54.Bölüm

7.8K 909 1.2K
                                    

(Taehyung)

So Ra ve Hoseok'un da bize eşlik ettiği uçuş süresi nihayet sona ermişti ve biz Cambridge şehrine iniş yapmıştık. El bagajlarımızla birlikte yürüyen merdivenlere doğru ilerlediğimizde Ella heyecanla sordu.

"Yürüyen merdivene mi bineceğiz?"

Daha önce Hoseok ve So Ra ile birlikte Kanada'dan Seoul'e uçuş yaptığı sırada yürüyen merdivenleri kullandığını düşünerek hafifçe güldüm.

"Asansörü sevmiyorsun ama bakıyorum da yürüyen merdivenle pek bir içli dışlısın."

"Asansör kapalı kutu gibi. Sıkılıyorum."

Pekala, Ella'nın uçsuz bucaksız okyanusta yaşadığını göz önünde bulundurursak sınırları sevmemesi normaldi.

Benden önce davranarak yürüyen merdivene dikkatle yanaştı ve bir adım attı. Merdiven ayaklarının altında hareket ederken ona yetişip ardındaki basamağa da ben çıktım. Ella sevinçle bana doğru dönüp kafasını yukarı kaldırdı. Merdivenin alt basamağındayken beni görmek için biraz yukarıdan bakması gerekmişti.

"Son basamağa yaklaşınca söyle olur mu?"

"Neden? Böyle beni mi izleyeceksin?" diye sordum ve dudaklarımın keyifle yukarı kıvrılmasına izin verdim.

"Evet, seni çok özleyeceğim. Şimdi başka bir yere gideceksin ya..."

Ella'nın dudaklarını aşağıya sarkıtması ile birlikte gülmemek için kendimi tuttum. Dramatize ettiği olay birkaç saatliğine Profesör Watson'ın kızı ile yapacağım görüşmeydi. Beni her an özleyen bir balığım olduğu için fazlasıyla şanslıydım.

Son basamağa yaklaştığımızı fark edince bunu Ella'ya söylemek yerine sessizce bekledim ve nihayet düz zemine indiğimizde "düşeceğim!" diye çığlık atarak önüne dönmeye çalışan Ella'ya izin vermeyip belinden yakaladım ve ayaklarını yerden kesecek şekilde onu havalandırıp birkaç adım ileri attım.

"Düşmene izin vermem," dedim ve gülümseyerek ellerimi yavaşça belinden çektim fakat Ella elleri hâlâ kabanınım yakalarına tutunmuşken " ama düştüm," diye mırıldandı. Bunları nereden öğreniyordu?

"Mecazlı düşüşü öğrenmişsin," dedim tek kaşımı havalandırıp dudağımın kenarını yukarı doğru kıvırırken.

"Jungkook sürekli Ji Eun'a bunu söylüyor. O gülünce falan elini kalbine götürüp "düştüm" diyor. Ona anlamını sorduğumda aşık olduğumuz kişinin kalbimizi erittiği anda söyleyebileceğimiz bir tabir olduğunu söyledi."

"Hmm, şu an kalbini erittim yani?"

"Beyefendi, yol verir misiniz artık? Bu kadar kişi sizi bekliyoruz!"

"Pardon! Çok pardon!" diyerek Ella'yla birlikte sola doğru kaydım. Yukarı çıkan merdivenlerin önünde durduğumuzu henüz fark ediyordum. Ella'ya birlikte takıldıkça şapşallığından kapıyor olmalıydım.

Etrafıma bakındığımda sırıtarak bize bakan Hoseok ve So Ra ikilisini gördüm. Çıkış kapısının yanında bizi bekledikleri yere doğru ilerlemeye başladım.

"Sonunda dünyaya dönebildiniz demek," diyerek fırsatı hiç kaçırmayan So Ra'ya karşılık bıkkın bir nefes verdim. Böylece sırıtan ifadesinden kurtulmaya çalışıyordum fakat So Ra'ydı bu işte! Bunu sonsuza kadar bile sürdürebilirdi!

"Öpüşüp koklaşın da gidelim biz artık."

"So Ra!" dedim uyaran bir ses tonuyla. O da omuz silkti. Ella da anında So Ra'yı dinleyip işaret parmağını yanağına götürdü.

Blue Side ❧ VWhere stories live. Discover now