40.Bölüm

8.8K 1K 1.4K
                                    

(Ella)

"Taehyung, hani yolda gördüğümüz o ışıklı kule var ya! Oraya ne zaman gideriz?"

İç içe geçmiş parmaklarımız sayesinde Taehyung'un sıcaklığını hissedebiliyordum. Yüzüne bir de o geniş gülümsemesini takınıp gri bir kapının önünde durduğumuzda kalbim sıcacık oldu. Ne güzel gülüyordu!

"Hafta sonu seni istediğin her yere götüreceğim." dedi ve gri kapının yanındaki düğmeye bastı. Jungkook bana yılları, ayları, günleri ve saatleri öğretmişti. Hatta bana dijital bir kol saati alacağını söylemişti. Hafta sonuna yalnızca bir gün vardı.

Gülümseyişim yüzüme yayılırken aniden acılan gri kapı yüzünden Taehyung'un koluna sıkıca tutundum. Kapı biraz tuhaftı ve katlanarak açılmıştı. Merakla kapının ardına baktığımda Taehyung'un sesli bir şekilde gülmesi dikkatimi dağıttı.

"Ella, korkma bu sadece bi asansör." derken elini belime yerleştirdi ve kutu gibi odası olan kapının ardına geçmemizi sağladıktan sonra düğmelerden birine bastı. Gri kapı kapanıp içinde bulunduğumuz oda yukarı doğru hareket ederken bu kez Taehyung'un göğsüne sığındım aynı zamanda merakla kapıya bakmaya devam ediyordum.

"Merdiven çıkarken yorulmak yerine asansör kullanırız. Enerji harcamadan belli bir kata yükselmek ya da alçalmak için kullandığımız bu düzeneğin adı asansör."

Usulca başımı salladım. Yanımda Taehyung yoksa merdivenleri kullanmayı tercih ederdim. Çünkü biraz başımın döndüğünü hissediyordum. Yine de Taehyung'un elleri belimdeyken güvende olduğumu biliyordum.

Bana yıllar gibi gelen sürenin ardından asansörün kapısı açıldığında Taehyung yine belimdeki eli yardımı ile beni dışarı doğru yönlendirdi. Geniş bir alana açılan asansör kapısından çıktığımda ilk olarak bu geniş alanda sıralanmış kapılar dikkatimi çekti. Bunlara ek olarak kapılardan birinin önünde orta yaşlı bir kadın bekliyordu. Yüzü oldukça güzeldi, siyah saçları topluydu, üzerinde tüylü kalın bir mont vardı. Bizi görünce bakışları üzerimizde şaşkınlıkla gezindi.

"Anne, ne işin var senin bu saatte burada?"

Taehyung'un sesi kulaklarıma dolarken genişce gülümsedim. Taehyung'un annesini görmeyi çok istiyordum fakat bu kadar kısa sürede gerçekleşeceğini düşünmemiştim.

"Oğlum telefonlarımı açmaya tenezzül etmeyince buraya kadar geldim." derken bakışları baştan aşağıya beni süzmekle meşguldü. Daha önce Taehyung'un bana aşık olması için tablete sorduğum soruların sonucunda "birini kendine aşık etmek istiyorsan onu baştan aşağıya süz" yazıyordu. Yoksa... Taehyung'un annesi...

Başımı olumsuzca iki yana salladım. Mutlaka başka bir anlamı daha olduğunu düşünüyordum. Daha sonra Taehyung'a bunu sorabilirdim.

"Müsait değildim."

"Her neyse, yanındaki kadını gönder ve detaylı bir şekilde konuşalım."

Şaşkın bakışlarım eşliğinde Taehyung'a doğru döndüm. Taehyung ise bana doğru yaklaşıp elimi kendi eli arasına hapsetti.

"Ella ile birlikte yaşıyorum. Hiçbir yere gidemez." derken beni de peşinden kapıya doğru sürüklemeye başladı. Annesinin korkunç bakışları yüzünden tedirgin olmaya başladığımda Taehyung bu duruma aldırmadan tek eli ile cebinden anahtarları çıkardı ve kapıyı açtıktan sonra önce benim girmem için referansta bulundu.

Tedirgin adımlarımla içeri geçtiğimde küçük bir salonla karşılaştım. Siyah, gri ve beyaz yoğunlukta döşenen salonda büyük bir TV ve gri köşe takımı vardı. Montumu ve çantamı koltuğun üzerine bırakıp etrafı dolaşmaya devam ettim. Mutfak siyah ve beyaz renklerden oluşuyordu ve salonla bir tezgah ile bitişik durumdaydı. Burası diğer evlere göre küçük görünüyordu ama şehre açılan bir pencere misali kocaman cam duvar kaplaması sayesinde sanki tüm Seoul ayaklarımın dibinde gibiydi.

Blue Side ❧ VWhere stories live. Discover now