Annemle birbirimize şaşkın birer bakış attıktan sonra, halama döndüm. "Hoşbulurum inşallah hala." Ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdiğimde, salondaki üçlü koltukta yatan babaannem başını kaldırdı.
"Geldin mi Müberra?"

Onun yanı başında oturan Sedat'a öldürücü bir bakış attıktan sonra, kenafir gözleriyle bana bakan Ferhunde yengeme burnumu kırıştırdım. "Müberra değil, Minel benim adım." Babaannem, beni şaşırtarak itiraz etmedi. Ya da adın batsın, diye de afkurmadı yüzüme. "Tamam, öyle olsun." Kollarımı önümde birleştirip mırıldandım. "Öyle zaten."

"Hasta kadınla didişmeye mi geldin buraya?" Ferhunde yengemin sorusu üzerine kaşlarımı kaldırdım. "Bilmem. Niye geldiğimi söyleyin de ben de bileyim." Kapı zili çalınca, Müjgan halam ayağa kalktı. "Ferhunde, sen karışma gelin!" Babannemin ikazı üzerine, Ferhunde yengemin moraran suratına gülerek baktım. "Minel, gel otur şöyle yamacıma kızım."

Babaannemin isteğine karşılık, Sedat'a baktım. "Şu şahıs kalksın o zaman oradan." Babaannem, Sedat'a bakıp başıyla kalkmasını işaret etti. "Ama babaanne-" Sedat'ın sözünü, babaannem bakışıyla bölmüştü. Ayağa kalkmasıyla, ona çarpık bir gülüş atıp babaannemin yattığı koltuktaki boşluğa oturdum. Annem de Ferhunde yengemin yanındaki tekli koltuğa oturduğunda, içeri babam girdi.

"Selamün aleyküm. Hayırdır, meclis niye toplandı?" Babamın sorusu üzerine dudaklarımı büzdüm, bilmem anlamında. "Aleyküm selam. Babaannem açıklarsa öğreneceğiz babacığım." Babaannem, beklemediğim bir şekilde elimi tuttu. Şaşkınlıkla, başımı babamdan çevirip yüzüne baktım. "Minel ben buraya seni özür dilemeye, helallik istemeye çağırdım."

"Niye? Benim 1 aylık ömrüm falan mı kaldı?" Sorduğum soru üzerine kıkırdadı. "Bırak şimdi, bak benim o kadar bile kalmamış olabilir." Yüzünü inceledim samimiyetini ölçmek için. "Ben, yaptığım o şeyden çok pişmanım Minel. Ellerim kırılsaydı da vurmasaydım sana." Hiçbir tepki vermeden gözlerine baktım. "Sen, o gün gerçekleri konuştun hep. Ben senin üstüne çok gittim." Güçlükle bir nefes aldı.

"Affet beni torunum." Kenardan bizi izleyen Ferhunde yengeme baktım. Annemle babam da, en az benim kadar şaşkın görünüyorlardı. "Gel barışalım, gitmeyin apartmandan." Son söylediği şey üzerine, tuttuğu elimi geri çektim. "İnsanların kalbini kırmak, canını acıtmak ne kadar kolay değil mi babaanne?"

Derin bir nefes aldım. "Ben ne yaparsam yapayım bunlar bana bir şey söylemeyemez zaten, kafasında yaşadığın için her şeyi kendine mübah görüyorsun." Hiçbir şey söylemeden yüzüme bakıyordu. "Sen attığın o tokatla benim yüzümü değil, kalbimi acıttın babaanne." Söyleyeceklerimi tartmaya çalışıyordum.

"Yıllardır beni örselemene alışığım sanıyordum ama unufak ettiğin kalbimi, toz zerrelerine çevirdin sen." Ağlamamak için havaya diktiğim gözlerimi, yüzüne çevirdim. "Oldu da ben seni affettim. Ne olacak sonra? Bu salak zaten affeder diye, her şey aynı devam edecek değil mi?" Başını hiddetle iki yana salladı. "Hayır, hayır hiçbir şey eskisi gibi olmayacak."

"Bırak Allah aşkına babaanne." Elimle Ferhunde yengemi işaret ettim. "Bu kadın, senden aldığı güçle yine her seferinde lafını sokuşturmaya devam edecek." Sedat'ı işaret ettim bu defa. "Bu zaten, senin en kıymetlin kontenjanından yine yapmadığını bırakmayacak." Başını yine iki yana salladı. "Hayır, bunların hiçbiri olmayacak."

Soluklanıp gözlerini Sedat'a dikti. "Hem, zaten Sedat'ta özür dileyecek senden!" Sedat, gözlerini belerterek yüzüme baktı. "Ben mi?" Sedat'ın sorusu üzerine histerik bir kahkaha attım. "Peki, Sedat'ın bundan niye haberi yok acaba?" Oturduğum yerden hiddetle kalkıp kapıya yöneldim. "Anne, baba hadi gidelim. Burada daha fazla durmanın bir manası yok."

"Özür dilerim, Minel." Sedat'ın sesini duymamla, başımı ona çevirdim. "Bugüne kadar sana yaptığım her şey için özür dilerim." Onun samimiyetsiz özrünü kaale almadan tekrar kapıya yöneldiğimde, babaannem konuşmaya başladı. "Şu kapıdan bir kez çıktın, bu hâle geldim. İkinci kez çıkarsan ben ölürüm Minel'im."

Halalarımın ağlamaklı surat ifadeleriyle karşılaştığımda, kendimi kötü hissediyordum. "Minel, istersen ayaklarına kapanırım ama lütfen babaannemi böyle bırakıp gitme." Sedat'ın sözleri üzerine, annemle babama baktım. Onlar da benim gibi, ne yapacaklarını bilmiyorlardı. İşte böyleydi. Onlar, her istediklerini hiç düşünüp tartmadan yapıyordu. Beni de vicdanımla baş başa bırakmışlardı. Hayal kırıklıklarının diyarından, vicdan ve merhamet terazisi diyarına hoşgeldin Minel Özkaya...

Sormasam olmaz, nasıl buldunuz bölümü?


AİLE APARTMANIΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα