4.2

2.2K 183 46
                                    

Ahu Özata

Hemcinslerim tarafından devamlı dile getirilen, benim ise şimdiye kadar henüz yaşamadığım bir olay yaşanmıştı bugün.

Dün Cengiz'le Porsuk'ta yaptığımız konuşmanın ardından eve gelmiş, yaş akmıyor diye sitem ettiğim gözlerim bir kovayı dolduracak kadar sıvı üretmişti. Sabah kalktığımda berbat bir halde uyandığımı görmek daha da moralimi bozarken, hiçbir şey olmamış gibi aynanın karşısına geçip makyajımı yapmıştım.

İşin ilginç tarafı o kadar ağlamanın üstüne makyajımın muhteşem durması, kombinimle de harika gözükmesiydi. Fakülteye bir dönmüştüm ama pir dönmüştüm.

Yani en azından öyle düşünüyordum.

Amfiye girmeden hemen önce lavaboya gittim, saçlarıma çeki düzen verdikten sonra kayan kolyemi de düzelttim. Nisan benden önce gidip yer tutacağı için geç kalma korkusundan fazlasıyla uzaktım. Üstümdeki eteği çekiştirirken ve amfi 1'den içeri girerken tam anlamıyla kafamda bir şeyleri netleştirmenin haklı gururunu yaşıyordum.

Cengiz'le konuşmak iyi gelmişti, bana karşı dürüsttü ve ben tam bir enayi gibi bu özelliğinden de etkilenmiştim. Konu o olduğunda mutlaka hoşuma giden bir şey buluyordum gerçi, şimdi de sorunun bende olmadığını öğrenmiştim.

Kendisine açılan bir kızı güven problemlerim var diye reddeden bir erkek kulağa her ne kadar Nisan'ın kategori sistemiyle şerefsiz olarak gelse de aynı fikirde değildim. Aşk körlüğü değildi bu, ailesiyle ilgili problemlerine İzmir'de bizzat şahit olmasam uydurulmuş bahaneler olarak görülebilirdi, kabul ediyorum. Şu an ise sadece hazır olmayan bir erkek imajı çizmişti gözümde.

Gururumun incinmediğini söyleyemezdim tabii ama yatak döşeklik de etmemişti işte. Her zamanki Ahu gibi uzaktan uzağa sevmeye kaldığım yerden devam edecektim. Benim için değişen bir şey yoktu.

Derin bir nefes aldım ve açık kapıdan içeri girerek sağ tarafa yöneldim. Biz hep aynı yerde oturduğumuz için merdivenlerden çıkarken oldukça sakindim, kafamı kaldırıp bu kız nerede diye bakmıyordum bile. "Ahu?" diye bana seslenilene kadar.

Bulunduğum merdivenin orta kısmında bir hareketlilik fark ettim, Furkan sadece adımla seslenmekle yetinmemiş, birkaç insanı da rahatsız ederek oturduğu yerden çıkmıştı. Ağzı kulaklarındaydı ve abartmıyorsam eğer beni gördüğüne kızlardan daha çok sevinmişti.

"Furkan?" dedim onun konuştuğu tonlamayla, insanların gözü önünde kollarını belime sarması benim için de beklenmedik olmuştu.

Hiç sevmediğim hareketlerdi bunlar, Ceza Genel full çeken bir dersti. Yaklaşık 150 kişinin önünde bu samimiyeti sergilemek ona sarılırken kaşlarımın çatılmasına sebep oluyordu. "Mahvettin beni kızım ya, arıyoruz açmıyorsun. Yüzünü gören cennetlik."

Furkan kendince benimle konuşuyordu ama ben onu duyuyor muydum şaibeliydi. Sosyal anksiyetemin verdiği rahatsızlık yüzünden nefes almakta bir tık zorlanmıştım, üstelik bakışlarımın olduğu yönü daha arka sıralara çevirdiğimde Cengiz'le de göz göze gelmiştik.

Furkan'a sarılırken Cengiz'e selamı vermek hoşuma gitmese de refleksle gülümsedim, o ise sadece kafasını oynattı. Beni gördüğüne memnun olmamış gibi gözüküyordu ya da ben son yaşananlardan sonra çok hassastım bilmiyorum.

Onunla olan göz temasımızı sonlandırdım, eş zamanlı olarak Furkan'dan da ayrılmıştım. Ben ayrılmasam geri çekilmeye niyeti yokmuşçasına davranıyordu, normalde de laubali bir insandı ama ben modumda değildim. "Yokluğumda sana da bir haller oldu Furkan," dedim, dalgayla karışık konuşmayı tercih etmiştim. "Ne yapayım Ahu? Bir aydır görüşemiyoruz neredeyse, aklım gitti."

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now