34.Bölüm

8.4K 1K 1.1K
                                    

(Ella)

Jungkook'un beni sımsıkı saran kollarından yavaşça sıyrıldım ve bakışlarımı sevimli yüzünde gezdirmeye başladım. Onu çok özlemiştim.

Burnumun ucunu sıkan Jungkook "Seoul'e kadar yüzersen seninle evleneceğimi söylemiştim. Yüzerek geldin değil mi?" diye sorduğunda gülümseyerek başımı sağa sola olumsuzca salladım.

"Hayır, uçarak geldim. Kanatları olan kocaman beyaz bir şey... Immmm.."

"Uçak olmasın?" diyerek kafasını yana yatıran Jungkook'a karşılık sevinçle yanıt verdim.

"Evet! Evet, uçakla."

"Peki nasıl oldu bu?" diye sorduğunda ise omuz silktim. İşin bu kısmını konuşmak istemiyordum çünkü aklıma ikizim geliyordu ve onun için hâlâ üzgün hissediyordum.

"So Ra anlatır onu sonra."

"Ella! Gerçekten sen misin?"

Jimin'in sesi ile birlikte yavaşça sağa doğru kaydım ve bakışlarımızın buluşmasına izin verdikten sonra bana doğru yürüyen Jimin'in bana kocaman sarılmasına izin verdim.

Jimin'in kolları beni tıpkı Taehyung gibi sımsıkı sarmışken Taehyung'un bakışlarını uzerimde hissedebiliyordum. Onun bakışlarının odağı olmak bile kalbimin ritmini değiştiriyordu.

Usulca Jimin'den ayrılırken Taehyung ve So Ra da yanımızdaki yerini aldı. Hâlâ Taehyung'a bakmamak adına büyük bir çaba gösterirken Jimin'in bir şeyler söylemeye hazırlandığını fark edip ona engel oldum.

"Buraya nasıl geldiğimi soracaksan sana So Ra açıklasın."

Jimin başını olumsuzca iki yana salladı ve kocaman gülümsedi.

"Buraya nasıl geldiğin ile gram ilgilenmiyorum. Sadece iyi ki geldin."

Kocaman gülümsedim ve Jimin'in elimi usulca tutup beni yönlendirmesi ile birlikte yanındaki boşluğa oturdum. Diğer tarafıma Jungkook geçerken Taehyung'un ayakta öylece beklediğini fark ettim. Onun bakışlarının yoğunluğunu üzerimde hissederken daha fazla bunu görmezden gelemedim ve yavaşça başımı Taehyung'a doğru çevirdim. Biraz gergin olduğunu düşünsem de hafif dalgalı saçlarının ona ne kadar yakıştığı gerçeğini göz ardı edemiyordum. Güzel yüzüne dokunmak istiyordum. Saatlerce sarılsam, öpsem bile ona doymayacak kadar özlemiştim onu.

Bakışlarımı zorlukla onun bakışlarının hapsinden kurtarmaya çalışırken masada bulunan çubuğa batırılmış yiyecekler dikkatimi çekti. Odak noktamı değiştirmem gerekiyordu. Ne demişti So Ra? Taehyung ile bakışmalarım çok uzun sürmemeliydi! Ne saçma kurallardı bunlar! Kalbim bana "Taehyung'un boynuna atla!" diye baskı yapıyordu. Yine de So Ra'yı dinliyordum.

"Bunlar ne?"

Parmağımla işaret ettiğim tepsiye uzanıp çubuklarından tuttuğu yiyeceği ağzına atan Jungkook birini daha alıp bana uzattı. "Aç ağzını bakalım."

Merakla ağzımı açıp Jungkook'un yaptığı gibi çubuğa batırılan yiyecekleri çektim ve çiğnemeye başladım. "Tadı güzelmiş." dedim gülümseyerek ve o sırada arkamda Taehyung'un kokusunu hissettim. Bana doğru eğilip kulağıma "Biraz dışarıda konuşalım mı?" diye sorduğunda kaskatı kesildim. Sesini öyle çok özlemiştim ki aslında çokça konuşmak istiyordum. Bakışlarım So Ra'yı bulduğunda göz kapaklarını usulca kapatıp onay verdiğini gördüm. So Ra'ya göre zaten Taehyung ile konuşmamda bir sakınca yoktu. Yalnızca onun beni sevdiğini ve benimle birlikte olmak istediğini duyana kadar hislerimi belli etmemeliydim. Hatta benim için çaba göstermesini beklemeli bu yüzden onunla yaşadığımız anıları unutmuş gibi davranmalıydım.

Blue Side ❧ VWhere stories live. Discover now