34.

58K 3.8K 440
                                    

Geçen bölümdeki yorumlardan anladığım kadarıyla, bu bölüm bazılarınızın beklentisini karşılamayacak gibi hissediyorum 🙊 ama hayırlısı 🙈
Hepinize iyi okumalaarr, yorumlarınızı eksik etmeyinnn ♥♥♥

"Bana kaderimin bir oyunu mu buğğ? Verdi Müberya'yı, attı tokadığğ." Yol boyunca aynı şarkıyı söylediğim için dellenen Kaan, kolumu tutup kaşlarını çattı. "Yav Minel, ölüme gidiyor gibi davranmayı ne zaman bırakacaksın? Ha kurban olduğum?" Senin, bana kurban olduğum diyen ağzını ö... Öhö, öhö.

"Ne yapayım sarı kafa? Babaannemin topraklarına geri dönüyorum? Ölümden ne farkı var, söyler misin?" Diğer kolumu da tutup gözlerime baktı. "Orası benim toprağım sayılır. Benim, sadece benim." Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutuyordum. "Sus, zaten hile yaptın. Çok sinirliyim sana! Koca imparatorluğa rakip, küçük bir beylik gibi senin o toprağım dediğin yer. Sırf, Sedat gibi şerefsiz olmamak için gidiyorum." Yalandan bir sinirle kaşlarını çattı. "Hile falan yapmadım. Hani sen orta okulda koşucuydun? Tabana kuvvet koşsaydın, bana ne?"

Eve yaklaşıyorduk. Attığım her adımda, ölüme yaklaşıyor gibi hissediyordum. Her 5 dakikada bir arkamı dönüp gitmeye kalksam da, ısrarla geri çevirmişti beni. Evin birkaç yüz metre ilerisindeki sokak lambasının oraya geldiğimizde, gördüğüm şeyden emin olmak için gözlerimi kıstım. Telaşla Kaan'ı durdurup başımı göğsüne yasladım. "Sarı kafa, sakla beni!" Kaan şaşırmıştı. Haklıydı da. "Ne oluyor Min-" Elimi ağzına kapattım. "Adımı söyleme sakın!"

"Ne oluyor kızım? Delirdin iyice he!" Kaan'ın ceketinin önüne yüzümü saklayıp gelen kişiye baktım. "Şükriye teyze buraya geliyor." Bakmak için başını çevirmeye kalkınca yüzünü avuçlayıp kendime çevirdim. "Bakma o tarafa, sakın bakma!" Başını iyice eğip ceketin altına o da girdi. Zaten nefes alamıyordum, iyice gerilmiştim.

"Şükriye teyze kim? Biz niye devekuşu gibi başımızı gömdük? Babaannen böyle tokat atmayı kimden öğrendi? Beynin iyice sulandı da, o yüzden soruyorum!" Sinir bozucu sorularını duymazdan gelip, çaktırmadan Şükriye teyzeyi gözlemledim. Tehlike gitgide yaklaşıyordu. Başımı kaldırıp, ellerimi Kaan'ın başına koydum ve kendime doğru çektim.

"Şükriye teyze, babaannemin umre best friendi. Soru sorma da gizle beni. Beni buralarda gördüğünü babaannem duyarsa biterim." Gözünün ucuyla Şükriye teyzeye baktı. "Bunda, dedikodu kazanına çuval çuval odun atacak tip var. Hiç gözüm tutmadı." Fısıldadığı şeye gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Senin gözün kimi tutuyor ki zaten?"

"Başımıza taş yağacak! Bu gençlikte hiç edep, haya denen şey kalmamış." Şükriye bizi tüm içtenliğiyle kınayıp cıkcıklayarak yanımızdan geçip giderken, saklanacağım diye Kaan'a iyice griftlendiğimi farkettim. "He teyze he, insanların yüzüne afkurmak hiç günah değil zaten!" Kaan'ın söylenirken çatılan kaşlarına baktım.

Ben kıkırdamaya başlayınca, bana bakıp gülümsedi. "Ha bu arada, gözüm seni çok tutuyor. Çok delikanlı kızsın!" İçine derin bir nefes çekti. "Sabah yeter diye bağırdın ya hani, işte benim kızım dedim içimden." Söylediği şey gururumu okşarken, sabah olanlar gözümün önünde dönmeye başladı. "Ebesininkini gösterdiler senin kızına." Alay ederek söylemiştim ama içim acıyordu bir yandan.

Yüzümü avuçlarının arasına aldı. "Sen Minel'sin. Sana kimse ebeninkini gösteremez, sen herkese gösterirsin ebesininkini!" Sokağın ortasında sesli bir şekilde gülmeye başladım. "Övdün mü, sövdün mü anlamadım." O da gülüşüme eşlik etmeye başladı. "Övdüm." Elini başına götürüp kaşıdı. "Yani inşallah öyle yapmışımdır."

Maalesef eve ulaştığımızda, yakalanırsak yaşanacak rezilliği düşünüyordum. İçimde kötü bir his vardı ve midemi tırmalıyordu. Acıkmış da olabilirim, bilmiyorum. Kaan, etrafı gözledikten sonra duvarın üstüne çıktı. "Ver çantaları." Çantaları tek tek, yavaşça bahçeye saldıktan sonra duvardan indi.
"Sıra sende." Derin bir of çekip yüzüne baktım. "Ben bunu yapamam Kaan. Gidiyorum."

AİLE APARTMANIWhere stories live. Discover now