0.5

3.3K 187 60
                                    

Cengiz ASOĞLU

"Ya sen pes doktorası falan mı yaptın kardeşim? Tez falan mı yazıyorsun, ne bu?"

Seri şekilde tuşlara basarken, attığım topun ekrandaki ağları bulmasıyla elimdeki joysticki Furkan'a doğru uzatarak "Kol bozuk falan diyeceksen onuncu dakikadan benimkini al," demiştim. Yapmacık bir şekilde güldü ve ekranı işaret etti. "Mızıkçı mıyız oğlum biz? Oyna oyna, yok öyle kol değiştirmek falan."

"Peki, unutma bu söylediğini." Tam ekrana döneceğim sırada, elime yapışan elle irkilerek geri çekildim. "Oğlum benim kolumu al derken vücudumun parçası olanı kast etmedik herhalde!"

Gözlerini elimden çekerek 'ya sabır' der gibi tavana baktı. "Köpekler ve kötü espri yapanlar giremez yazacağım kapıya," Sinsice gülerek, devam etti. "Kötü espri yapan Sivas kangalları evimizden uzak durur hem."

"Bana hava hoş, bu eve yaptığım abur cubur yatırımı ile üç kişilik aile geçindiririm." dediğim an, yeni hatırlamış gibi kapıya doğru baktı ve boru gibi sesiyle resmen haykırarak "Batu, mısırları ağzın yerine başka yerine sokmamı istemiyorsan getir artık!" dedi. Yüzümü buruşturdum, bazen bu iğrenç heriflere nasıl katlandığımı merak ediyordum.

"Batu'ya saygı duymamak da çok haklısın da nimete saygın olsun," diyerek joysticki tekrar iki elime aldığımda, Furkan amelesi çok komik bir şey demişim gibi güldü. "Kiranın yarısını ödüyor adam, limitli bir saygım var benim ona."

Elimi işaret ederek, kafasını hafifçe eğdi. "Ayrıca buldum neden başarılı olduğunu. Elin resmen kürek gibi, tüm tuşlara aynı anda basabileceksin utanmasan."

"Ya millet kullanılan aleti suçlar, sen resmen yaratılışımdan kendine bahane buluyorsun. Vallahi pes, böylesini de ilk defa gördüm." Oyunu tekrar başlatmadan önce "Bulurum tabi, seninle sanal bile hiçbir spor faaliyeti yapılmıyor. Gerçekte hele, resmen pota kadar boyun var. Seninle basket maçı yaptığımdan beri NBA bile izlemiyorum." diye isyan etmişti.

"Ağlama artık," Sırtını sıvazlayarak joysticki elimden bıraktım. "Hadi bir gol at da amcalar görsün." Benim futbolcularımın hareket etmediğini fark eder etmez, bana döndü. "Ulan şerefsiz, bizim de bir haysiyetimiz var. Oyna şu oyunu, şeref golümü hakkıyla atacağım."

"Sende şeref ne gezeer," diye mırıldandığımda kafama çarpan kemikli elle susmuştum. Aman, laf etmeye de gelmiyordu yenilgen paşamıza.

Oyunu doğru düzgün oynamaya geri dönebildiğimizde, Batu karnını biraz da burada doyurmak istemiş olacak ki bir elinde mısır kasesi, bir elinde hayatının aşkı olduğuna emin olduğum telefonuyla salona giriş yapmıştı.

Batu'nun gözleri olsaydım, bu kadar ekrana baktığım için fazla mesai ücreti falan isterdim.

"Hay sikeyim ya!" Furkan odanın kapısını göstererek, bağırmaya devam ederken keyifle sırıtıyordum. "Kardeşim git ekran dışından falan at golü, hatta git başka şehirden at. Bu nedir ya, neredeyse kale ekranda görünmeyecek kadar uzaktı!" İçi soğumamış olacak ki Batu'ya seslendi. "Bu oyun çakma mı lan? Paradan mı kaçtın, resmen taraf tutuyor!"

"Cengiz şu salakla pes atma demedik lan sana? Ayarları bozuldu gene, kendi aldığı şeyi ben aldım falan sanıyor." Omuz silktim, Furkan'ın hafızası gerçekten bir balıkla yarışır cinstendi. Her seferinde önceki maçta nasıl yenildiğini unutuyordu ya da harbiden yenilen pehlivan misali güreşe doyamıyordu.

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now