32.Bölüm

7.9K 1K 757
                                    

(Taehyung)

Parmak izimi okutarak girdiğim departmanda karşıma çıkan Song Joong Ki'ye kafa selamı vermekle yetindim ve laboratuara doğru ilerlemeye devam ettim.

"Hey, Kim Taehyung!"

Adımlarımı yavaşça durdurdum ve Song Joong Ki'nin bana yetişmesini beklerkerken sıkıntılı bir nefes verdim. Zaten dün gece Jimin ile yaptığımız konuşmanın ardından yeterince kötü bir ruh haline sahiptim. Bir de Soong Joong Ki'nin "konumunu hak etmiyorsun" adlı iğneleyici konuşmalarından birini daha dinlemek istemiyordum.

"Hye Mi, senin Kim Group isimli şirketin hissedarı olduğunu söyledi. Bu doğru mu?"

"Doğru." dedim ve histerik bir şekilde gülüşünün ardından ne gibi bir saçmalık geleceğini merakla beklemeye koyuldum.

"Sana yapılan özel muamelenin yalnızca şu Prof. Watson tarafından olduğunu düşünmüştüm. Bir de aile faktörü işin içine giriyor olabilir mi?"

Pekala, bir tatsızlık yaşanmasın diye susuyordum fakat benim de bir sınırım vardı.

Prof. Watson ile çalışabilmek için ne kadar emek verdiğimi bilmiyorlardı. Bunun elbette kariyerimde artısı olacaktı. Aile faktörüne gelince, yoluma taş bile koymuşlardı. Burada çalışmam onların istediği son şey bile değildi.

"Söylesenize Bay Ki, buraya girebilmenin tek yolu torpil ise siz kimin sayesinde bunu yapabildiniz?"

Herhangi bir cevap beklemeden bakışlarımı devirerek yoluma devam etmeye koyulduğumda bu kez Min Yoongi bana yetişen kişi oldu.

"Taehyung, yürüyerek mi geliyorsun buraya?"

"Bazen." dedim. "Zihnimi boşaltma ihtiyacı duyduğumda yürürüm."

"Girişte gördüm seni. Daha erken uyanman gerekmiyor mu o kadar yolu yürümek için?"

"Pek uyuyabildiğim söylenemez aslında." dediğimde bakışlarım Yoongi'nin siyah ceketine takıldı. Üzerimdekinin aynısıydı. Ama o bu durumu fark etmiş gibi görünmüyordu daha çok söylediğim şey ile ilgileniyordu.

"Uykunu feda edecek kadar düşündüğün önemli şey ne olabilir? Karşılıksız bir aşk falan mı yaşıyorsun?"

Yoongi alaycı bir gülümseyiş takındı ve sonra benim ciddiyetim kaşlarının çatılmasına sebep oldu.

"Gerçekten karşılıksız bir aşk mı yani?"

Başımı olumsuzca iki yana salladım. "Daha kötüsü." dedim.

"Pekala, anlatmak istersen dinlerim." dediğinde laboratuara giriş yaptık. Termal görüntüleme üzerine çalışmalar yaptığımız kısma ilerleyip ceketlerimizi yan yana askılığa astık.

"Ceketlerimiz aynı mı?" diye sorgulayan Yoongi'ye karşılık gülümsedim ve üzerime beyaz önlüğümü geçirirken başımı usulca salladım.

"İlk kahve molasında anlatırım." dedim. Tabii bazı kısımlarını değiştirmek şartı ile Yoongi'ye aramızda mesafeler bulunan bir kadına aşık olduğumu anlatabilirdim.

.....

Birkaç saatlik çalışmamızın ardından kahve molası vermenin gerekli olacağını düşünerek dosyaları bir kenara bıraktık. İşin teorik kısmında epey ilerlemiştik.

"Kahve molası vereceğiz. Bizimle gelmek ister misiniz?"

Yoongi'ye şaşkınlıkla baksam da bu durumun bir mecburiyetten ibaret olduğunu anladım. Diğer masada çalışan ekipten Park Bo Gum bizi kibar bir dille reddetti.

Blue Side ❧ VWhere stories live. Discover now