18.

63.4K 4.1K 407
                                    

Murat amcam gözlerini dikmiş bana bakarken, bu durumu ona nasıl açıklayacağımdan ziyade, onu ne kadar özlediğimi düşünüyordum. Apartmanda ki dert ortağım, sır küpüm, beni anlayabilen ve yanında eğlenip kendimi özgür hissettiğim tek kişiydi neticede.

"Kim bu delikanlı Minel? Bizi tanıştırmayacak mısın?" Amcamın Avrupa Yakası'na taşındığını biliyordum ama dünya küçüktür lafının, burada baş göstereceğini hiç düşünmemiştim. Üstelik de, İstanbul'un dünyadan çok daha küçük olduğu gerçeğini hiç hesaba katmamıştım.

"Merhaba, ben Kaan." Bana kal geldiğini anlayan Kaan, bir hamle yapıp amcama elini uzattı neyse ki. Amcam, gülümseyerek Kaan'ın elini sıktı. "Memnun oldum, ben de Murat. Minel'in amcasıyım." Amcamın bana hesap sormadığını biliyordum. Zihniyetsiz ve geri kafalı biri değildi sonuçta ama ortada yanlış anlaşılmaya yol açacak bir durum vardı ne yazık ki.

"Şey, amca... Kaan sizin eve taşınan kiracımız." Bunu hiç beklemediğini belli eden bir tavırla kaşlarını kaldırdı. "Annemin sırf üste çıkmak için oraya birini alacağını biliyordum da, senin için de yerimi dolduran biri olmuş demek ki?" Amcamın imalı sözleri üzerine başımı kaşıdım.

"Biz şey... Öylesine geziyorduk sadece." Amcam, kollarını açtıktan sonra sırıttı. "Şaka yapıyorum ya hu. Sarılmayacak mısın kız, amcana?" Onun bu tavrı beni oldukça rahatlatırken, açtığı kollarının arasına girip sarıldım. "Özlemişim seni, amcasının bitanesi." Bir şey söylememe fırsat vermeden yüzüme baktı. "O kadar gelmişsin buralara, hiç amcama uğrayayım demiyorsun hayırsız!"

Amcamdan ayrıldığımda, bizi izleyen Kaan'la kesişti gözlerim. "Gelecektim amca. Sınav haftam yeni bitti, öyle kafa dağıtmak için geldik buraya da." Amcam, sırtıma hafifçe birkaç kez vurduktan sonra Kaan'a döndü. "Ee Kaan, nasıl gidiyor hayat? Daha doğrusu, Özkaya Apartmanı'nda hayat?" Kaan, bu sorunun anlamını çok iyi bildiği için güldü. "Minel'in de sürekli vurguladığı gibi çok zor değil aslında. Müberra teyzeyle iyi anlaşıyoruz."

"Babaannem bağrına bastı bu sarı kafayı, amca. Beni, Kaan'ın çeyreği kadar sevse yeterdi aslında ama 22 senedir olmuyor." Amcam, şaşkınlıkla belertti gözlerini. "Vallahi çok şaşkınım şu an. Ee annem benim hakkımda konuşuyor mu hâlâ? Nalan'a beddua falan?"

"İkinizin de adını andırmıyor. En son Kaan'ın evi tutmaya geldiği gün 'hain terörist' diyordu, Kaan geldiğinden beri de anılmıyorsunuz yani." Amcam, Kaan'a bakıp güldü. "Seni sevsem mi, kıskansam mı bilemedim şimdi Kaan?" Kaan, nahif bir tebessümle başını yana eğdi. "Karşılıklı, sevelim birbirimizi bence."

Amcam, başını aşağı yukarı salladı. "Bence de, benim gözüm seni tuttu." İkisinin arasında çok bir yaş farkı olmadığı için, iyi birer arkadaş olabilirlerdi aslında ama bundan bana ne? "Nalan yengem nasıl, amca? Eliz? Ahh nasıl özledim onun yanaklarını mıncırmayı?"

"Nalan da, Eliz de çok iyiler. Nalan seni bize çağıracaktı aslında birkaç güne." Kaan'a çevirdi bakışlarını. "İstersen sen de gelebilirsin Kaan." Amcamın, Kaan'ı sevgilim sandığına yemin edebilirim ama ispatlayamam.

