0.3

4.5K 220 110
                                    

Ahu Özata
1 yıl sonra

"Evimizi çok özlemişim ama gerçekten kollarım koptu, üç gündür temizliyoruz hala bitmedi." Sare söylenerek kendini balkondaki büyük minderlere atarken ben de tepsiyle çay taşıyordum.

Evimizin en güzel yeri balkonuydu, biz de yatırımın çoğunu bu kısma yapmış, Eskişehir gecelerimize tat katmak istemiştik.

"Nisan sehpayı koysana ortaya," dedim ve arkadaşım içerideki ufak masayı getirince gücü biten kollarımı özgürlüğüne kavuşturdum. Bir taraftan da onun yakınmasını dinliyordum. "Bütün kemiklerim, kaslarım, hatta damarlarım. Hepsi ağrıyor."

İkisi de çaylarını alıp, kendi minderine geçtiğinde ben de köşeme çekildim. Balkonun sol köşesindeki sarı puf bana aitti, bir an önce oturmalı ve serin havanın tadını çıkartmalıydım. Bu yaz Manisa'da yeterince güneşe maruz kalmıştım zaten.

"Yarın da mutfağı temizlememiz gerekecek, daha çilemiz bitmedi," dedim karşımda şikayetlerini sürdüren arkadaşlarıma. Her an temizlik fikrinden vazgeçebilirler gibi geliyordu ama ben pis bir yerde hayatıma devam edemezdim.

"Off," diyen Sare gözlerini kapattı, kafasını bir an arkaya atar gibi olduğunda "Yavaş," diye bağırdım. "Kızım kendini yakacaksın, deli misin ya?"

Sare benim uyarımla elindeki bardağı sağlam bir yere aldı ve kendi kendine aptalca güldü. Çamaşır suyunu fazla solumaktan mı böyle oldu diye endişeleneceğim esnada, "Ahu'nun üç aydır evde kaldığı nasıl da belli, daha ilk haftadan anneliğini konuşturmaya başladı," dedi. Ben de haliyle zehirlenmiş olabilir mi acaba düşüncesinden hızla uzaklaştım.

En azından temizliğe ve çamaşır suyuna yatkın bünyeleri vardı.

Ayrıca insanın yaşça küçük üç tane daha kardeşi olunca, ister istemez kendini anne rolünün içinde buluyordu. "Aslında düşündüm de Cem gibi kardeşim olsaydı anneliği seve seve kabul ederdim Ahu."

Sare'ye güldüm ve içtenlikle kafamı salladım. Kardeşlerimle aram iyiydi ama Cem üç yaşında olduğu için onunla daha kuvvetli bir bağımız vardı. Benimle aynı burca sahip olmanın da hakkını veriyor, fazladan bir anneye hayır demiyordu. Nihayetinde ikimiz de yengeç burcuyduk.

"Cem'in promosyonları var Sare, Asu'yu ve Cenk'i beraberinde kabul edeceksen hemen yer değiştirebiliriz."

Cenk benden bir yaş küçük olan erkek kardeşimdi, o da bu sene İzmir'de üniversiteye başladığından annem fazlasıyla dertli diyebilirdim. En gözde evladı, şehzadesi, evden ayrılmıştı. Yuvadan uçan Cenk'i tutamayışına üç ay boyunca ağlamış, acısını da benden çıkarmıştı.

'Ben yastayım,' deyip tüm işleri bana kitlediğinden beri aramız eskisinden de kötü bir haldeydi.

Tüm evin işlerini üstüme yüklüyordu, ona yetiştirecek tonla laf buluyordum ama küçük bedeniyle bana yardım etmeye gelen Cem'i görünce kendimi o işi yaparken buluveriyordum. Bu yüzden o benim göz bebeğimdi. "Yok yok istemem, Cenk neyse de Asu'yla hiç uğraşılmaz. Ben ona sahip çıkamam."

Nisan, Sare'nin dediğine gülmemek için çabalarken elindeki bardağa sahip çıkamadı. Bacağıyla buluşan sıcak çayı görebiliyordum ama kendini yakmasına seyirci kalmayı tercih ettim çünkü artık hak etmişlerdi. On yaşında, yedinci sevgilisini yapan kardeşime söz geçirememek benim suçum değildi sonuçta. "Hay anasını ya, yandım!"

Ahu ile CengizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin