2.5

2.2K 181 27
                                    

Ahu Özata

16.10

Tam yirmi dakika.

Buluşma alanına daha erken gelmenin rahatlığı ile yerdeki taşları ayağımın ucuyla itekliyor, bir taraftan da içimden Nisan'a sövmeye devam ediyordum.

Öğlen bana öyle büyük bir şok yaşatmıştı ki hala kendime gelebilmiş değildim. Kendimi büroya atar atmaz Furkan'a evliliğin kağıt üstünde olduğunu söylemiş, bu lafın Batuhan'a gideceğini bildiğimden de biraz daha sakinleşmiştim.

Nisan'ı ve 'eşini' aynı masada yan yana görmek benden de çok Batuhan'ı yaralamış olmalıydı. Onunla hep kader ortağı olduğumuza inanıyordum ama artık bu ortaklık düşüncesi bile tüylerimi diken diken ediyordu. "Allah korusun," dedim kendi kendime, sonra da yetinememiş kulağımı çekiştirerek yumruk şekline getirdiğim elimi alnıma vurmuştum. Tek gözüm kısılırken çevreyi yokladım ve kenardaki oturağa ufak ufak yaklaşarak tahta olmasının verdiği güvenle bir de banka vurdum. "Ne olur ne olmaz. Ben işimi garantiye alayım da."

Yumruk yaptığım elimi düz bir hale getirip tekrar saatime baktım ve az önce vurduğum bankın altından çıkan kediyle elimi kalbimin üstüne götürdüm. Beklemediğim bir anda yeşil gözleri, simsiyah tüyleriyle aklımı almıştı.

Kara kedi uğursuzluk getirir diyen annemin inançlarından biri daha zihnimde yankılandığında ofladım. Bankın yanından birkaç adım uzaklaştım ama peşimden gelen kedi bacaklarımın arasından girerek ayaklarıma dolanmaya yemin etmiş gibi pantolonuma sürtünüyordu. "Of ama ya."

Bir bacaklarıma sürtünen kediye, bir de çevreye baktım ve az önce alnıma vurmak için kullandığım elimi bu sefer de saçıma götürdüm. Tutamından bir parçayı çektiğimde kendime kızıyordum ama çocukken annem tarafından yıkanmış bilinçaltımın dürtülerine de engel olamıyordum.

"Saçımı çektiğime göre seni sevebilirim?" dedim ve bacaklarıma sürtünen kediye zorluk çıkarmak istercesine çömeldim. Elimi kafasına götürüp yavaşça okşadığımda bir anlığına kaçar gibi oldu ama sonra geri gelerek yeşil gözleriyle bana baktı. "Baya güzel gözlerin varmış ya," dedim tüylerini severken, sonra da "Gönlün kırılmasın," diye ekledim. "Ben yüzde yüz senden daha uğursuzumdur. Alışkanlıktan yapıyorum öyle saç çekmeyi falan."

Kediyle olan sohbetimiz telefonumun çalmasıyla bölünürken ekrandaki Cengiz yazısıyla çömeldiğim yerden doğruldum. Aramasını bekletmeden cevapladığımda bakışlarım "Köprünün karşı tarafındayız Ahu," diye direkt konuya giren sevgili arkadaşımı bulmakta zorlanmamıştı. "Tamam, geliyorum."

Bekleme serüvenimde bana eşlik eden küçük dostuma "Alacağın olsun, annemi haklı çıkarttın," dedim ve telefonumu cebime koyduktan sonra karşıda beni bekleyen ikiliye doğru adımladım.

Bugün Odun Pazarı'yla Porsuk ekibinin yerleri değişecekti ama gördüğüm kadarıyla yerler değiştirilirken gruptaki kişilerde de değişime gidilmişti. Üstelik benim bundan haberim yoktu.

Sanırım güne nasıl başlarsan öyle gider efsanesi fazlasıyla gerçekti. Yaşıyla libidosu yarışan müvekkilin üstüne erkek nefretiyle yatıp kalkan arkadaşımın evlilik haberini almış, şimdi de üniversitenin en sevmediğim kızıyla karşı karşıya kalmıştım.

"Çok bekledin mi?" diyen Cengiz'le selamlaşmanın arasında "Hayır," cevabını verdim, gözlerim ise hiç görmek istemediği o kırmızı saçlara mecburiyetten dönmüştü. "Ne haber Hilal?"

"Ay bebeğim, Cengiz'in ağzında bir Ahu lafı vardı o sen miydin? Bayadır görüşmüyoruz?"

Sanki Emir yüzünden birbirimize girmemişiz, onun saçları benim elimde kalmamış gibi nasıl da tatlı tatlı konuşuyordu. "Siz tanışıyor musunuz?" diyen Cengiz'i tam cevaplayacaktım ki Hilal benden önce davrandı. "Pek hoş bir tanışma değildi bizimki ama sonradan hallettik tabii. Çok görüşemesek de bayılıyorum ben ona."

Ahu ile CengizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin