31.

61K 3.8K 356
                                    

Eşsiz deniz havasını içime çektikten sonra, başımı çevirip yanı başımda oturan Kaan'a baktım. Gözlerini karşıya dikmiş, öylece bakıyordu. "Ne düşünüyorsun sarı kafa?" Başını yavaşça çevirip gözlerime baktı. "Şu Erhan'ı kazasız belasız yolladık ya, onun huzuru var içimde." Erhan'ın babası uygun bir apart bulunca, burada daha fazla hapis hayatı yaşayamam deyip gitmişti.

Bakışları yine karşıya yönelince, yan profilini incelemeye aldım. Babaannemin geçen söyledikleri yankılandı kulaklarımda. Hayırlı kısmet demişti onun için. Gerçekten olabilir miydi? "Sen ne düşünüyorsun peki Müberra?" Söyledikleriyle irkildim ve kendime gelince yüzlerimiz arasındaki yakınlığı farkettim. Gözlerim tek bir noktaya kayıverdi hemen.

Burnunun kenarında duran sarı kirpik tanesini, işaret ve baş parmaklarımın arasına alıp sırıttım. "Dilek tut sarı kafa." Söylediğime bir anlam verememişti. Haklıydı. Küçükken oynadığımız aptalca bir oyundu ama düşen kirpik görünce dayanamamıştım. "Bakma şöyle, dilek tut işte." İtiraz etmeden gözlerini kapattı ve bir süre öyle kaldıktan sonra açtı. "Tuttum."

"Peki, şimdi parmaklarımın arasındaki kirpiğin uçacak mı, uçmayacak mı?" Oyunum saçmaydı ama hoşuna gitmişti anlaşılan. "Uçacak." Sırıtarak parmaklarımı açtım ve kirpiğe doğru hafifçe üfledim. Parmağımın üstünden yavaşça süzüldü. "Bildin. Dileğin kabul olacak." Oturduğu yerde dikleşip yönünü tamamen bana çevirdi. "İnşallah."

"Ne diledin peki?" Alayla kaşlarını kaldırdı. "Söylersem kabul olmaz ve ben kabul olmasını çok istiyorum." Merakım gitgide artarken, aramızdaki zaten az olan mesafeyi iyice kapattım. "Ya ama ben meraktan çatlarım." Kaşlarını kaldırdı inatla. "Çatlasan da patlasan da söylemem." Ergen gibi gözlerimi devirmemek için zor tutuyordum kendimi.

Bir tepki vermeyip yan döndüm. Aklımca trip atıyordum. Elini boynumdaki kolyeye götürünce irkildim. Başımı eğip önce onun aldığı istiridye kolyeye, sonra da yüzüne baktım. "Bunu, aldığım günden beri her gün takıyorsun." Omuzlarımı silktim. "Hiç çıkarmadım ki." Boş bulunup söylediğim şey hoşuna gitmişti.

Vapur nihayet karşıya ulaştığında, kalabalığın inmesini bekleyip en sona kaldık. Kaan, önden indikten sonra elimi tutup inmeme yardımcı oldu. Ben, size nereye gittiğimizi söylemedim değil mi? Unutmuşum çok pardon. Geçen gün, Nalan yengemin aramasına geri dönüş yaptığımda evine davet etti. Onur konuğu olarak da, Kaan'ı. Biz de Kaan'ın az meşgul olduğu gün, yani bugüne ayarladık. Malum, beyimiz doktor.

Geçen sefer buradan geçerken, açlıktan bayılacağından dem vurup yol boyu sarılıp yüklenmişti bana. O gün aklıma gelince, dayanamayıp sırıttım. "Niye gülüyorsun?"
Yüzümdeki şapşal ifadeyi bozmadan mırıldandım. "Hiç." Yanımdan geçmekte olan martı kullanıcısı az daha bana çarpıyordu ve ben çarpmasın diye ne yaptım hadi bilin. Bildiniz. Kendimi Kaan'ın üstüne attım.

Belimdeki elini gevşetip yüzüme baktı. "İyisin değil mi?" Bu kadar yakınımda olması beni heyecanlandırıyordu. Konuyu değiştirmek için, onu başımla onaylayıp telefonumu çıkardım. "Yengemden konum istemiştim." Ben konumu açmaya uğraşırken, iç geçirdi. "Eskiden motorum vardı. Keşke şimdi de olsaydı. Avrupa Yakası'nı talan ederdik beraber."

"Şimdi niye yok?" Yüzü düşmüştü. Kötü bir anısı vardı belli ki. "Almanya'da yaşarken motorla kaza yapmıştım. Babam, Kur'an'a el bastırdı bir daha motora binmek yok diye." Babasının içine babaannem kaçmış olabilir mi? Sadece soru.

"Üzüldüm senin adına." Kendine çeki düzen verip kolunu uzattı. "Önemi yok artık. Let's go!" Gülerek uzattığı koluna girdim. Yoldan bir taksi çevirdik. Hedefe ulaştığımızda, taksimetrede yazan fiyatı görünce gözlerimi belerttim. "Abi, paradan altı sıfır atılalı yıllar oldu. Farkındasın değil mi?" Murat amca, bu evi fizandan tutman şart mıydı?

AİLE APARTMANIWhere stories live. Discover now