30.Bölüm

8.7K 1K 738
                                    

(Ella)

Yanağımda dolaşan yumuşak ve ıslak şey yüzünden gözlerimi zorlukla araladım ve beni yalayan Yeontan'ın boncuk bakışları ile karşılaştım. Dudaklarımda minik bir tebessüm oluşurken onu yavaşça kavradım ve yataktan doğrulup dizlerimin üzerine bıraktım bir yandan da elimi yumuşacık tüyleri arasında gezdiriyordum ve görünüşe göre bu onun oldukça hoşuna gidiyordu.

Judith ile konuştuğumuz şeylerin ardından ben kendimi Taehyung'un odasına kapatmıştım. Hoseok ve So Ra ise Judith ile kalmıştı ve bir süre sonra Judith evine geri dönmüştü.

So Ra fırsatını bulur bulmaz yanıma geldiğinde yatağa uzanmış öylece duruyordum. Ailemi hiç tanımamıştım. Okyanusta tanıştığım benim türümden birinin kaybını da yaşamamıştım. Kısaca ölümün ne olduğunu bilsem de daha önce tanık olmamıştım. Bu yüzden ikizim ile yakın olmasak da ölümü karşısında oldukça üzgün hissediyordum. Üstelik sırf bana benzediği için ya da Judith'in bahsettiği kehanete göre sırf ben karaya çıktım diye öldüğüne inanmak istemiyordum. Bu kalbimi sızlatıyordu. İlk kez tattığım bu duygudan hiç hoşlanmamıştım.

So Ra'nın desteği ile birlikte yataktan kalktığımda bana her şeyin zamanla düzeleceğine dair söz vermiş, sımsıkı sarılmıştı. So Ra, beni her seferinde rahatlatıyordu. Belki bir ailem yoktu ve ailemden kalan son kişi de ölmüştü ama So Ra benim için çok daha fazlasıydı. O bana her sarıldığında kalbim sıcacık oluyordu.

Ilık duşun ardından kayaya çarptığım bacağımı saran So Ra, bana buraya geldiğim ilk günü hatırlatmıştı. Taehyung'un yaralarımı sardığı, beni korkularımdan uzaklastırdığı ilk günü. Bu yüzden So Ra bana uyuyup dinlenmem gerektiğini söylediğinde bu çok da zor olmamıştı. Taehyung'un yatağında onun kokusu eşliğinde gözlerimi kapatıp buraya geldiğim ilk günü düşünerek uyuyakalmıştım. Sanırım uyumama yorğunluğum da katkı sağlamış olabilirdi. Günlerdir köpek balıklarından kaçarak yaşamaya çalışmak oldukça zor gelmişti.

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp So Ra ve Hoseok'un yanına gidebilmek için yataktan yavaşça kalktım. Kucağımda Yeontan ile birlikte merdivenleri tek tek inerken So Ra'nın kulağındaki telefonu fark ettim. Taehyung bana kilometrelerce uzakta olsa da insanların telefon sayesinde iletişim kurabildiklerini söylemişti. So Ra'dan istesem Taehyung ile konuşmama yardım eder miydi?

Heyecanlanıp merdivenlerden paldır küldür inmeye başladığımda So Ra'nın bakışları beni buldu ve "Pekala, Hoseok ile yemek yapacağız. Daha sonra görüşürüz." diyerek telefonu kulağından ayırıp koltuğun üzerine fırlattı.

"So Ra, aklıma bir şey geldi! Çok önemli bir şey, çok güzel bir şey!"

So Ra masanın üzerindeki pizza kutusunu eline alıp hafifçe salladı ve "Pizzadan daha güzel bir şey mi?" diye sordu. Bununla birlikte adımlarım durdu. Madem yemek almıştı neden telefonla konuştuğu her kimse ona Hoseok ile yemek yapacağını söylemişti?

"Neden yemek yapacağını söyledin ki?" diye sordum. Merdivenlerin bitiminde durup kucağımdaki tüylü şeyi okşamaya devam ediyordum fakat dikkatimi So Ra'ya vermiştim.

"Çünkü Taehyung ile konuşuyordum." dediğinde "Gerçekten mi?" diye neredeyse çığlık attım ve koşar adımlarla koltuğun üzerindeki telefona ulaşmaya çalışırken telefonu eline alan So Ra omuzlarımdan sıkıca tuttu.

"Görüşmeyi sonlandırdım Ella ve sen Taehyung'a nasıl davranman gerektiğini öğrenip Seoul'e gidene kadar onunla kesinlikle iletişim kurmayacaksın."

"Ama neden?" diye sordum kaşlarımı çatmış dudaklarımı sarkıtmıştım. Taehyung ile konuşmanın üzgünlüğümü de bir nebze dindireceğini düşünüyordum.

Blue Side ❧ VWhere stories live. Discover now