6.0

1.5K 138 43
                                    

Vedamız adım adım yaklaşıyor,
hiç yorum atmıyorsunuz :(
Bir daha hangi kurguda görüşeceğiz?

Ahu Özata

Hayırlı bir iş için çıktığım yolun beni getirdiği son duraktaydım. Bu durak el pençe divan durduğum Cengiz'in yengesinin tam karşısıydı ve Timuçin'in patavatsızlığı yüzünden 'kaynana' konumlu otobüse binmiş, yeni bir yolculuğa sürüklenmek zorunda bırakılmıştım.

Acaba annem beni gerçekten şanssız mı doğurmuştu? Ya da annem benden pek haz etmiyor diye tüm anneler mi bana tavırlıydı?

İnsan hayatta bir döngü içerisindedir ve oradan kurtulamaz diye boşuna söylenmemişti herhalde. Yoksa Timuçin 'Selma sultan, sana ta Eskişehir'den gelinini getirdim,' dediğinde "Ne gelini oğlum, gelin ata binmiş ya nasip demiş," diye bir laf işitmezdim.

"Annem biraz kıskançtır Ahu, Özge de yüzük takılana kadar az çekmedi," diyen Kerem abiye gülümsedim, baya bozulmuştum ama mimiklerime yansımasın diye ekstra çaba sarf ediyordum. "Yok estağfurullah, Selma teyze doğru söylüyor. Nasip bu işler."

Tamam nasipti de insanın yüzüne bir anda istenmediğini belli edecek şekilde konuşulur muydu? Cengiz'le aramızdaki ilişki ciddiye bindiği için biraz kırılmıştım.

"Bak şimdi, seni duyan da gelinime kaynanalık yaptım zanneder. Söyle kızım, sana anne mi oldum kaynana mı?" Sorunun muhatabı Özge abla "O nasıl laf Selma anne, beni hep kızın olarak gördün," dediğinde bana göz kırpmıştı ama bunu görmeyen Timuçin yine hiç olmadık yerden söze girdi.

"Kaynana gelin bitti, eltilerin savaşı başladı. Allah yardımcın olsun Cengiz," diyen eküri konuştuğunda bostan korkuluğu olmadığını nihayet gösteren Cengiz konuştu. "Selma sultan kadar annelik bilen biri daha yoktur."

Duyduğum cümle ile gözlerim usulca Cengiz'e döndü, sanırım kaza yaptığımızda kızların tavırları yüzünden ayarlarım bozulmuştu. Tek cümleyle kendime gelmem ve zorlayarak gülümsemeye çalışan dudaklarımın hevesle yukarı doğru kıvrılması saniyeler içinde gerçekleşmişti.

"Canım," diyen Selma teyzenin gözleri dolmaya başladığı an Cengiz yanımdan kalktı ve yengesine doğru yürüdü. "Ohooo, Selma sultan. Yokluğumda iyice sulu göz yapmış bunlar seni," diyerek Kerem abisini işaret ettiğinde mutlulukla karşımdaki tabloya bakıyordum.

Cengiz, Cenk gibi bir belayla uğraşırken bir of bile dememişti, bense neredeyse surat asacaktım. "Sus sen de soytarı," dedi yengesi, "Bir bir terk ediyorsunuz beni, abini bu kız aldı elimden," dedi ve yanındaki Özge ablanın bacağına elinin tersiyle hafifçe vurdu. "Bir de seni gönderemem."

"Selma teyze sen de amma yaptın," diyen Timuçin masada kırılmayı bekleyen taze fasulye kabını eline aldı. "Melek gibi kızları bulmuşsun bunuyorsun; en azından geliyorlar, elini öpüyorlar, seninle tanışıyorlar." Timuçin elindeki fasulyeleri kırmaya başladığında derin bir iç çekti ve "El öpmeyi bırak tanışmak istemeyen hayırsız gelinler de var," dedi. "Haline şükret."

Sanırım buradaki hayırsız gelin Eslem oluyordu.

Timuçin yanımda fasulye kırmaya başladığı için ben de bir işe yarayayım diye düşünerek ona yardım etmeye başladım. "Hadi oradan sen de, bulmuş işi gücü olan hekim kızı, bir de dert yanıyor."

Timuçin kırdığı fasulyenin içini ağzına attı, biraz da kızarmıştı. "Ya ne iş ne iş," dedi Timuçin, sonra da benim duyabileceğim bir tonda mırıldandı. "Barda pavyonda etkinlik toplantılarına gidiyor bizimkisi."

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now