52.

47.7K 2.8K 924
                                    

Gözlerimi yeni açmış olmanın mahmurluğuyla, elimi gözlerime götürüp ovuşturdum. Karşımda dikilen ikizleri görünce, başımı iki yana salladım. "Ne bakıyonuz? Gözümde çapak mı var?" Elimi tekrar gözüme atınca, kafama dank eden şeyle gözlerimi kocaman açtım. "Siz nereden çıktınız kızzz?" Kokoş Müberra gülerek bana yaklaşınca, beni doğrultması için kollarımı kaldırdım. "Vallahi daha önce çıkmamız gerekiyordu ama şartlar bunu gerektirdi Minel ablacığım."

Mücella, elindeki kupayı kaldırıp salladı. "Baktık hocalar bizi salmıyor, biz de senin için turnuvanın tozunu attırıp geldik." Elindeki kupayı bana uzattı. "Senin için kazandık he." Gülerek, elindeki kupayı aldım. "Çok geçmiş olsun, ablaların gülü." Kollarımı açıp, ikisine de sarıldım. "Çok duygulandım, ağlayacağım şimdi." Müberra, benden ayrılıp başını iki yana salladı. "Sakın, ağlamak falan yok!" 

Biraz sonra odamın kapısı tıklatılınca, içeri Kaan girdi. "Merhaba kızlar." İkizler karşılık verince, elindeki pansuman çantasını kenara bırakıp yanağımı öptü. "Günaydın sevgilim." İkizlerin şaşkın bakışlarını üzerimizde hissedince, utangaç bir tavırla cevap verdim. "Günaydın." Kaan, başını çevirip ikizlere baktı. "Niye öyle bakıyorsunuz? Aşığım ben bu kıza." Mücella elini ağzına kapatıp kıkırdarken, Müberra aşk acısı çekiyor gibi duruyordu. Üzgünüm Mübi, benim o.

"Biz çıkalım hadi Müberra." İkizler odadan çıkınca, Kaan elimdeki kupaya baktı. "Bu ne? Dünya'nın en güzel kızı ödülü mü?" Burnumu kırıştırıp gözlerine baktım. "Yaa ne demezsin. Paçalarımdan güzellik akıyor resmen." Gülerek üstüme eğildi ve  tekrar yanağımı öptü. "Akıyor yeminlen."

Sırıtarak burnunu sıkıştırdım. "Bir git ya. Hem ben elimi yüzümü bile yıkamadım. Anam nerede benim? Kurda, kuzusunu emanet ediyor sabah sabah." Kaşlarını kaldırıp imayla söylendi. "Kurt demek? Yiyem mi o zaman ben seni?" Yine üstüme eğilince, elimle durdurdum. "Dün gece yediklerin az geldi herhalde? Bu kız da hasta, üstüne gitmeyeyim dediğin yok hiç."

Kolunu belime sarıp kendine çektikten sonra, başını boynuma yasladı. "Doyamıyorum sana. Ne yapabilirim ki?" Odamın kapısı tıklatılınca, oflayarak geri çekildi. "Senin bu odan niye türbe gibi? Giren çıkan eksik olmuyor?" Onu duymazdan gelerek seslendim. "Girin." Annem, kapıdan başını uzattı. "Kızım, kusura bakma kahvaltı hazırlayacağım diye seni ihmal ettim. İhtiyaçlarını giderelim diye geldim."

"Tam zamanında geldin anne. Altıma işeyeceğim." Kaan bıyık altından gülerken, annem içeri girdi. Tekerlekli sandalyeyi yatağıma yaklaştırınca, Kaan beni kucağına alıp sandalyeye yerleştirdi.
"Ben, içerideyim." O, odamdan çıkınca biz de annemle malum işimi hallettikten sonra dolabımı açtı. Eline aldığı eşofmanı görünce burnumu kırıştırdım. "O eşofman beni sıkıyor anne ya."

Elini başka bir eşofmana götürdü. "Onun da rengi güzel değil. Kaan beğenmez." Annem, gülerek yüzüme baktı. "Geçen, babanın Dubai'den aldığı abiyeyi giy o zaman kızım." Mahçup bir tavırla başımı eğdim. "Tamam kızma, şu siyah olanı giyeyim." Gösterdiğim eşofmanı alıp, üstüne kırmızı bir tişört seçti. "Ben sana hiç kızar mıyım? Bir tanecik kuzum benim." Üstümü değiştirmek için geldiğinde, boynuna sarıldım. "Seni çok seviyorum annem."

"Ben de seni çok seviyorum, canım kızım." Üstümü değiştirdikten sonra, kahvaltı yapmak için mutfağa geçtik. Ben yine bir çorba vakası beklerken, Mücella elindeki tabağı gösterdi. "Bak Minel abla, Kaan abiyle sana meyveli yoğurt yaptık." Tabağı önüme koyunca, gülümsedim. "Ellerinize sağlık, çok lezzetli görünüyor." Renginden çilekli olduğunu anladığım yoğurda, iştahla kaşık daldırdım. Eskiden böyle şeylerle asla doymazdım ama bir haftadır midem küçülmüş gibiydi. Kapı çaldığında, annem ayaklanıp gitti.

AİLE APARTMANIWhere stories live. Discover now