"Olur, gelirim tabii." Amcam, elini omzuma koydu. "Benim gitmem gerekiyor artık. Daha markete uğrayacağım. Mutlaka bekliyorum ikinizi de." Başımla onayladım onu. "Keşke daha sık görüşebilsek amca." Kolunu boynuma atıp, saçlarımı öptü. "Sen ne zaman istersen görüşürüz, güzelim benim."

Amcamla vedalaştıktan sonra, bir süre konuşmadan sadece yürüdük. "Amcan, beni sevgilin zannetti sanırım." Sessizliği bozan Kaan'a baktım, alaycı bir tavırla. "Sen alışıksın zaten sevgilim gibi davranmaya." Benden altta kalır yanı olmayan bir surat ifadesiyle sırıttı. "Sen de hiç şikayetçi gibi görünmüyorsun."

"Hadi oradan, sen de!" Omzuna vurduğum elimi yavaşça geri çekerken, yüzüme baktı. "İlk başta amcan beni dövecek sandım yeminle." Gülüşüme engel olamadım. "Yok canım, daha neler? Amcam o kadar medeniyetsiz biri değildir."

"Ne bileyim, önce bir sert yaklaştı." Otobüs durağına yaklaştığımızı farkedince, o tarafa doğru yöneldim. "Mesela bizi o pozisyonda Kazım eniştem görse, büyük olay çıkarırdı." Kazım eniştemin sert biri olduğu bakışlarına ve bıyıklarına yansıdığı için, pek şaşıracağını sanmıyordum. Fuat eniştem ise, onun aksine pamuk gibi biridir. Ha bu arada, söz verdiği gibi filtre kahve almış bana.

Eminönü'nde biraz gezdikten sonra, Kapalı Çarşı'ya doğru yürümeye başladık. Kapalı Çarşı babaannemin en sevdiği yerlerden biri olduğu için, karşıya her geçişimizde mutlaka gelirdik. İçine girdiğimizde, sanki ilk defa görüyormuş gibi etrafımı incelemeye başladım. Buranın mükemmel bir aurası vardı ve insanda hayranlık hissi uyandırıyordu.

Sohbet eşliğinde dükkanları gezerken, çalan telefonumla durakladım. Annem arayordu. Ona geç geleceğimi söylemiştim ama nedenini söylememiştim. Kaan'dan müsaade isteyip, biraz uzaklaştıktan sonra telefonu açtım. "Efendim anne?"

"Minel, nerdesin kızım? Hiç bu kadar geç kalmazdın." Ona ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Kaan'la olduğumu söylesem, bir sevgili yaftası da o yapışırır mı acaba? "Bi arkadaşla karşıya geçtik anne. Geziyoruz öylesine." Sesinden buram buram merak kokusu gelirken, o korktuğum soruyu sordu. "Kimmiş bu arkadaş?"

Başımı hafifçe çevirip Kaan'a baktım. Vitrinlerden birini inceliyordu. "Eve gelince anlatırım anne, şimdi kapatmam lazım görüşürüz." Telefonu suratına kapattığım için eve gidince büyük bir fırça beni beklese de, kafama takmak istemiyordum. Arkamı döndüğümde, Kaan yerinde yoktu. Şaşkınlıkla etrafıma bakınırken, gümüş dükkanlarından birinden çıktı.

"Beni bırakıp gittiğini sanmıştım, sarı kafa." Elindeki kutuyu hafifçe sallayıp gülümsedi. "O ne?" Başını mahçup bir tavırla eğip, dudaklarını birbirine bastırdı. "Sana aldım." Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. "Bana mı?" Sorumu onaylamak için, başını aşağı yukarı salladı.

Kutuyu yavaşça açtığında, içinde bir kolye vardı. Gold renkli, istiridye şeklinde, üzerinde minik taşları olan çok zarif bir kolyeydi. Kaan, istiridyenin kapağını kaydırınca ortasında bir inci tanesi belirdi. "Zahmet etmişsin Kaan, ne gerek vardı?" Kolyeyi yavaşça eline aldı. "Minel, 'cennetteki inci tanesi' demek. Görünce direkt seni anımsattı, ben de almak istedim. Müsaade edersen takabilir miyim?"

"Sen benim ismimin anlamını nereden biliyorsun?" Soruma cevap beklerken, bir yandan da saçlarımı geriye çekip boynumu açtım. Kolyeyi taktı ama bir cevap vermedi. Saçlarımı düzelttikten sonra yüzüne baktım merakla. "İsminin anlamını bilmeseydim de, o inci tanesi yine seni anımsatırdı Minel."

AİLE APARTMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin