0.4

3.7K 200 63
                                    

Ahu ÖZATA

"Hadi Ahu, çekil artık şu aynanın önünden." Sare kapıyı açarken elimle son kez saçlarımı düzelttim ve rujumun daha iyi dağılması için dudaklarımı bilmem kaçıncı kez birbirine bastırdım.

"Tamam tamam, son olarak hangi montumu giymeliyim?" Kapıda ayakkabılarını giyen arkadaşlarıma kaşe montlarımdan ikisini de göstermiş, "Krem rengi olanı," cevabını alınca da memnuniyetle kafamı aşağı yukarı sallamıştım. Eğer ikisi de aynı anda farklı cevabı verseydi bir de mont seçerken zaman kaybedecektim.

Aynanın önünde montumu giyip nihayet ayakkabı faslına geçebildiğimde kilometrelerce koşmuşum gibi nefes nefese kaldığımı fark ettim, elimi ayakkabının fermuarından çekip kalbimin üstüne koyarken daha da telaşlanmıştım. "Delirmişim ben, hiç iyi değilim."

Tekrar derin bir nefes aldım ve soluklanışım düzelmeyince kalbimin üstüne iki kez hızla vurdum, böyle atmasındansa durması daha iyi diye düşünmeme çok az kalmıştı. "Hay anasını ya, ben ne ara bu çocuğa böyle tutuldum? Şuna bak Sare!" Sinirle arkadaşımın eline sarılıp kalbimin üstüne konumlandırdım, haliyle Sare'nin de tepkisi gecikmedi.

Arkadaşım bir gözlerime bir de kalbime konumlandırdığı eline baktı ve "Hasbinallah, Ahu sen gerizekalı mısın, bu ne?" dedi.

O şok olmuşçasına kabanımın fermuarını indirirken ben de sorgulamıyordum, muhtemelen eliyle tenime daha yakından temas etmek istemişti. "Oha Ahu! Nisan ayakkabılarını çıkar da şu salağa içeriden bir su falan getir, gidene kadar ölür bu. Aşkın bile bokunu çıkarttın ya."

"Kızım nefes alamıyorum, normal mi sizce? Aşktan değil de başka bir şeyden olmasın?"

Burundan nefes alıp ağzımdan vermeye çalışırken ilkokuldaki müzik öğretmenizin doğru nefes alma egzersizlerini uygulamaya çalışıyordum. Ne tuhaftı, aşktan ritmi değişen kalbimin atışını düzeltmek için küçükken aşık olduğum müzik öğretmenimin öğrettiklerine sığınıyordum. Aşk harbiden de ne öldürüyor ne de doğru dürüst yaşatıyordu.

"Neyden olabilir gerizekalı, gece bile uyumadın evin içinde dolaşıp durdun." Nisan'ın gerçekten içerden su getirmesiyle bardağı dudaklarımın arasına götürdüm ve üç gündür hiç su içmemiş gibi bir dikişte bitirdim. "Uzun bir aradan sonra buluşacağız diye böyleyim sanırım, bu kadar kendimi kaybedeceğimi düşünmemiştim."

"Of, bir çekil Sare." Nisan karşımdaki Sare'yi itekleyip, onun yerine kendisi geçti ve beni kolumdan tutarak ayağa kaldırdı. "Bak güzelim, hiçbir sorun çıkmayacak. Her zamanki gibi on kişilik bir grubun içine gireceğiz ve sohbet edip döneceğiz. Sen bana bırak, konuşamayacak gibi olursan ben konu açar sonra ortamı ikinize bırakırım. Tamam mı?"

Nisan muntazam bir sakinlikle beni yatıştırmaya çalışıyordu, gözlerinin içine baktım ve bana yardım edeceğinden tam anlamıyla emin olunca kafamı aşağı yukarı salladım. "Güzel, her şey benim kontrolümde. Rahat olun."

Ben otomatiğe bağlamışçasına tekrar kafamı sallarken Nisan eğildi ve çizmemin fermuarını çekti. Sare kapıyı kitlerken ben çoktan Nisan'ın girmem için uzattığı koluna kendiminkini yerleştirmiştim.

Çok merkezi bir sokakta oturuyorduk, barlar sokağına on beş dakikalık bir zaman diliminde ulaşacağımızı bildiğimden nefes egzersizlerine devam etmeye çalışıyordum. Neyse ki bu şehirde her yere yürüyerek gidilebiliyordu da biraz oksijen soluyorduk. "Kalbini kontrol et şunun, asabımı bozdu akşam akşam."

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now