5.8

2.2K 251 15
                                    

Ahu Özata

"Yenge ben üstüne biraz daha tavuk alabilir miyim?"

"Kalk kendin al lan," diye söylenen Cengiz'e rağmen Timuçin'in tabağına uzandım. İki ağır yaralıyı mutfağa doluşturmuş, tavuklu pilav yediriyordum ve iddialarına göre dayak yemek insanı acıktırıyordu. "Domates de koyayım mı?" Tabağın önünden arkamdaki eküri ile konuştuğumda saniyesinde cevap aldım. "Olur valla, ömrüne bereket."

Ayaküstü aldığım duaya gülerek tabağı önüne bıraktım ve sessizce yemeğini yiyen sevgilime baktım. İştahla pilav kaşıklarken bir anda duraksadı. "Ellerine sağlık Ahu," dedi hevesle. "Çok güzel olmuş."

Yüzümde açan güllerle birlikte "Afiyet olsun," diye mırıldandım. Yaptığım yemeği ilk yiyişi değildi ama insan bir ilişkideyken karşındakini hevesli görünce mutlu oluyordu. "Bana biraz yavan geldi."

Cengiz'le birbirimize olan gülümsemeli bakışmamız Timuçin'in eleştirisiyle kesintiye uğrayınca kafamı ona doğru çevirdim. "Gerçekten mi? Pilavın suyunu mu az koymuşum?"

"Yok suyu falan gayet iyi, tadı yok. Lezzet eksikliği var." Düşen omuzlarımla birlikte "Doğru olabilir," dedim, o sırada ise Timuçin ahlamış, Cengiz ise "Olamaz Ahu," diye karşı çıkmıştı.

"Ne vuruyorsun oğlum bacağıma? Ben hayatta hep dürüstlükten yana oldum, bugün güzel yapamadıysa yarın yapar. Ne var bunda?" Dünyanın en önemli meselesine giriş yapmışız gibi Cengiz sinirle arkadaşına bakıyordu. "Aynen, bir dahakine yaparım. Yemek zorunda değilsiniz bu arada, dışarıdan söyleyeyim mi? Ben ısmarlarım."

"Olur valla," diyen Timuçin beni ayaklandırmak üzereydi, tam yerimden kalkacaktım ama Cengiz kolumu tutmuş ve beni sandalyeye geri oturtmuştu. "Ya sen ne bakıyorsun bu gereksize? Eslem'in yemeklerini yiyen birinin damak tadı olabilir mi?"

Yaptığım tavuk pilavdan kendim de tatmıştım aslında, baya güzeldi tadı. Eslem'in yemekleri de ortada olduğu için Cengiz'in söylediği mantıklı gelmişti. "Hop hop," yandan yandan duyduğum sesle birlikte iyice aklım karışmıştı. "Eslem'in yemeklerinin nesi varmış? Aşktan tat alma duygunu mu kaybettin kardeşim, anlamadım ben?"

"Çok konuşma, bütün tabağı da bitir. Yoksa elimde kalırsın," dedi Cengiz net sesle. "Biz Eslem'in elinden zamanında gerçekten çiğ tavuk yiyelim, o pişmişini yemesin." Hem söyleniyordu hem de sert bakışlarını arkadaşının üstüne dikmişti. Onun bu halini görünce ben de elimdeki çatalı kavramış, Timuçin gibi sessiz sessiz yemeye koyulmuştum.

Bir süre öylece yemeklerimizi yedik, ara ara Timuçin'in yüzünü kontrol ediyordum. Tiksinme belirtisi ya da zorlanma görürsem Cengiz'e karşı çıkacaktım ama neredeyse tabağı silip süpürmüştü. Bu beğenmemiş haliyse beğenmiş hali tencereyi önüne aldırtırdı herhalde.

"Bundan sonra ne olacak?" dedim ikisinin de yüzünü izlerken gördüğüm yaralara binaen. "Ne ne olacak?" diye karşı bir soru aldığımdan hiç beklemedim ve devam ettim. "Furkan sizi dövdürttü ya, karşı atağa geçer misiniz?"

Masadaki ikili bana değil de birbirine baktı önce, aralarında bakışmalı bir iletişim olduğunu bildiğimden yine dışlanmış hissediyordum. İkisinden başkası şu bakışlardan bir anlam çıkartamazdı, bana kalırsa onlar da çıkartmamalıydı ama Timuçin "Senin dediğin gibi olsun," deyince iyice emin olmuştum.

"İyi de Cengiz bir şey demedi ki," diye masumca konuştum, şu iletişimi en kısa zamanda çözmem lazımdı. "Dedi dedi," deyip göz kırpan Timuçin "Ben kalkayım da siz biraz baş başa kalın," dedi ek olarak. "Eline sağlık Ahu, odama geçerim ve ölüm uykusuna yatarım. Siz istediğiniz gibi takılın."

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now