3.6

2.1K 211 38
                                    

Bu sefer oyları bölüm başı alalım ahahshshshs

Ahu Özata

Yine aynı masadaydım.

Furkan'la olan telefon konuşmamız bitmiş, tekrar sofraya oturduğum an sohbet Cengiz'le benim üzerimden devam etmeye başlamıştı. Bir süre Eslem beni sohbete dahil etmeden görüşlerini bildirdi ama sonra pasif kalmamdan hoşlanmamış gibi "Sahi," dedi. O yerinde hevesle kıpırdanırken üçümüzün de bakışları Eslem'e dönmüştü. "Siz nasıl tanıştınız bakalım çiçeği burnunda çiftimiz?" Timuçin'e ters bir bakış attı. "Umarım bizimki kadar zor bir hikaye değildir."

Hiç sorma Eslem, diye başlayıp platoniklik maceramın nasıl hiçbir sona bağlanmadan sürüp gittiğini anlatabilirdim ama yapmamız gereken bir numara olduğundan "Biz mi?" dedim berbat bir vakit kazanma yöntemiyle. Bakışlarım da ne yapacağını bilemiyor gibi duran Cengiz'e dönmüştü. "Ee şey," dedikten sonra da sadece yanımda oturan çocuğun göreceği şekilde dudaklarımı ne söyleyeceğiz diye oynattım. "Şey," girişini tekrarladı, sonra da boğazını temizleyerek yengesine döndü. "Tanıştık işte öyle ya."

"Yuh," dedi Timuçin içten geldiği belli olan bir tepkiyle. "Sağ ol kardeşim ya, kız öyle aydınlandı ki ışıktan başı falan ağrımıştır, öküz öküz konuşmasana."

"Timuçin," derken Cengiz'in sesi öyle tehditkar çıkmıştı ki, ekürinin yerinde olsam bir an önce itaat edip, rahat ederdim. "Yavrum, kaşınma artık."

"Kaşırsın gülüm ne olacak, hadi doğru düzgün anlatın."

Timuçin'in eğlenen sesi ve bakışlarına karşılık Cengiz sabır diler gibi gözlerini yukarı çevirmiş ve birkaç saniye sonra ısırdığı alt dudağını rahat bırakıp "Porsuk'ta tanıştık işte, yani ilk orada gördük birbirimizi." dedi. Bir tanışma hikayesi uydurmasını beklerken, gerçek tanışma hikayemizden bahsetmesi ile dudaklarım neredeyse yukarı kıvrılacaktı ki kendimi tuttum. "Ay ne yavan anlattı ya," diye söylendi Eslem. "Bir de senden mi dinlesek Ahu?"

Bu sahtekarlık dolu anın içinde, gerçek bir şeylerden bahsedecek olmanın heyecanı kalbimi hızlandırırken kendime sitem etmek istiyordum. Bir sevgili numarasının getirdiklerine bile böyle çarpan bir kalbe ben nasıl sahip çıkabilirdim ki, böyle aptalca ağlayıp sızlardı sonra.

Ama o tekrar ağlayana kadar, sanki biz gerçekten de sevgiliymişiz gibi aklımdan hiç silinmeyen o anı anlatma şansı vardı elimde.

Benim elime bundan daha iyisi geçecek gibi de durmuyordu.

"Kızlarla kısa bir Porsuk yürüyüşü yapalım demiştik," diye başladım. Eslem'in heyecanlı ve şefkat dolu bakışları üstümde, Timuçin'in bakışları ise Cengiz tarafındaydı. "Adaların sonuna doğru, sessiz bir köşede oturmuş muhabbet ediyorduk." Aklıma gelen detay ile güldüm, bahsetmeyi düşünmüyordum ama Cengiz araya girdi. "Sadece muhabbet de değil, eksik anlatma. Sare, Ahu'nun saçını örüyordu."

Ona hatırlattığım anı bu sefer o burada bana hatırlattığında, unutmadım ki, demek istiyordum. Hala ilk gün ki gibi aklımda.

"Nasıl yani, yolun ortasında mı?" diyen Eslem'in sesi şaşkın ama eğleniyor gibi çıkmıştı. "Of, sorma. İnsan neye nasıl yakalanacağını bilemiyor işte, bir örgü modeli deneyelim dedik nedense. Bankın arkasına geçti Sare, Nisan da yanımda oturuyordu. Karanlık nasılsa diye düşündük, aynı sınıfta okuduğumuz bir çocuğun gelip bize dergi satmak isteyeceğini tahmin edemedim," dediğimde karşımdaki kız imayla kafasını bir sağa bir sola yatırdı. "Ah Cengiz ah, az değilsin. Gördün tabi güzel kızı, soluğu yanında aldın."

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now