2.3

2.3K 167 14
                                    

Yorum yapmayı unutmayın tatlışlar ♥️

Cengiz Asoğlu

"Oğlum bu haliniz ne, harpten çıkmış gibisiniz?"

Kapıdan girer girmez, hoşgeldin yerine duyduğum cümle ile "Hoş bulduk," dedim. Kapıdan çekilmemekte ısrarcı Furkan, Ahu'nun koluna yapışarak "Ne bu suratlar ya harbiden, beş karış?" demişti.

Flört etmek için bulduğu fırsat gerçekten bu muydu amına koyayım ya, kapının önünde dikiliyorduk. "Ya sabır," diye mırıldanarak, kapıdan geçmeye çalıştığımda Furkan büyük bir lütuf ile önümden çekilip bana yol verdi.

"Aaa, hoş geldiniz." diyerek ikinci adımda da Batuhan tarafından durduruldum. "Timuçin gelmez demişti, şaşırdım." Bana sarılan Batuhan'ın sırtına bir iki kere vurdum ve "Ne bakıyorsun ona, boş boş konuşmuştur." demiştim.

Timuçin bey her şey hakkında yorum yaparken, gidip gitmeyeceğim yerleri de es geçer miydi hiç?

"Ahucuğum, hoşgeldin." diyerek Furkan'dan yakayı kurtaran kızı direkt kucaklayan Batuhan'ı ve "Hoş buldum doğum günü çocuğu," diye cevaplayan Ahu'yu geride bırakarak salona geçtim.

"Hoş geldiniz," Nidalarına kafa sallayarak cevap vermiş, koltuğa geçtiğimde arkamdan gelen üçlüden Furkan heyecanla "Hepimiz buradayız sonunda," demişti. Sanki büyük bir olay varmış gibi tepkiler vermesine göz devirdim, bazen akıl sağlığını sorguluyordum.

Mesela ne halt yemeye olduğunu hala anlayamadığım anlarda hakkımda yalanlar söylerken, küçük beyni ne planlıyordu merak ediyordum.

Hocayla aram kötüydü demek yerine Cengiz istemedi diyerek nereye varmıştı, başı göğe ermiş miydi, müsait bir zamanda soracaktım. Saçmalamaları bile benim başıma patlıyordu, durup dururken de insanlarla beni papaz ediyordu.

Ne gereği vardı kızın kalbini kırmaya, Cengiz bu hocayı istemedi demeyince yürüyemiyor muydu yani, ne oluyordu tam olarak?

İnsanı yaptığı iyiliğe de pişman ediyordu. Harbiden kimseye iyiliğin falan dokunmayacaktı, sonra dönüp hepsi götünde patlıyordu. Sanki hiçbir derdimiz yokmuş gibi tüm gün laf yemiştim, bir gerizekalının anlamsız yalanı yüzünden.

"Nasılsın Cengiz?" diyen sesle Timuçin'e dönerek zoraki gülümsemem ile "İyiyim, sen nasılsın Timuçin?" diye cevapladım. "Hamd olsun, seni evde pek göremiyorum ya sorayım dedim halini hatırını."

"Sağ ol kardeşim," dedim bastıra bastıra. Kavga ettiğimiz günden beri bu aptal tavırları ve imalı laf sokmalarını devam ettiriyordu. Onun üslubuyla cevap verdiğim için de aramızdaki gerginlik uzadıkça uzuyordu.

"Ahu gerçekten donmuşsun," Sesiyle birlikte tam karşımdaki üçlü koltukta yan yana oturan ikiliye baktım. Furkan'ın abartı tepkisine onu yumuşatmak istiyor gibi gülümseyerek "Yok ya, sizin eve gelen düz yolda garip bir ayaz var, o çarptı biraz." diyen Ahu, aynı zamanda yanağında duran elden kurtulmak için kendini de hafif geriye almıştı.

"E oğlum bir taksiye atlasaydınız ya?" Furkan'ın bu seferki hedefi de bendim. Bana dönerek söylediği cümle kaşlarımı kaldırırken "Bir akıllı sen misin?" demiştim.

Filtresiz cümle ile herkes bir anda susup, ikimizin arasında gözlerini gezdirmeye başladığında Furkan kendini zorlayarak yüzündeki gülümsemeyi muhafaza etti.

Bu had bilmezlik artık canımı sıkmaya başlamıştı. Bir kızdan hoşlanıyor diye arkamdan yalan yanlış konuşması yetmiyor gibi bir de kıza yaranmak için beni aptal yerine koyuyordu. Öyle ucuz numaralardı ki bunlar, sanki taksiye binmek benim görevim ve yapılmayan bu hareketten Ahu asla sorumlu değil gibi hesabı benden soruyordu.

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now