5.7

2.6K 296 74
                                    

Keyifli Okumalar 🫶🏻

Ahu Özata

İnsanların çiftler halinde yaratıldığını söylemişti bir gün babam, o zamanlar duyduğumda pek anlayamamıştım ama artık daha iyi kavrayabiliyordum.

Kendimi kimin yanına koysam, biraz düşünmeye çalışsam yüzüm buruşuyor, aklıma Cengiz'i getirdiğim an ise ifadem hemen değişiveriyordu. İnsan hayat arkadaşını gördüğünde tanır mıydı bilmiyordum fakat sanırım ben tanımıştım. Bugün evlenmek istese evet derdim ve bana kalırsa bunun bir anlamı olmalıydı.

Dört kişi mutfaktaki masanın etrafını çevirmiş, Hankişi'nin hazırladığı kahvaltı sofrasından ufak ufak atıştırırken onun gergin surat ifadesini izliyorduk. O ise daha çok Sare'yi izliyordu. Hayat arkadaşını benim gibi bulmuş muydu emin değildim, yine de birlikte olma ihtimallerini düşünmeden edemiyordum. "Benim sizinle bir şey konuşmam lazım."

Hankişi'nin gergin surat ifadesi sonunda dile geldiğinde Nisan "Oh be," dedi, "Biraz daha gözünü dikip bize baksaydın camdan atlayacaktım."

"Valla katılıyorum, yemek mi beni yedi ben mi yemeği anlayamadım. Sofrada biri gergin olduğunda insanın iştahı da kaçıyor," benim konuşmamla Nisan daha da hararetlendi ve "Aynen aynen," dedi. "Hayır sabahtan beri yiyorum ama doydum mu doymadım mı onu bile anlamadım. Bir bomba geliyor belli."

Onu onaylayacak şekilde kafamı salladım, sofrada sesi soluğu çıkmayan tek kişi Sare'ydi. Sanki konuşulanlar onu ilgilendirmiyordu, hatta astral seyahatle aramızdan çoktan ayrılmıştı. "Ben dün bir karar aldım."

"Ne kararı?" dedi Nisan, ben ise yanımda oturduğu için onun koluna vurmuş ve bölmemesi için uyarmıştım. Böyle yaptığında konuya girilmesi geciktiğinden sinirim çıkıyordu. "Dün Sare'ye de söyledim, onun pek hoşuna gitmedi ama doğrusu bu diye düşünüyorum."

Sadede gelmesi için elimi hızlı ol anlamında salladım, o da gözlerini bana değil de Sare'ye çevirdi. "Gönlüm Sare'ye düşmüşken bu evde sizinle beraber yaşamam uygun değil."

"Gönlüm Sare'ye düşmüşken mi?" Nisan ve ben aynı tonlamayla, aynı anda, aynı cümleyi tekrarladık. Benim ağzım eğer beş karış açıksa onunki rahat yedi sekiz vardı. Diğer arkadaşımı hiç söylemiyordum, dün konuşmamışlar gibi kıpkırmızı olmuş, içtiği çayı da yutamamıştı. "Evet, herkes farkında değil miydi zaten?"

Hankişi çayından bir yudum aldı, ben de alttan alta Nisan'ı dürtüp duruyordum. Kızın ne bacağı kalmıştı ne de kolu, her yerini ellemiştim. "Farkındaydık da öküz gibi söylenir mi bir anda?"

Nisan arkadaşını eleştirmiş, sonra da kollarını göğsünde birleştirmişti. Oturduğu sandalyede arkaya yaslandığında ifadesinin daha düz bir hal aldığını görmüştüm. "Sen Sare'ye açıldın mı dün?" Bu sefer de kendime engel olamadım ve ben girdim söze, Hankişi'nin Cengiz'in söylediklerini duymuş gibi davranması şoka uğratmıştı. Utanmasam ikisi arasında konuşmuş zannedecektim.

"Hayır," dedi Sare, hala gözlerini çocuğa dikmiş, kırmızı yanaklarla ona bakıyordu. "Bana dün bu evden taşınacağını söyledi sadece."

"Oha, yuh," dedi Nisan, "Öküz oğlu öküz, birden söylenir mi bu? Ben de diyorum bizim kıza ne oluyor?" Arkadaşım hemen yerinden kalktı, Sare'nin bitirdiği bardağa su doldurup geldiğinde ben hala olayı algılamaya çalışmakla meşguldüm.

"Al, iç şunu. Ama ben sana dedim, Hankişi iyi falan ama erkek sonuçta. Beyni basmıyor," Nisan Sare'nin sırtını sıvazladı, ayakta duruyorken de elinin tersiyle Hankişi'nin göğsüne bir tane geçirmişti. "İnsan bir çiçek çikolata alır, hediye getirir. Eli boş götü yaş teklif mi yapılır?"

Ahu ile CengizTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon