29.Bölüm

7.9K 1.1K 1.1K
                                    

(Taehyung)

Birkaç gündür EASAN'da saatlerce çalışıyor,  birkaç kilometre yolu kulaklığımı takıp müzik eşliğinde yürüyor ve yeterince yorgun olduğumu hissedince kendimi eve atıyordum. Bunu her fırsatta yokluğunu hissettiğim Ella'yı bir nebze de olsa aklımdan çıkarmak için yapıyordum. Ne kadar başarılı olduğuma gelecek olursak, durumum içler acısıydı.

Derin bir iç geçirerek yerimden kalkıp elimle saçlarımı karıştırırken elbise dolabına doğru adımladım ve siyah bir jean ile siyah boğazlı kazak seçtim. Görücü usulü randevu için fazla rahat seçimler yaptığımı söyleyebilirdim fakat bu durumu zaten ciddiye almadığım için problem etmeyecektim.

Annemin dün gece arayıp bana bir randevu ayarladığını söylemesi üzerine şaşırmıştım. Bana birtakım görüşmeler ayarlayacağını zaten biliyordum fakat bu kadar hızlı olacağını düşünmemiştim.

Üzerimi seri bir şekilde değiştirip banyoya doğru ilerledim. Soğuk suyu açıp yüzüme birkaç kez çarptıktan sonra aynadaki yansımama baktım. Şu an Ella ile buluşuyor olmayı ne çok isterdim! Duştan sonra kokumu içine çekmek istiyor diye güne duş almakla başlardım. O seviyor diye mutlaka gömlek giyinirdim. Sürekli gömleğimin yakaları ile oynadığından bunu biliyordum. Sahi, çiçekleri sevip sevmeyeceğini öğrenememiştim. Bu durumda muhtemelen yanımda bir paket çilek ya da hamburger falan götürürdüm.

Çaresizlikle yutkundum. Boğazımın düğüm düğüm olmasına engel olamıyordum. Onu aklımdan çıkarmam gerekiyordu fakat yapamıyordum!

"Sürekli onu okyanusa geri göndermemiş olsaydım" şeklindeki düşünceler zihnimde yer ediniyordu. Fakat biliyordum, bir çaresi yoktu.

Ella'yı mavi sulara geri göndermesem belki daha çok pişmanlık duyacağım şeyler olacaktı. Peşinde askeri güç vardı. Onu buldukları yerde benden alacaklardı. Eminim sonu hiç iyi olmayacaktı. Benimle birlikte Seoul'e gelmesi ise imkansızdı. Bir kimliği bile yoktu. Kaçak yollarla onu sınıra ulaştırmaya çalışsam yakalandığı taktirde yine tehlikede olacaktı. Her halükârda Ella'nın hayatını riske atmaktan daha mantıklıydı onsuz devam edebilmek.

Gözlerimi kısa süreliğine kapattım ve iç sesimi susturmaya çalıştım. Zaten tüm bunları defalarca düşünmüştüm. Kendime eziyet vermekten başka bir işe yaramadığını biliyordum. Artık buna bir son vermeliydim.

Tabii yapabilirsem...

.....

The Lounge Cafe'nin geniş kapısından içeri girdim ve önündeki dosyalarla on iki numaralı masada oturan kadına doğru yürümeye başladım. Giyindiği toz pembe gömlek, gri-beyaz-pembe çizgileri olan ceket, tepeden toplu saçları, özenli makyajı ile tam bir işkolik olduğunu gözlemleyebiliyordum.

Ağır adımlarla masaya ulaştığımda nihayet bakışları beni buldu ve yerinden kalkıp elini bana doğru uzattı.

"Merhaba, ben Lee Ha Neul. "

"Kim Taehyung." dedim uzattığı elini sıkıp karşısındaki sandalyeye oturdum. Bir an önce bu sıkıcı kafeden uzaklaşmak istiyordum. Bu yüzden mümkün olduğunca konuşmayı kısa tutmaya çalışacaktım.

"Aslına bakarsanız evlilik ile ilgili çok iç acıcı düşüncelere sahip değilim. Buraya isteksiz bir şekilde geldim."

Karşımdaki kadının beni büyük bir olgunlukla karşılayıp hafifçe gülümsediğini gördüm. Önünde duran dosyayı bana uzatırken "Aynı düşünceleri paylaşıyoruz." diyeceğini beklemiyordum.

Blue Side ❧ VWhere stories live. Discover now