3.2

2.2K 191 21
                                    

Ahu Özata

Şişelerin havada uçuştuğu bir bardan çıkalı yarım saat olmuştu.

Boynuma çarpan şişenin şiddeti sağ tarafımda hafif bir ağrı ve nur topu gibi bir çizik bırakmıştı. Bir tekel bayiden aldığımız mendil paketi sol elimde, içinden çıkardığım mendil ise sağ elimdeydi ve deri ceketin hafifçe açtığım fermuarının izin verdiği kadarıyla yaraya mendili bastırıyordum.

Gözüm dalgın bir ifadeyle arka koltukta oturan Timuçin'i bulduğunda, suçluluk hissi ile iç çektim. Küçük bir çocuk gibi önünde birleştirdiği elleri ve araba camından dışarıyı izleyen haliyle perişan görünüyordu. Tek avuntum benim yüzümden yaralananın da Cengiz olmamasıydı.

Bununla kaç dakika daha kendimi avutabilirdim, emin değildim.

"Nöbetçi eczane bulmak ne zormuş ya," diye söylendi Cengiz. "Ölsek kalsak ilaca ulaşamayacağız," sinirle devam ederken, bir yandan da beni kontrol etmeye çalışıyordu. Navigasyonun sabit sesinden başka duyulan tek şey onun sözleriydi zaten, biz iki suçlu hisseden çocuk sessizce onun eczaneyi bulmasını bekliyorduk.

Boynumdan sızan kanı gördüğü andan itibaren sanki tüm şartalleri indirmiş ve 'Ahu'ya pansuman yapmalıyız,' acil moduna geçmişti. Ne Timuçin umrundaydı, ne bardaki kavga, ne de eve dönelim diyen ben.

Hastane teklifine sıcak bakmıştı sadece, onu da ben istememiştim. Bu gece acil de karakol da göresim yoktu.

Aslında bana kalırsa eve gitmeliydik, tabi Cengiz benimle aynı fikirde olmadığı ve beni de dinleyecek gibi görünmediği için bir şeyim yoksa eve gidebileceğimiz konusunda anlaşmaya varmıştık.

"Hedefiniz sağda kalacak," diyen ses ile Cengiz sinyalini verdi ve nöbetçi eczane olduklarını belli eden dubanın hemen ilerisinde durdu. Sessizce arabadan inip eczaneye yöneldik, şükür ki ilaç alıp çıkan kadından sonra içeride kimse kalmamıştı.

"İyi akşamlar," diye giriş yapan Cengiz ile elimi boynumdan çektim ve "İyi akşamlar, buyurun?" diyen eczacıya biraz yaklaştım. "Boynum çizildi de, pansuman için gerekli malzemeleri rica edecektim?"

Adam dikkatle çiziğe baktıktan sonra gözleri boynumun sağ tarafında bir müddet oyalandı. "Darbe mi aldınız?" diye sorarken aynı zamanda da tekin tipler olup olmadıklarını teyit etmek için yanımdaki iki erkeğe bakıyordu.

Hiç içimden gelmeyen bir gülümsemeyi yüzüme yerleştirdim. "Barlardaki standart kavgalardan birine denk geldim maalesef, boynuma şişe geldi de." Adam açıklamam ile tatmin olmuşa benziyordu ama yine de tedbiri elden bırakmadı. "Arkadaşlarınız mı?"

"Evet," dedim kısaca. "Çizik için pansuman malzemelerinin yanında bir krem de ister misiniz, muhtemelen moraracak?"

Daha fazla uzatmasın diye "Olur," dediğimde adam kafasını sallayıp arkasındaki raflara döndü. Cengiz de hemen "Doktora görünse daha iyi mi olur?" sorusunu eklemişti. "İsterseniz görünün tabi ki ama ciddi bir şey yok gibi duruyor."

Cengiz istediği cevabı alamamış olacak ki bakışları bana döndü. "Gitsek daha iyi," diyerek şansını tekrar denediğinde "Gerek yok," cevabını bu akşam dördüncü kere almıştı.

"Ben anlamıyorum ki bir acile gitsek ne olacak?" Aniden sinirli moduna döndüğünde, kapıya yakın bir yerde öylece dikilen Timuçin'e baktıktan sonra Cengiz'e döndüm. "Gitmesek ne olacak?" Kaşlarını kaldırdı, benim de sinirimin bozuk olduğunu anlamış gibi görünen yüzüyle "Ya sabır," demişti sadece.

İnsanlara yük olmaya bayılan bir tip değildim ve şu an tam olarak öyle bir durumdaydım. Bir de geceyi acil sırasında bekleyip, gereksiz panik yaratarak geçirmeyecektim.

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now