27- Kitaplar

10.9K 379 41
                                    

Multimedia: Eylül

-----

İçimde ne olduğuna anlam veremediğim acı ile suratımı buruşturdum. Kıskançlık olamazdı değil mi ? Kıskançlık denilen şey böyle acı verici olamazdı.

Sarı kaşar içeri girmek için hamle yapacakken Uraz elini kapı ile birleştirip kolunu engel yaptı. Sarı kaşar soran gözler ile ona bakarken salak gibi onları izliyordum. Sarı kaşar gözlerini bana dikip kaşlarını kaldırırken gözlerimi ondan ayırıp Uraz'a döndüm. Sarı kaşar zafer ile gülüp kafasını Uraz'a çevirirken "Özür dilemeye geldim" deyip kafasını bana çevirdi.

"Sadece 10 dakikan var" deyip kolunu çekmişti Uraz. Sarı kaşar keyifle içeri girerken koltuğun üzerinde ki pandamı eline aldı. Hızla elinden çekerken "bu kadar çocuk olduğunu bilmiyordum" deyip gülmüştü. Ona 'bu kadar hayvan olduğunu bilmiyordum' demek için ağzımı açmıştım ki söylenen cümle ile kafamı Uraza çevirdim.

"Özür haricinde söylediğin her kelime için bedelinin ağırlığı artacak."

Korkmalı mıydım ? Yoksa zafer benim miydi ?

Sessizce koltuğa otururken Uraz çaprazıma -sarı kaşarın tam karşısına- oturmuştu.

"Suratın düzelmiş baya" dediğinde elimi suratıma götürmemek için fazla direndim. Urazın sinirli olduğunu gergin surat hatlarından anlayabiliyordum.

Gülümseyip elini bana uzatırken ellerimi kendime çektim. "Her neyse. Özür dilerim. "Deyip dişlerini sıktı. Urazı suratında ki gülümsemeyi görmemek mümkün değildi. Omuzlarımı silkerken "Umrumda değilsin" deyip geri yaslandım.

"Kızım uzatmasana işte." Diye sert çıkarken koltukta biraz öne gelip kafamı ona yaklaştırdım. "Söylediklerin canımı yakmaz benim. O mevkiye gelebilecek bir kapasitede olduğunu hiç sanmıyorum. Ve... o berbat dediğin surat varya... Senin o botokslu suratının yanında daha çekicidir eminim. Söylediklerin canımı asla yakmaz. Bunu bil sarı kaşa-" deyip arkama yaslanmıştım.

Kız hayret dolu gözlerini Uraz'a çevirirken "Bana kaşar dedi" diye bağırdı. "Didem. Hemen çık dışarı" derken sesi sakindi ama bir o kadar tehdid kokuyordu.

Adının Didem olduğunu öğrendiğim kız hızla ayağa kalkarken "Ne yaptın he ? Ona ne yaptın ?" Diye bağırıp üstüme yürümeye başladı.
Dibime kadar gelirken işaret parmağımı göğsüne bastırıp onu durdurdum. "Önce orada bir dur kızım. Yavaş gel. Senin burada leşini çıkarırsam kimse bulamaz biliyorsun değil mi ?"

Uraz oturduğu yerden kalkmazken kız bana yaklaştı - daha fazlası mümkünmüş gibi- ve fısıldar gibi konuştu.

"Sen fazla zavallı bir kızsın. Uraz yanında sadece yardım etmek için kalıyor. Hayatın fazla acı cicim" deyip dudaklarını sarkıtmıştı.

Ne kadar dudaklarına elim ile çarpma isteği gelse de kendimi durdurdum.

Gözlerimi Uraz' a diktim. Ayağa kalmışken söylediklerim ile yerinde durdu. Canım acımıştı. Gerçekten de bana acımış olabilir mi ?

"Biliyor musun ? Uraz da sende gram umrumda değilsiniz. Bana acımanız beni bağlamaz. Canımı yakmaz. Neden biliyor musun ? Ben Eylül. Akayım." Deyip gözlerimi Didem denen kıza yönelttim.

Soyadımı söylemem ile gözlerinin büyümesi tebessüm etme isteği uyandırsa da yapmadım. "Olmayan bir şeyi asla acıtamassın." Deyip kapıya yöneldim.

Belki Uraz beni korumuştu ama şu an bunu düşünemeyecek kadar yorgundum. Arkamdan seslenmemişti bile. Takım elbiseli adamların garip bakışlarını aldırmazken hızlı adımlarımı arka bahçeye ilerletirken gözlerimin dolmasına izin vermiyordum.

Küçük KadınWhere stories live. Discover now