1.5

2.6K 180 55
                                    

Cengiz Asoğlu

"Cengiz, bana bir çay daha doldurur musun gülüm?"

Timuçin yangından çıktığı için olanca şımarıklığı ile iş buyurmayı kendine tüm gece hak görmüştü. "Hani elden ayaktan düşmemiştin sen?" Ahu'ya söylediği sözü hatırlattığımda otuz iki diş sırıttı. "Düşmedik şükürler olsun."

Ona cevap vereceğim sırada Nisan'ın "Ben doldurayım," demesi ile ayağa kalktım. "Yok yok, ben doldururum." Çay bardağını da alarak mutfağa doğru yol aldım. Zaten bizi evlerinde misafir etmeleri bile başlı başına zahmetti, bir de kendimize hizmet ettirip utançtan yerin dibine girmek istemiyordum.

Açık doldurduğum çayı Timuçin'in önüne koyduğumda, memnuniyetsiz ifadesi ile "Ben çayı ve sevgiyi koyu severim gülüm, bilmiyor musun?" dedikten sonra asla mutfağa gitmeyeceğimi bildiğinden bir yudum çay aldı.

"Timuçinciğim, akşam akşam seni koyu sevmemi istemiyorsan uslu uslu çayını iç kardeşim." Timuçin beni işaret etti ve muhabbet halinde olduğu Ahu'ya "Eslem'in hiçbir kitabını okumadı biliyor musun? İnsan kankasının başrol olduğu kitabı merak eder de bakardı." diyerek beni şikayet etti.

"Yavrum seni zaten tanıyorum, tanışma hikayenize şahit olmayı geçtim kaç kere dinledim. İleride bir de filmi çekilir onu izlerim, yeterli bence."

"Hayatta şu kadar rahat olmak isterdim ya," dedikten sonra onu ilgiyle dinleyen Ahu'ya dönüp, Eslem aşkından bahsetmeye devam etti. Ahu da Eslem'in özelliklerine 'Gerçekten mi? Muhteşem biri!' tarzında tepkiler verdiğinden, Timuçin'in bu sonsuz işkencesine maruz kalmaya devam ediyordu.

Şimdiden Ahu'nun Timuçin'in gözünde Ağrı Dağı yüksekliğine çıktığını rahatlıkla söyleyebilirdim.

Onların muhabbetinden koparak, oturduğum tekli koltukta sağıma döndüm. Başta Batu ve Nisan'ın ortasında oturan Sare ilerleyen saatlerde yerini terk edip, tamamen telefonuna yönelmişti. Nisan'ın çatık kaşlarına bakılırsa tampon bölge olmaktan yorulmuş olabilirdi.

"Bak böyle erken yaşlanırsın, senin iyiliğin için söylüyorum ben. Dişlerin falan da güzel, ne güzel gamzen de var. Hayat suratını asman için çok kısa." Batu'nun öğüt veren ses tonuna sırıttım ve istemsizce ikisinin muhabbetini dinlemeye başladım. "Ya anlamıyor musun Batuhan? Bu benim ifadesiz suratım, insanlara sinirli geliyorsa ne yapabilirim? Devamlı sırıtarak da gezemem ki!"

"Bakışların çok sert, bunun üstünde çalışmamız lazım." Batu ısrarla Nisan'ın kabul etmediği gerçek üstünden konuşmaya devam ediyordu. "Hah! Mesela şu an, dümdüz bakıyorsun eminim ama beni dövecek gibi duruyorsun."

"Gerçekten seni dövecek gibiyim çünkü," diyen Nisan ile istemsizce güldüğümde bakışları anında bana döndü. "Cengiz ya, haklı değil miyim? Baksana bakışlarına," dediğinde gözlerim Nisan'a döndü.

Gözlerinin rengi çok koyu olduğundan bir tık sert bir ifade vardı ama benim Nisan ile ilgili sinirli olduğuna dair bir yargım yoktu. Genelde çok iyi laf soktuğunu tespit etmiştim ama Allah'ın sevgili kulu olduğumdan mıdır nedir, bana hiç laf soktuğu olmamıştı.

Bu yüzden benim için evine bizi ısrarla davet eden, kibar bir kızdı işte. "Kızı rahat bıraksana oğlum, normal bakıyor işte. Sana sinirlenmemek ayrı bir çaba gerektiyor, ondan sinirli bakıyor gibi gelmiştir."

"Cengiz'in zaten insan analizleri çok kötüdür, şimdi bana bak Nisan," Nisan ona bıkmış bir ifadeyle döndüğünde Batu ona gözlerini kısarak baktı. "İçinden seni çok mutlu eden bir şey düşün, hayatının en mutlu anını mesela?"

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now