3.7

2.3K 197 38
                                    

Oy vermeyi ihmal etmezseniz çok seviniriz, kaç kişiyiz tam anlamıyla göremedik :(

Ahu Özata

Şükürler olsun.

"Gerçekten şükürler olsun," dedim dışımdan da. Dilime pelesenk olmuş bu kalıbın daha önce şimdiki kadar anlamlandığı bir an olmamıştı. Kardeşime sıkı sıkı kollarımı dolarken hem derince nefes alıyordum hem de aynı cümleyi tekrarlayıp duruyordum.

"Ahu tamam ben de çok sevindim ama boğacaksın," Cenk, mahkeme kapısının önünde bize müsaade edilen beş dakikayı daha iyi nasıl değerlendiririz diye mi düşünüyordu bilmiyordum ama ben kardeşimi buradan kurtarmanın hazzını damarlarımda hissediyordum. Sanki bahsettiğim damarlarda mıknatıs vardı ve Cenk'in kanına metal karışmış gibi onu kendime çekiyordum. "Bir daha bana böyle bir şey yaşatırsan gerçekten boğarım."

Cenk saçlarıma hızla bir iki öpücük bıraktı ve geri çekildikten sonra "Hayatımı komple düzene sokacağım," dedi. "Uzun bir süre sevgili yapmayı da düşünmüyorum. Tövbeler olsun."

Bazen gazı alamayıp abartarak konuşuyordu ama Cenk de böyle biriydi işte. Mesela "En azından bir iki ay boş kalırım," diyebilecek yüzsüzlüğü hala sabitti.

"Çok bile hocam." diyen Cengiz, kardeşimle aramızdaki sohbete dahil olduğunda "Geçmiş olsun, hadi gözün aydın," demeyi de ihmal etmemişti. Beni gördüğü o ilk günden itibaren yanımdan bir dakika bile ayrılmamıştı, bendeki değeri o kadar büyüktü ki paha biçemiyordum. "Eyvallah hafız, senin de en az Ahu kadar yardımın oldu. Hakkın ödenmez."

Cengiz elini onun omzuna götürüp birkaç kez patpatladıktan sonra "Ne yaptım ki? Ahu'yu o evde tek başına bırakmadım hepsi bu, hem sen de iyisin. Önemli olan bu, boş ver," dedi.

İşte ne olduysa da o cümleden sonra oldu.

Kardeşimin gülen dudakları bir anda düz bir çizgi halini aldı, tek kaşı yukarı kalkmış halde ikimiz arasında gözlerini gezdirmeye başladığında huzursuzluğunu yüzünden okumuştum. "Siz benim evimde mi kaldınız? Ahu aynı çatı altında kalmanıza izin verdi yani?"

Cengiz, kardeşimin halini ve tavrını doğru yorumlayamadığından olacak ki güleç ifadesiyle konuşmayı sürdürdü. "Evet baya iyi bir ev sahibiydi, merak etme gelen giden de olmadı."

Cenk'in suratında samimiyetten yoksun bir gülümseme belirdi, "Allah razı olsun, o kadar yanıma geldiniz gittiniz ama bunu söylemediniz," dediğini işitmiştim ama neden bir anda bozulduğunu ben de anlamıyordum. Sanırım Cengiz en başında benim o evde tek başıma kalmamdan nasıl rahatsız olduysa Cenk de kendi evinin güvensizliği yüzünden huzursuzlanmıştı. "Ahu bir iki dakika konuşalım mı şurada?"

Polisler tarafından götürülmeden önce son kez benimle konuşmak isteyen kardeşimin dediğini herkes saygıyla karşılarken ben çoktan onun istediği yöne doğru adımlarımı yöneltmiştim. Gözleriyle yeterince uzaklaştığımızdan emin olmak ister gibi arkada bıraktığımız Timuçin- Cengiz ikilisine baktıktan sonra bu sefer bana döndü. "Ahu sana bir soru soracağım ama kem küm etme."

Cenk'in söylediğine kafamı salladım, elimi de kaldırıp kolunun üstüne yerleştirdikten sonra "Etmem tabii de sen iyisin değil mi?" diye sormuştum. İçeriye girmek bozuk olan psikolojisini daha da alt üst etmişti herhalde, hali tavrı çıkacağını öğrenmesine rağmen hala garipti. "İyiyim, bırak şimdi beni. Sen bu çocuğu-" dedi kafasıyla Cengiz'i işaret etmeyi ihmal etmeyerek. "Yani bu çocuktan ciddi ciddi hoşlanıyor musun? Gelip geçici bir heves değil miydi?"

Kardeşimin işaret ettiği yerde takılı kalan gözlerimi zorla da olsa Cenk'e çevirdim ve omuz silktim. "Gönül eğlendirir gibi bir halim mi var?"

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now